Fetö'nün Şifreleri
Üç yıl süren 'Sessiz Çığlık' eylemlerinde kumpas mağduru asker ve ailelerine, Galatasaray taraftarı olarak hep Fenerbahçe'yi örnek gösterdim. Kulübün sportif başarısızlıklarında Başkan Aziz Yıldırım'ı eleştirip, istifaya davet eden çilekeş taraftar, FETÖ'nün Fenerbahçe'ye kurduğu "Şike Kumpası"nda başkanına en başından sahip çıkarak tarihe geçmiştir. Elbette haksızlığa baş kaldırarak başta "Gezi" olmak üzere protesto eylemlerine damgasını vuran Beşiktaş'ımızın "Çarşı"sını unutmuş değiliz. 2014 yılında "Sarı-lacivert öfkeli adam Aziz Yıldırım" adlı kitabı yazarak Fetö'nün şifrelerinin çözümünde önemli adım atan gazeteci kardeşim Aytunç Erkin'e geç kalmış borcumu yeni kitabı "Fetö'nün Şifreleri" ile ödemeye gayret edeceğim.
Yeni nesil gazeteci adaylarının örnek alacağı fedakar bir isimdir Aytunç... Yıllar önce 2007'de Yeniçağ TV'de kesişmişti yolumuz. Gerçek anlamda gazeteci olmanın ağır bedelini de ödedi. Birkaç yıldır Sözcü'de editörlük yapıyor, muhabirlik-habercilik heyecanını koruyarak çok özel dosyalara imza atıyor. "İmamların Öcü" adlı kitabımdaki Fetö'nün darbe izlerini okuyup, gazetesinde haber yapıp, görev aldığı radyoda çok güzel de röportaj yapmıştı. Haberin kokusunu iyi alıp, izini bıkıp usanmadan takip eden bu kardeşimiz 2005 yılında yaptığı araştırmayı kaleme almış ancak kıymeti anlaşılmamıştı.
15 Temmuz kanlı kalkışmasından sonra yeniden derleyip genişletip güncelleştirdiği kitabını "İmamları deşifre eden Yavuz Ağabey, aydınlık bir Türkiye dileğiyle" temennisinde bulunarak imzalayıp yollamış. Bir solukta keyifle okudum. "Fetö'nün Başmuavini" Nurettin Veren'i tasvip etmediğim gibi şu günler ekranlara çıkıp 40 yıllık ortaklarını jurnallemesini de ciddiye almıyorum. Hiçbir zaman referans olarak girmediğim gibi güvenilmezliği hususundaki kanaatim değişmez. Aytunç Erkin, mesleğe yeni başlamış muhabir olarak Nurettin Veren ile 2005 yılında yaptığı röportajları, O'nun anlattıklarının günümüzdeki izdüşümlerini kısa sürede derleyerek 15 Temmuz gecesinin karanlıkta kalan noktalarına ışık tutmaya gayret etmiş. "Söz uçar gider, yazı baki kalır" diye boşuna söylememiş büyüklerimiz. Televizyon haberciliğini önemsememe rağmen, televizyonun sigara dumanı gibi uçup gittiği fikrimde bir değişiklik yok. Kitap yazmak ciddi iş. Sonuçta yıllar sonra yazılı belge olarak karşımıza çıkıyor. Kimilerinin tembellikle suçlamasına rağmen titizlik hastalığı yüzünden kolay yazamıyorum. İçinde bilgi ve belge olmayan iddia sahiplerini ciddiye almam. Muhalif ruhumu hatır ile bile tedavi etmem mümkün değil. Sorumluluk sahibi yazarın kendisine bile muhalif olmasının şart olduğuna inanırım.
Yazdıklarının boş ve yanlış olduğunun ortaya çıkması gazetecinin, yazarın intiharı ile eş olduğunu savunmaya devam ettiğim için yayınevi yöneticilerine ve okuyucularımıza yakında söz verdiğim kitaplarımla ilgili sözümü işi ciddiye aldığım için geciktiriyorum. Başlamak bitirmenin yarısıdır. Heyecan ile başladığım kitabı gündemi kaçırmadan çok satış amacıyla derhal yayınlamak yerine demlenmeye bırakmayı tecrübeli büyüklerimizden öğrendim. Çay ve pilav gibi bir süre dinlenmeli yeni yazılan. Okuyucuya tad ile beraber bilgi sunabilmek, iddialarını delillendirebilmek için demlenmesi, taşların yerine oturabilmesi şarttır. Bir taraftan okuyucularımızın sabırsızlıkla beklediği "İmamların Darbesi" ve "Gözaltı Ajandası" isimlerini verdiğim kitaplar için biraz daha sabretmelerini istirham ediyorum. Öte yandan genç yazar adaylarına tavsiyelerde bulunuyorum. Ve Aytunç Erkin'i kutluyor, bu kitabı muhakkak okumanızı tavsiye ediyorum. Kumpas davalarının ilk provaları olan Şemdinli ve Atabayları takip etmiş, kütüphanelerinizde yer açın...