FETÖ, "tövbe", kripto!..
15 Temmuz 2016 "darbe"sinin üçüncü yılında hükümet cenahından nutuklar atıldı...
"Şehit"lere - "gazi"lere dikkat çekildi, FETÖ'ye lanet yağdırıldı ve görkemli mitinglerde kahramanlık naraları yükseldi...
Neredeyse her kentte 15 Temmuz ile ilgili anma ve kutlama etkinlikleri düzenlendi, parkların açılışları yapıldı, televizyon kanallarında özel programlar düzenlendi ve daha beş yıl önce cemaatin dizinin dibinden ayrılmayan yandaşlar konuştukça konuştu...
Sosyal medyada, 15 Temmuz'la ilgili "kuşku"lara dikkat çeken yoğun paylaşımlar varken, yapılan etkinliklerden biri de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2016'daki kalkışma sırasında halkı meydanlara çağırdığı cep telefonunu Boğaz Köprüsü önünde açılan "hafıza müzesi"ndeki bir camekana yerleştirmesiydi...
Şehitlerin anıldığı, gazilere övgüler sıralandığı 15 Temmuz'un yıldönümünde, TBMM'de CHP'lilerin konuşması AKP'liler tarafından engellenmek istenirken, en çok da Erdoğan'ın cemaatle ilgili, "ne istediler de vermedik" şeklindeki sözlerinin anımsatılması tepki çekti!..
Bu tepki, yıllardır CHP ve İYİ Parti'nin ısrarla üzerine gittiği "FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkartılsın" çağrısının ne kadar haklı olduğunu gösterse de; anlaşıldı ki, AKP cenahı gocunmaya devam ediyor ve eskilerin deşilmesini de kesinlikle istemiyor...
Peki, 15 Temmuz'un yıldönümünde bunlar yaşanırken, perde gerisindeki "beklenti"lerle çok kritik operasyon sonuçlarının çakışmasına ne demeli?.. İşte asıl mesele de burada!..
KARAR, "ÇARE" VE KUŞKU!..
Anadolu'da "FETÖ borsası" kurulduğuna ilişkin medyaya yansıyanlar ve eski AKP milletvekillerinin bu konudaki tepkileri de halen güncelliğini korurken, iktidar partisi "cemaatin siyasi ayağı"nın ortaya çıkartılmasından neden huzursuz acaba?..
Parti kurmaya hazırlanan Ali Babacan'la ilgili alelacele başlatılan "FETÖ" soruşturması, Bülent Arınç'ın tepkisinin ardından hasıraltı edilirken, herkesin aklına aynı sorular geldi;
Acaba Babacan'la ilgili soruşturma büyüseydi ucu nerelere giderdi, AKP muhalifleri hangi eski cemaat dosyalarını açardı ve kimlerin canı yanardı?..
İşte bu yüzden de, "FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkartılsın" diye çırpınan CHP ve İYİ Parti'nin ekmeğine yağ sürüldüğünden yakınan birileri acelece devreye girdi ve Babacan soruşturması kapatıldı...
Ancak sonrasında ortaya çıkan olaylar ve gizemli gelişmeler yalnızca "kripto" meselelerini ısıtmadı, aynı zamanda karanlık ilişkilerin zorlandığını da deşifre etti!!!
Örneğin cemaatle ilgili neredeyse her gün operasyonlar yapılırken ve TSK'daki muvazaf subaylardan her gün yeni bir grup "kripto" diye gözaltına alınırken, acaba yandaş medyada cemaat müritlerini "tövbe et"meye çağıranlar kime ve neye hizmet ediyor?..
"Anadolu'da FETÖ borsası kuruldu" şeklindeki yakınmalar zirve yapmışken, cemaat meselesini "tövbe et"mek üzerinden yumuşatmaya çalışanların amacı nedir?..
İşte Karar gazetesinden Ahmet Taşgetiren'in önceki günkü yazısı bu konuyla ilgili hem kuşkuları deşifre etti hem de ürkütücü soruları gündeme getirdi!!!
Kendisini arayan "üst düzey bir güvenlik görevlisi"nin şunları söylediğine dikkat çekmişti Taşgetiren;
"Çıksalar, biz milletimize, devletimize karşı büyük günah işledik. Af diliyoruz milletimizden, devletimizden. Adalete teslim oluyoruz… Verilecek cezaya razıyız. Ancak bizim ardımızdan gelerek, bize güvenerek yürüyen insanlar olanlardan sorumlu değildir, deseler."
Taşgetiren'e göre, bu görüşü dile getiren devlet görevlisinin "gerekçesi" de şöyleymiş;
"Büyük acı birikiyor toplum zemininde. Uzun yıllar toplumu etkileyecek bu acı... Toplumu bundan kurtarmak lazım..."
Üst düzey güvenlik bürokratının, "örgütün tepesi"ni bir "tövbe çıkışı"na zorlamayı önerdiğini öne süren Taşgetiren de ikna olmuş olmalı ki, şunları yazmıştı,
"Devlet aklı, eğer hadiseyi 'toplum sancısı' niteliğinde görüyorsa, onun uzun yıllara intikalini önlemek için çareler düşünmeli..."
"GÜVENLİK" VE ÇELİŞKİ!!!
Taşgetiren'i arayan "üst düzey güvenlik görevlisi" kim acaba?.. Askeri yetkili mi ya da polisten birileri mi?..
Yanıtı ne olursa olsun, kaynak "güvenlik yetkilisi" olunca, önerisinin çelişki barındırması daha da tuhaf oluyor!..
Sen hem her gün FETÖ'nün yeni "mahrem yapı"larını deşifre edeceksin, her hafta yüzlerce kişiyi gözaltına alacaksın, sonra da "tövbe" önereceksin!!!
Taşgetirenle "üst düzey güvenlik görevlisi" arasındaki konuşmanın AKP'ye arada sırada muhalefet de eden Karar gazetesinde çıkması bir yana, yazıya konu edilen ve önerilen "tövbe" meselesini baştan itibaren çürüten yeni gelişmeler yalnızca "mahrem imam"lara yapılan operasyonlardan ibaret değil...
"Tövbe" konusunun, nihai hedefleri konusunda her yolu mübah sayan dini cemaatler için takiyeden ibaret olacağını kanıtlayan son FETÖ operasyonu da Taşgetiren ve kaynağının beklentilerini altüst ediyor...
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki FETÖ/PDY üyelerine yönelik sürdürdüğü soruşturmada, "kripto örgüt üyeleri" ile onları yönlendiren "mahrem imam"ların isimleri ve "yeni organizasyon"ları deşifre edilmiş!..
Haklarında gözaltı kararı verilen 52 şüpheliden 20'si Uşak, İzmir, Isparta, Kocaeli, Samsun, İstanbul, Bursa, Eskişehir, Konya, Afyonkarahisar ve Aydın'da yapılan eş zamanlı operasyonlarla gözaltına alınmış...
Taşgetiren'le "tövbe" öneren "güvenlik görevlisi", Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki FETÖ'cülerle ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın şu saptamalarından haberdarlar mı acaba;
"Şüpheli mahrem imamların, 15 Temmuz öncesinde İzmir'deki Hava Teknik Okullar Komutanlığı ile 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'nı 2 farklı yapı olarak yönettiği, darbe teşebbüsü sonrasında ise yeniden yapılanmak için 2 grubu birleştirdikleri ve kripto elemanlarıyla yüz yüze görüşme yaptıkları saptandı..."
Şimdi sormak lazım; 15 Temmuz'un yıldönümü nedeniyle, daha beş gün önce meydanlarda "şehit"lere, "gazi"lere ve ihanete dikkat çekilirken, üstelik örgüt "yeniden yapılanma"ya çalışırken, cemaati "tövbe"ye çağırmak takiye mi, yoksa gizemli bir yeni plan mı?..