Fezleke neyi gizlemek için?..

Başbakan Erdoğan bir gündem değiştirme, örtme ve gizleme ustası. Bir şeyi kabul etmek lazım. Başbakan Erdoğan’ın psikolojik savaş ve algı yönetimi konusunda çok iyi çalışan bir ekibi var. BDP’liler ile ilgili fezleke de yine bir örtme stratejisinin parçası. Abdullah Öcalan ile İmralı’da pazarlık yapan, Oslo’da, senelerce Türkiye’de insanlarımızı katletmeye, güvenlik güçlerine saldırmaya devam eden PKK’lıların lider kadrosu ile pazarlık yapan, daha birkaç gün önce 28 Kasım 2012’de Adalet Bakanı’nın ağzından “Habur aslında doğru idi” diye Habur’u öven bir AKP Hükümetinin, BDP’lilerin Hakkari’de PKK’lılar ile kucaklaşmasına gerçekten bu kadar sert bir tepki göstermesi mümkün müdür? Bence ortada samimi ve gerçek bir tepki yok. Fezleke bir örtme operasyonu veya “cambaza bak” oyunu.
Peki fezleke neyi örtme stratejisi? PKK ile yeni ve son aşamaya giren müzakere ve onun ötesinde, ulaşılan sonuçları yaşama geçirme stratejisinin bir parçası. Erdoğan bu noktaya varıldığını, AKP’nin son kongresinde açıkladığı 63 maddelik plan ile ortaya koymuştu. Erdoğan’ın meseleyi son aşamaya taşıdığını 26 Ekim 2012’de “AKP’nin Kürt Açılımı En Radikal Aşamasında” başlıklı yazımda kaydetmiştim.
Hatırlayalım nelerdi bu plandaki Kürt açılımı ile ilgili olan hususlar: a) Büyükşehir yasası. b) Ana dilde savunma hakkı yasası. c) Kamu hizmetlerine ana dilde erişim hakkı yasası ve d) Ayrılıkçılık ile mücadele ve eşitlik komisyonu. Büyükşehir yasası Türkiye’nin federalizme geçiş sürecini düzenleyen ve temel taşları oluşturan bir yasa. Bu yasa ile idari federalizm oluşmuş durumda. Geriye bir tek merkez ile bağlantıyı sağlayan yetkileri azaltılmış vali kalıyor. Yasa geçtikten hemen sonra Başbakan açıklama yaptı. “Valiler de seçimle gelebilir.” Valiler de seçimle gelir ise siyasi federalizm olur. Devletin adını da “Anadolu Birleşik Devletleri” diye değiştiririz!..
Kamu hizmetlerine ana dilde erişim hakkı da suyu yavaş yavaş ısıtacak şekilde ikinci resmi dilin kabulüdür. Son günlerde AKP’nin entelektüel destekçileri “empati yapalım” , “Kürtçe öğrenelim” , “Kürtleşelim” diye boşuna yazmıyorlar. İkinci resmi dile doğru gidiyoruz.
Ayrılıkçılık ile mücadele ve eşitlik komisyonu diye bir komisyonu kurmak, PKK’nın ideolojik haklılığını kabul etmektir. Çünkü PKK’nın temel tezi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere karşı ayrımcılık yaptığı ve insanlara sadece Kürt oldukları için eşitsiz davrandıkları üzerine kuruludur. Diğer bütün PKK tezleri, bu temel tezin devamıdır.
Erdoğan bilmektedir ki bu adımların hepsini atsa da Abdullah Öcalan serbest kalmadan ve PKK’lılar için genel af çıkarılmadan terör bitmez. PKK lider kadrosunun öyle İsveç’e falan gitmeye niyetleri yok. Cemil Bayık’ın ve diğerlerinin yerinde siz olsanız, Diyarbakır’a “kahraman” olarak mı girmeyi hayal edersiniz, yoksa İsveç’te sürgünde yaşamayı mı?
Ancak Türkiye’nin bir genel af süreci için olgunlaşması, önce Ergenekon ve Balyoz davalarının sonuçlanması, her ikisinin de Yargıtay’dan geçerek kesinleşmesini gerektiriyor. Sonra “beyaz bir sayfa”, “yeni bir toplumsal mutabakat” çığlıkları ile genel af propagandası başlayacak. Mehmet Ali Birand boşuna bunu bir hafta önce yazmadı.
Tabii bu arada eski Amerikan Ulusal Güvenlik Danışmanı ve eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan “Transforming The Middle East-Orta Doğu’yu Dönüştürmek” başlıklı yazısında Orta Doğu’da Türkiye dahil 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini ileri sürdükten sonra, 24 Kasım 2012’de yine Washington Post gazetesinde Suriye’nin Orta Doğu bölgesindeki bölünmelerin son aşamasını oluşturduğunu, İran ve Mısır’ın güçlü milli kimliklerinden ötürü parçalanmayacaklarını söyledikten sonra, Türkiye’de de Türklerin güçlü bir milli kimliğinin olduğunu ancak Kürtlerin bu milli kimliğin parçası olmadıklarını ve bundan dolayı Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşa çekildiğini ileri sürdü. A. Gül de dememiş mi idi “Biz Kürt sorununu çözmez isek birileri gelir yapar” diye. Son olarak, senelerce Türkiye’nin parçalanmasının mümkün olmadığını, Türk milliyetçilerinin paranoya içinde olduklarını ileri süren Cengiz Çandar’ın “Ya Türkler değişecek ya da sınırlarımız değişecek” demesi bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Özetle; AKP Hükümeti federasyon ve genel af programını yürütürken, BDP’ye karşı sertmiş gibi yapıp süre kazanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları