Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Felaket projesi

İstanbul bizim büyük medeniyetimizin iftihar duyduğu şehirdir. Bu şehirle ilgili her türlü imar projesi titizlikle hazırlanmalı; konunun uzmanı ilim adamlarımızın görüşleri alınarak karar verilmelidir. Şehircilik ve imar faaliyetleri cesaretten önce araştırmaya, şehrin kimliğine, ilmi tespitlere, bilim adamlarının görüşlerine muhtaçtır. İstanbul İslam-Türk medeniyetinin şehircilik anlayışının zirve eseridir. Bu şehir, fetihten sonra yedi tepe üzerinde geliştirilmiş, Sultan Fatih’in büyük şehircilik hamlesiyle Müslüman Türk şehri olmuştur. Bu amaçla camiler, mescitler, türbeler, kütüphaneler, su bentleri, hanlar, hamamlar ve meydanlar yapılmıştır. Fatih’i takip eden hükümdarların hepsi bu şehre bir taş eklerken, belki bin defa düşünmüştür. Böylece şehir, kimlik sahibi olmuş, bu kimliğe asırlarca dikkat edilmiştir. Kanuni’nin kendi koyduğu hukuk düzenine saygısı, şehircilik konusunda da efsanevi örnekler sergiler. Zaman içinde imar faaliyeti olarak kamuoyuna sunulan bütün gayretler, ne yazık ki yıkımdan ibarettir. İlim adamları dinlenmediği için tarihimizin bereketi nice bin eser, kazmaların kurbanı olmuştur. Bu iktidar döneminde hemen her konuda olduğu gibi şehircilikte de “ben yaptım oldu” zihniyeti hâkimdir. Bu kafa ile devlet, hukuk, eğitim, kültür hayatımızın, dış politikamızın yediği darbeler yetmiyormuş gibi bunlara bir de İstanbul ile ilgili emrivakiler zinciri eklendi. Ne yazık ki bu idrakte olan geçmişteki hükümetler yanlış şehircilik politikaları yanında Bursa’nın, Çukurova’nın en değerli tarım arazilerini sanayi fabrikalarına terk etti.
Basından öğrendiğimize göre İstanbul’un kuzey bölgesinde Karadeniz kıyısına yapılacak 3. havalimanı için ÇED raporu hazırlandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yayımladığı raporda ürkütücü tespitler yer alıyor. 4 etap halinde yapılarak, 2038 yılında bitirilmesi ve 6,7 milyar liraya mal olması planlanan hava limanı projesi için raporda şu ifadeler yer almakta;
“Proje alanı toplam 7 bin 650 hektardır. Alanın; 6 bin 172 hektarı orman, 1180 hektarı madencilik, 660 hektarı göl, 236 hektarı mera, 60 hektarı kuru tarım, 2 hektarı fundalık alandır. Arazinin önemli bir kısmında Arnavutköy kuzey ormanları bulunmaktadır. Aynı zamanda 3. Köprü ulaşım koridoru da bu ormanların içinden geçerek orman alanını ikiye bölmektedir. Burada çok zengin bir ağaç çeşitliliği vardır. Bu ormanlar İstanbul’a yerleşim karakterini veren kuzey rejiminin önemli bir bileşenidir. Alandaki toplam ağaç adedi 2 milyon 513 bin 341. Kesilmesi zaruri ağaç miktarı 657 bin 950 adettir. 1 milyon 855 bin 391 ağaç ise taşınabilecek durumdadır. Projenin gerçekleşmesi durumunda araç trafiğinin artması ve kentleşmenin bu bölgeye yönelmesinden dolayı bölgenin mevcut kirlilik yükü artacaktır. Yapılması planlanan üniteler için (pist, apron, üst yapılar vb.) hafriyat çalışmaları doğal ekosistemi (orman alanları, 70 adet canlı yaşamı barındıran göl ve göletler, akar ve kuru dereler, tarım alanları, mera alanları) ortadan kaldıracaktır. Ünitelerin inşa edilmesiyle birlikte bu alanların doğal bitki örtüsü ve doğal özelliği yok olacaktır.”
Proje sahası içerisinde maden işletmelerinin oluşturduğu 70 adet göl, gölet ve gölcük bulunmaktadır. Bunlar hafriyat ve dolgu malzemesi ile doldurulacaktır. Sulak alan özellikleri kaybolacak, bunlardaki suya dayalı hayat ve canlılar yok olacaktır.
Proje batısında yer alan Terkos Gölü sınırına 2,5 km uzaklıktadır. İstanbul’un su kaynağı olan Terkos Gölü’nden ve Istranca derelerinden temin edilen sular, yapılması planlanan proje alanı sınırları içerisinden geçen aktarma kanalları sayesinde İstanbul’un güneyine taşınmaktadır. Terkos ve Alibey Barajını besleyen dereler tehlike altında kalacaktır.
Prof. Dr. K. Erdin de raporla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Burada sadece insan-doğa dengesi değil ekosistem de tahrip ediliyor. Ekosistem kendiliğinden yüzyıllar boyu oluşan bir sistemdir. Bu rantı bugün yaşayanlar kullanır ve yararlanır. Gelecek kuşaklar için ise yapılan hesaplar tamamen yanlıştır. Bu bölgede açık saha maden işletmeciliği aşılması güç de olsa onarılabilir bir tahribattı ama bu havaalanı İstanbul için onarılamaz bir yıkım doğuracaktır.”
Bu konuda, diğer değerli öğretim üyelerinin de çok ciddi tenkitleri var. Dileğimiz, İstanbul’a 3. havalimanı değil, hava bombardımanı olan bu felaket projesinin derhal durdurulmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları