Fethullah'ın ordusu!..
Ne Hizbullah, ne PKK, ne IŞİD, ne de El Kaide... Türkiye'nin terörle mücadele tarihindeki en büyük kuşatma Fethullah Gülen önderliğinde, rejimin içinde "paralel devlet" kuran FETÖ'ya karşı sürdürülüyor...
Gün geçmiyor ki, cemaatin hücrelerine, pusudaki elemanlarına, ya da "kripto örgütlenme"lerine karşı operasyonlar yapılmasın...
Operasyonların bilançosu dehşet verici bir gerçeği de gözler önüne seriyor;
PKK, Hizbullah, El Kaide ve IŞİD gibi örgütler dışarıdan devlete saldırırken, cemaat müritleri tam aksine, devletin tam içerisine yerleşerek, rejime taarruz etme yöntemini seçmişler...
Akıllara durgunluk veren bir örgütlenmenin ürkütücü bilançosu zaman zaman açıklanıyor;
Türkiye gazetesine konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 26 Eylül 2020 tarihinde şunları söylemişti;
"Bu güne kadar 247 bin soruşturma yapmışız... Tüm Türkiye'de 603 bin, orada mahkemelerin ifadeye çağırdıkları falan var... Türkiye'de 125 bin kişi kamudan ihraç edildi... Bunun 44 bin kişisi İçişleri Bakanlığı'ndan..."
İçişleri Bakanlığı dediğiniz kurum devleti beyninden yöneten bir devasa teşkilat...
Valiler, kaymakamlar polisler, emniyet müdürleri, yüzbinlerce memur, daire başkanları, müsteşarlar ve istihbarat elemanları var o bakanlıkta...
Cemaatin, İçişleri Bakanlığı'nın içerisinde bu denli geniş çaplı örgütlenmesi sadece devletin ele geçirilmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda kolluk kuvvetleri gücünü elinde bulunduran örgüt müritlerinin, diğer gruplar üzerinde polis baskısını kullanması da cabası...
Yani burada örgütlenenler kendilerine direnen grupları takip ettiler, telefonlarını dinlediler, kumpaslar kurdular, işte Necip Hablemitoğlu ve Kırklareli'de gazeteci Haydar Meriç'in öldürülmesinde olduğu gibi, cinayetlere de karıştılar...
Fethullah Gülen'in İçişleri Bakanlığı'nda bu kadar geniş kapsamlı örgütlenmesinin, hem kadro bilançosu hem de buradaki müritlerin eylemleri açısından ne kadar yaşamsal olduğu giderek çok daha iyi anlaşılıyor...
65 bin mürit militan!..
Peki, cemaatin İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, devletin kritik birimlerinde örgütlenmesi ile ilgili bilançoları ve açıklamaları niçin mi anımsattık?..
Bu sorunun tek yanıtı, devletin içerisindeki hücrelere yönelik operasyonların her gün devam etmesi değil...
Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nde görevli Binbaşı Pınar Kara'nın, Türkiye'deki güvenlik sorunları ile ilgili düzenlediği bilgilendirme toplantısındaki açıklamaları, cemaat tehdidinin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi....
"Terör örgütü FETÖ ile mücadelenin yeni bilgi, belge ve veriler ışığında kararlılıkla sürdürüldüğüne" dikkat çeken Binbaşı Pınar Kara, şunları söylemiş;
"Bu kapsamda yürütülen soruşturmalar neticesinde 15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar toplam 20 bin 571 personel ihraç edilmiş, 3 bin 551 personel hakkında ise adli ve idari süreç devam etmektedir."
İçişleri Bakanının Eylül ayı sonunda, TSK da görevli binbaşının ise dün yaptığı açıklamayı yan yana getirdiğinizde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, din ve rant sömürüsü ile teşkilatlanan bir örgüt tarafından nasıl kuşatıldığı ortaya çıkıyor...
İşleri Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı'nda deşifre edilen FETÖ müritlerinin toplam sayısı neredeyse 65 bine ulaşmış...
Soruşturmaları devam eden asker ve polisleri de eklerseniz bu rakam en az 75 bin kişilik bir mürit ordusunun iki kritik bakanlığı içten kuşattığını ortaya çıkarıyor...
Bu dehşet verici yapılanmanın üzerine söylenecek o kadar söz var ki...
"Türkiye nasıl oldu da bu kadar sinsice kuşatıldı" diyeceğiz ama bu soru ne yazık ki gerçekçi olmayacak...
Çünkü cemaat öyle sanıldığı gibi çok da sinsice değil, göz göre göre, göstere göstere, adım adım devlete yerleşti...
1980'den bu yana ülkeyi yönetenler ise kuşatmayı yalnızca seyretmedi, aynı zamanda da Gülen örgütlenmesini olabildiğince destekledi...
AKP'lilerin, "Ne istediler de vermedik" tavrıyla cemaate zaten bütün kapıların açıldığı deşifre olurken, asıl önemlisi de Türk halkının güvendiği kurumların başında gelen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu içten kuşatmaya nasıl izin verdiği sorusu...
Son 30 yılda Genelkurmay Başkanlığı koltuğundan oturanlar, Kuvvet Komutanları ve diğer üst düzey askeri personel nasıl oldu da böylesine derin, sinsi ve tehlikeli bir kuşatmaya izin verdi acaba?.. Ne uğruna, neyin karşılığında sustu herkes?..
Nasıl oldu da Fethullah Gülen TSK içerisinde kendi ordusunu kurdu, İçişleri'nde 50 bine yakın müriti örgütleyebildi?..
Hiç kuşkunuz olmasın; bu derin kuşatma sadece gafletten değil, siyaset- bürokrasi hattındaki ihanetten de kaynaklı çeyrek asırlık bir teslimiyetin utanç verici tablosudur... Yazıklar olsun...
Gömeç Belediyesi susuyor!..
"Taşa dokunsan ses çıkarır" derler ya, Balıkesir ve Gömeç belediyeleri ile Gömeç Kaymakamı ilçedeki bir arazi üzerindeki kuşkular karşısında, esrarengiz biçimde susmaya devam ediyorlar!!!
Arkalarında siyaset ve bürokrasi gücü olmayan, biri vefat etmiş 3 yaşlı kadının derdi olduğu için ısrarla soruyoruz;
Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz ile Gömeç Belediye Başkanı Mehmet İrem Himam, Mithat Paşa Mahallesi'ndeki 482 ada- 1 nolu parseldeki arazinin gerçek niteliği, geleceği ve kadastro geçtikten sonraki tuhaf durumuyla ilgili soruları niçin yanıtlamıyorlar?..
"Bu suskunluk sürdükçe, arsa spekülatörleri ile imar cambazlarının yol açtığı kuşkular da büyümeye devam edecek" demiştik ama Balıkesir bürokrasisi ısrarla kaçıyor!..
Oysa 19 ve 23 Ekim'de bu köşede, "Nasıl oluyor da, bir yanında küçük sanayi, diğer yanında konutlar-alışveriş merkezleri- hastane bulunan değerli bir arazi, tapusu değiştirildikten sonra da tarla olarak tutulabiliyor" diye sormuş, ilgilileri göreve çağırmıştık ama arsanın sahiplerinden Muhteşem ve Füsun Telsiz'in çığlıkları ısrarla gözardı ediliyor!!!
Balıkesir'in AKP'li Belediye Başkanı tuhaf biçimde susuyor, Gömeç Kaymakamı ise aylardır izinde (!) olmalı ki, ses vermiyor!..
Peki ya, CHP'li Gömeç belediye başkanına ne demeli?..
O da susuyor ama yukarıdaki soruları derinleştiren iddialar yerel gazetelere manşet oluyor...
İşte Zeytin Efe gazetesi "Gömeç Belediyesi rantiyeye teslim başlığı" altında, "belediye emlakçı gibi yönetiliyor. Başkanı İrem Himam on ayda Gömeç Belediyesi'ni bitirdi" gibi vahim iddialara yer veriyor...
Madem iki belediye başkanı ile kaymakam susuyor, o halde çağrıyı bu kez Balıkesir Valisi Hasan Şıldak'a yöneltelim;
Gömeç'te arazi rantı kuşkusunu derinleştiren olaylara el atmayı düşünüyor musunuz?..