Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Felaket senaryolarında durum

“Takke düştü, kel göründü” özdeyişinin her daim geçerli olduğu canım memleketimde yine müstemleke valileri teftiş ile beraber talimatla gelmiş. ABD’nin bağımsızlık günü olan 4 Temmuz’un Türkiye için kara sayfasını yazan “Çuvalcı General Odierno” İçişleri Bakanımız Beşir Atalay’ın daveti üzerine Türkiye topraklarında. Üstelik “Güvenlik Müsteşarlığı”nın kuruluş aşamasında. Objektiflere sırıtarak poz veren Çuvalcı General, “Terörle mücadele konusunda işbirliği”nden dem vururken yeni müsteşarlık için hangi kese kağıdını hazırladığı meçhul görünüyorsa da biz bunların fikri ile zikrini gayet iyi biliyoruz.
AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana memlekette kurumlararası çekişmenin artık ciddi bir savaşa dönüştüğünü kim inkar edebilir ki. MİT-Polis-Asker gibi devletin güvenliğinden sorumlu kurumların görevleri icabı işbirliğinde olması gerekirken, yürütmeden sorumlu hükümet tarafından ayrıştırılmaya, kutuplaştırılmaya zorlandığı dönemde “Güvenlik Müsteşarlığı”na kim güvenecektir.
İstihbaratın tek elde toplanmasına ilişkin açıklamanın içi doldurulamadığı gibi bu kurumda kimlerin nasıl görev alacağı bile belirtilmemiştir. 13 yıl boyunca fark edilmeyen EMASYA Protokolü’nün 8 yıllık iktidar boyunca yeni fark edildiğine inanmak mümkün müdür? Güvenlik Müsteşarlığı’nın kuruluş aşamasında Çuvalcı General’in Türkiye’de ne işi vardır? Bu kurulda “Terörle mücadelede işbirliği adına özel bir birim oluşturularak yabancı ülkelerin odası bulunacak mıdır?”
Terörü Türkiye’nin başına bela eden unsurların başında gelen ABD’nin terörle mücadelede Türkiye ile işbirliği yapacağına samimiyetle inanan bir Allah’ın kulu var mıdır? Daha önce ABD’nin emekli Genelkurmay Başkanı ile Edip Başer’in bulunduğu kurul ne işe yaramıştır? Başbakanlık binasında çay servisi bile yapılmayan Edip Başer’in, bunun zaman kazanmak için kandırmaca olduğunu beyan ederek istifa ettiği unutulmuştur!
Bugüne kadar güvenlik meselesini çözememiş bunca kurum var iken yeni kurulacak müsteşarlığın eline sihirli değnek mi verilecektir...
Asker bu kadar yıpranmışken tamamen kışlasına kapanıp bu yeni kurumun emrine mi sokulacaktır?
Ağır silah ithal etme yetkisi verilen MİT ve Polis eliyle, askerin yerine alternatif olarak “Polasker” mi oluşturulacak? Bu ağır silahla donatılacak güce askere müdahale etme yetkisi mi verilecek? Kısacası asker ile çatışmak için mi silahlandırılacaktır?
EMASYA yerine REMASYA diye yeni bir protokol mü hazırlanacak? AKP’nin
sonsuza kadar iktidarda kalması için kılıflar mı dikilecektir?
Türkiye’nin değişim ile beraber dönüşümünün zeminini hazırlayanlara bu sütunlardan yüzlerce soru yöneltmek mümkün... Benim aklıma Allah korusun ama deprem gibi, Boğaz’da LPG yüklü büyük bir geminin patlaması gibi elim senaryolar geliyor. Kaldı ki LPG yüklü bir geminin patlama senaryosu Rusya tarafından bile ele alınmış, İstanbul’da 500 bin ölü, 1,5 milyon yaralı olabileceği ihtimali masaya yatırılmıştır. Böylesi olağanüstü durumlar için yapılan hazırlık senaryoları bugün bazı odaklarca “Darbe Planı” olarak algılanıyorsa da muhtemel felakette AKP hükümetinin ne yapacağını merak ediyorum. Deprem felaketinden sonra şu ana kadar 212 bin kişinin öldüğü tespit edilen Haiti, ABD’nin de işgaline uğramış oldu.
Türkiye 1999 depremini yaşadığında iktidarda AKP olsaydı, felaket esnasında Türk ordusuna mı görev verir, yoksa ABD ve AB’yi mi davet ederdi diye düşünmeden kendimi alamıyorum. Dolayısıyla İstanbul Boğazı’nda yaşanabilecek 500 bin ölü, 1.5 milyon yaralının olabileceği felakette, bu iktidarın Türk ordusu yerine başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerden yardım talep ederek, fiili bir işgale sebebiyet verecekleri endişesi taşımaktayım.
Bunun aksini ispat edenlerden özür dileyeceğimi peşinen beyan ediyorum. Felaket senaryolarını ve endişelerimi dile getirmeye, Güvenlik Müsteşarlığı’na dair düşüncelerimi paylaşmaya devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları