Felaketin ayak sesleri!..
Günlük vaka sayısı 30 bine yaklaşan Corona salgınında "üçüncü pik dönemi"nin şoku yaşanırken, diğer yandan gidişattaki belirsizlik ve toplumu sarsan açıklamalar tehlikenin daha çok büyüyeceğinin işaretlerini veriyor...
Peki; Sağlık Bakanlığı'nın dehşet uyandıran vaka patlaması açıklamasının dışında, Türkiye'de tıp dünyasının yaşadığı şaşkınlığı daha da arttıran hangi vahim gelişmeler yaşanıyor?..
Salgını büyüten ve gidişatın vahamete doğru sürüklendiğini kanıtlayan son açıklamalar milyonlarca insanın kaderini nasıl etkileyecek?..
Bilim dünyasından yapılan farklı açıklamalar, ilaç- tedavi ikilemindeki çarpıklıklar, salgının bulaşma gerekçelerindeki başıboşluklar ve aslında "ne yapılması gerek"tiğine yönelik çelişkili uyarılar-öneriler- tepkiler acaba topluma nasıl bir mesaj veriyor?..
Sağlık Bakanlığı'nın Corona vaka sayısındaki patlamaya dikkat çeken son açıklaması tüm ülkeyi korkuturken, bundan bir hafta önce uygulamaya konulan "göstermelik yasaklar" ne yazık ki kendi içerisinde de "derin bir çarpıklık" yaşıyor... Düşünsenize; kafeteryaların kapalı olduğu bir ülkede, sokak aralarında kurulan binlerce pazaryerinde, milyonlarca insan hıncahınç alışveriş yapıyor ve hiçbir önlemin alınmadığı bu pazarların yanısıra "efsane cuma" sloganına kanarak AVM'leri dolduranlar hastalığın yayılmasını daha da arttırıyor...
Peki, salgının büyümesindeki tek gerekçe pazar yerleri ve AVM'ler mi?..
Bilim Kurulu üyeleri okulların en güvenli yerler olduğunu savunurken,
dün Yeniçağ TV canlı yayınında konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Günay Kaya, Türkiye'de corona virüsün patlamasının asıl nedeninin okulların açılması olduğunu söyledi...
Ancak salgını büyüten gerekçeler pazaryeri, AVM ve okullardan ibaret de değil...
Türk toplumunun salgına rağmen vazgeçemediği sosyal faaliyetler, yoğun bakımların yüzde 75 doluluk oranına ulaşmasının en büyük sebebiymiş...
İşte bu büyük tehlikeye dikkat çeken kişi de sıradan biri değil...
Bilim Kurulu Üyesi Tevfik Özlü, "kafeler ve restoranlar kapatıldı ama asıl tehlike ev içi ziyaretler" dedi ve bunun kesinlikle ortadan kalkması gerektiğini açıkladı...
Günlük vaka 100 bin mi?..
Farkındayız ki; yalnızca AKP iktidarının Sağlık Bakanlığı üzerinden süreci yönetirken yaptığı hatalar, gaflet politikaları ve gerçek verilerin gizlenmesinin yol açtığı kitlesel duyarsızlık memleketi sarsmadı...
Türk Tabipler Birliği'nden yapılan bir açıklamaya bakılırsa, Sağlık Bakanı'nın 30 bin civarında duyurduğu günlük vaka sayıları bile kuşku içeriyormuş!!!
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, "sadece Ankara'da 14 bin civarında vaka tespit edildiği"ni ifade ederek, yurt genelindeki 28 bin 351 vaka sayısının gerçeği yansıtmadığını söyleyince, şu sorular da herkesin kafasını karıştırmaya başladı;
Sağlık Bakanlığı, salgın da "üçüncü pik dönemi"nin yaşandığını ve "toplu bulaşma süreci"ne girildiğine dikkat çekerken, gerçek rakamlar halen mi gizleniyor?..
Sadece Ankara'da günlük 14 bin vaka olduğuna göre, Türkiye'de bu sayı aslında "100 bin civarında" mı?..
Enfeksiyon uzmanı.Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'ın, "Türkiye'de milyonlarca insanın virüs bulaştırma riski taşıdığını" söylemesi TTB'nin iddialarını güçlendirmiyor mu?.. Ceyhan'ın, "tam kapama yapılmayacaksa tedbirler artırılsın" talebi hızlıca dikkate alınacak mı?..
Peki ya günlük 30 bin vakaya rağmen toplumun büyük kesimi önlem konusunda ilgisizliği- dikkatsizliği- pervasızlığı- duyarsızlığı devam ettirecek mi?..
O halde duyarsızlık ve cehaletin batağında salgını boşvermişçesine yaşayan ve toplum sağlığını tehdit edenleri uyarmak için, salgında en ön safta çalışan sağlık çalışanlarının isyanına dikkat çekelim de, belki akıllananlar olur...
Bakınız; Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi Kovid-19 yoğun bakım servisi sorumlusu Metin Ayvaz neler söylemiş; "Dışardakiler bir maske bile takmazken, biz burada üç maske takıp o şekilde nefes almaya çalışıyoruz... Yoğun bakımdaki insanların durumlarını görseler, kapıdan kafalarını dışarıya çıkarmazlar. Bir değil 10 maske ile gezerler."
Aşı ve ilaçta büyük kaos!..
Evet; Corona tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de daha çok sarsmaya başlarken, üstelik alınan önlemlere rağmen tehlikenin büyüyeceğine yönelik korkutucu açıklamalar artarken, acaba aşı- ilaç ikileminde neler yaşanıyor?..
Tedavi konusundaki kafa karışıklığı salgının kontrol altına alınmasını nasıl etkileyecek?..
İşte bu konularda üç ayrı merkezden yapılan açıklamaları alt alta sıralayalım da, gidişattaki belirsizlik ve kaygılar net biçimde anlaşılmış olsun;
- Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Bülent Polat;
"Corona virüs hastalarının tedavisinde kullanılan 'Favipiravir' adlı ilacın amacı hastalığın ağırlaşma ve hastaneye yatış olasılığını azaltmaktır... Tedavi etmek değil!.."
- Rusya Rospotrebnadzor Epidemiyoloji Araştırma Enstitüsü Direktör Yardımcısı Aleksandr Gorelov;
"Aşı yaptıranlar enfekte olabilir, ancak hastalığın seyri farklı olur. Mutlak bir koruma yok, ancak aşılananlarda hastalık daha hafif ve komplikasyonsuz geçer. Ayrıca virüsten korunmak için gripte olduğu gibi her yıl aşı vurulmamız gerekiyor..."
- Amerikan Tabipler Birliği'nden uzmanlar;
"Moderna ve Pfizer'ın geliştirdiği koronavirüs aşılarının yan etkileri var. Moderna'nın testlerine katılan gönüllülerin yüzde 2.7'sinde ilk dozda aşı yapılan bölgede ağrı ve acı olduğu ifade edildi. İkinci dozda gönüllülerin yüzde 9.7'sinde yorgunluk, yüzde 8.9'unda kas ağrısı, yüzde 5.2'sinde eklem, yüzde 4.5'inde ise baş ağrısı görüldü."
Yazının başından itibaren dikkat çekilen "çarpıklık"lar, salgının büyüyeceğine vurgu yapan açıklamalar ve son olarak aşı/ilaç "karmaşa"sında giderek büyüyen "kuşkular" bir de Türkiye'de sürecin yanlış yönetilmesi ve toplumdaki "duyarsızlık"la birleştiğinde, ortaya çıkan manzaranın iyice karardığı bir kez daha anlaşılıyor;
Lütfen ama lütfen, evinizden çıkmayın, evinize de kimseye almayın...
Aksine önümüzdeki 4 ayda Türkiye'yi saracak büyük felaketin kurbanlarından biri olabilirsiniz...
Çünkü Cumhurbaşkanı dün "ek tedbirler"den söz ederek yasakların büyüyeceğinin işaretini verse de, ne yazık ki bu ülkede salgın felaketinin ayak sesleri artık çığlık atıyor!!!