Fehmi kasırgası korkuttu
Duyumlarımıza göre Bush, çift kimlikli yazarın kendisi hakkındaki kehanetlerini okumadan Beyaz Saray’dan dışarı adım atmıyormuş
Abdullah Gül’ün Başbakan olduğu dönemlerde bile iktidarın denklemi “Erdoğan büyüktür Gül’den” biçimindeydi. Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde siyaset yarışını bir ara kafa kafaya götürdüler. Bu da hemen Cumurbaşkanlığı aday adaylığı kulislerine yansıdı. O günlerde nispeten bir eşitlik oluştu. Fehmi için herşey daha kolaydı. Hem kankasının, hem iktidarın sözcülüğünü aynı anda yapabiliyordu. Yazdıkları iki tarafın hanesine de ’yağ’ olarak ekleniyor, hesap günü geldiğinde, hele yağ fiyatları bu kadar yükselmişken Fehmi’nin veresiye cömertliğinin karşılığı fazlasıyla ödeniyordu.
Gün geldi, kankası Çankaya’ya çıktı. Her ne kadar Londra yağmuru yutmuşluğu olsa da, Anadolu insanı duygusallığına sahipti. Kaleminin ibresi ister istemez “Gül büyüktür Erdoğan’dan” denklemini sıkça göstermeye başladı.
’Türkiye’nin kaderini yazan adam’ın tercihlerindeki değişimin etkisi kısa sürede ’dış temsilcilikler’de de kendini hissettirdi. ’Gül’ün ABD gezisi izlenimleri’ serisinde, Zimbabwe liderine karşı Gül’ü Gül’den çok sakınması deşifre olmasına yol açtı.
Yenişafak’taki son yazısının aşağıdaki satırlarıyla da tarafgirlik bayrağını iyiden iyiye açtı.
“700 milyar dolar, 1 trilyon dolar, başka bir hesapla 5 trilyon dolar... Son krizin muhtemel faturası bu ABD’ye... Bu kadar para birileri eliyle bir yerlerde kaybettirildi; Amerikalılar büyük ihtimalle o birilerinin ’kim’olduğunu hiçbir zaman öğrenemeyecek. Bunun hesabını George W. Bush’a sormayı akıl edecekler mi bakalım?”
Biz Fehmi’ye ’iktidarın sözcüsü’ diyelim. ’Hükümeti aklamadan, savunmadan sorumlu medyatör’ sanalım o bizi ters köşeye yatırsın... Gidip Erdoğan’ın anlı şanlı müttefiki Bush’u Amerikan halkına hedef göstersin! Erdoğan’ın her ’bacak bacak üstünde poz verecek samimiyette’ki ziyaretinde “hamdolsun” istediklerini veren George abisine yanlış yapsın!
Aldığımız duyuma göre iktidarın yüzüne çarpan meltem esintisiyken bir anda kasırgaya çeviren Fehmi’nin bu değişimi sadece Gül-Erdoğan dengesini değil, Amerikan toplumunu da tabandan tavana etkilemiş! Fehmi’nin yazılarını bildiri olarak basıp dağıtan kitle örgütlerindeki hareketlilik, internette de e-posta trafiğinin sıkışmasına yol açmış! Ülkesinde oluşan infialden şüphelenip CIA’yi durumu araştırmakla görevlendiren Bush’a gelen dosya gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyormuş. Ortadoğu’daki ’en misafirperver’ arkadaşının kalemşörünün yaptıklarını, gider ayak atılan bir ’dost kazığı’ saymış Bush... Bu tecrübeyi pekiştirmek için devletler tarihinin temellerini okumuş ve “Sende mi Brutus” repliğini devir teslim konuşmasında kullanmak üzere ezberlemiş.
Fehmi McCain’e karşı Obama’ya tüyolar da vermeye başlayınca, Bush, eli mahkum, güne Yenişafak okumadan başlayamaz olmuş. “Fehmi beni rezil etti mi? Halkımın içine karışabilecek miyim” paniğiyle sarılıyormuş gazeteye. Yaşlı ve hasas bedeni buna daha fazla dayanamamış ve gazete kağıdı alerjisine yakalanmış. Alerjik rahatsızlığını Beyaz Saray’a Yenişafak sokmayak tedavi etmeye çalışan doktorlar, Başkanları bağımlılıktan kurtulamayıp yazıları internet üzerinden okumaya başlayınca çaresiz kalmışlar. Karabasanlarına ve kişilik değişimine yol açan ruhsal sorunlara karşı elleri kolları bağlıymış. Son gelen bilgilere göre, her gece Fehmi’nin karabasan olarak yatak odasına geldiğini iddia eden Bush orta yolu bulmak için “Hamdolsun ki, değerli fikirleriniz yolumuzu deniz feneri gibi aydınlatıyor” diyormuş.
Bush’un uzattığı bu dost eli ters tepmiş, Fehmi’yi daha da çok kızdırmış. Çünkü bu sefer de kankası, “Bush Erdoğan’a atıf yapıyor, bana biat ettiremedin” diye Fehmi’ye siteme başlamış.
Sen Amerika’yı birbirine kat, onca şan şöhret edin, yine yaranama. Zavallı Fehmi, günlerdir arpacı kumrusu gibi düşünüyormuş “Nasıl bir atak yapsam, Türkevi’ne bu sefer de Barzani ile yemek ayarlatsam, kankam pas vermedi havası estirsem de mi gönlünü alsam” diye?
+++++++
Kİfayetsİz muhterİsler
“Basında güven” zedelendi
“Öldür çağrısı suç sayılmadı” manşetiyle çıkan dünkü Milliyet hayal kırıklığı yaratttı. Yıllardır kendisini “Basında güven”in sembolü olarak konumlandıran gazete, tecrübesini ‘bir haber nasıl çarpıtılır’ göstermek için kullanmış gibi. “Bolu Ağır ceza Mahkemesi sivil halka “Her şehide karşılık bir DTP’li öldürelim” çağrısında bulunan köşe yazısında herhangi bir suç unsuru görmedi” diye verilen haberin devamını merakla okudum. Ancak “her şehide karşı DTP’li öldürelim” diye, iddia edildiği gibi açık ve net bir tahrik ifadesine rastlamadım.
Bolu Ekspress ve yazarının avukatlığına soyunacak değiliz. Ama bu yazıda tahrik unsuru varsa, Milliyet’in bu yazı üzerinden attığı “Öldür Çağrısı Suç Sayılmadı” manşetinde kat ve kat vardır.
Milliyet’in okunmak için mübalağalara ve başlık kaval, haber şişhane misali çarpıtmalara ihtiyacı mı var? Köklü gazetenin bu denli hassas konuda, tetiğe dönüşebilecek bir manşeti seçmemesi gerekirdi. Şehit cenazelerine tepki gösteren bir yazarı, seri cinayet tezgahtarıymış gibi sunmaması gerekirdi. “Basında güven” ile özdeşleşmiş bir “marka”nın yöneticilerinin kişisel hataları yüzünden imajından uzaklaşması Türk basını için talihsizlik olur. Gelenek haline gelmiş bir gazetenin kifayetsiz muhterislerin elinde olduğunu düşünmek acı. Anlaşılan o ki Milliyet adı, gazete yöneticilerine bir değil, birkaç beden büyük geliyor.
+++++++
Dengir’e aparkat sorular
Kemal Kılıçdaroğlu Jean Claude van Damme gibi dört tane ismi olduğu için herkesi dövebileceğini zanneden Dengir Mir Mehmet Fırat’a iki tane aparkat soru çaktı, ring karıştı.
*
Halbuki...
İlk iki sorusu değil bu.
67 tane soru sordu şu ana kadar.
Hepsi nakavtlık!
*
İnanmayan, açsın Meclis’in internet sitesini, verdiği soru önergelerine baksın...
*
“Rize’deki sahil dolgu ihalesi” ni sormuş ilgili arkadaşa, cevap yok! “Hopa Kemalpaşa-Sarp karayolunun ihalesi” ni sormuş, cevap yok! “TCDD’nin belediyelere hurda satışında neler oluyor?” diye sormuş, cevap yok! “Sarıgazi Belediyesi’nin imar ıslah planı değişikliği niye öyle yapıldı?” diye sormuş, cevap yok! “İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin doğalgaz sayacı ihalelerinde neler oluyor?” diye sormuş, cevap yok! “Türkiye Cumhuriyeti seyahat acentesi midir, kamu görevlilerinin yurtdışı seyahatlerini bi anlatın bakalım” diye sormuş, cevap yok! “Kime çaktırmadan ne satılıyor, yabancıların iştirak yoluyla ortak oldukları şirketleri öğrenebilir miyiz?” diye sormuş, cevap yok! “Sultanbeyli Belediyesi’yle ilgili şu şu iddialar doğru mu?” diye sormuş, cevap yok! Hazır Deniz Feneri’nin milleti dolandırdığı ortaya çıkmışken, “vergi avantajı sağlanan dernek ve vakıfları” sormuş, cevap yok! Şeffafız ya, “Cumhurbaşkanı’yla Başbakan’ın bir evde neden gizli gizli buluştuğunu” sormuş, cevap yok! “Enerji Bakanı’yla ilgili bazı iddiaları” sormuş, cevap yok! İsmi lazım değil, bir bakanımıza yakın “bir firmanın aldığı kamu ihalelerini” sormuş, cevap yok! “Ayyuka çıkan dedikodular var, TCDD’ye ait lojmanlar kimlere veriliyor?” diye sormuş, cevap yok! “PTT Bank’ta n’oluyor?” diye sormuş, cevap yok! “Müfettiş yardımcılığı mülakatında alengirli işler mi dönüyor?” diye sormuş, cevap yok! “YÖK Başkanı’nın kendi işinden kel alaka şekilde BDDK’ya danışman olup olmadığını” sormuş, cevap yok! “Anayasa Mahkemesi Başkanvekili’nin telefonda dinlenip dinlenmediğini” sormuş, cevap yok! “Sayıştay’da istihdam edilen personeli” sormuş, cevap yok! “Çaykur işçilerine sendika değiştirmeleri için baskı yapılıp yapılmadığını” sormuş, cevap yok! İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin doğalgaz sayacı ihalelerini sorup, cevap alamamıştı, bu sefer, “İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin su sayacı ihalelerinde neler oluyor?” diye sormuş, gene cevap yok! Şaban Dişli meselesini sağır sultan duydu, “bir milletvekilinin iş takipçiliği iddialarını” sormuş, cevap yok!
*
Cevabı belli olan sadece şu...
“İktidara bi gelirse!”
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++++++
Muhtarlar devre dışı bırakıldı
Kimlik Paylaşım Sistemi ile ikametgâh ve nüfus cüzdanı düzenleme işlevi ortadan kaldırılan muhtarların nakil yetkisinin de bölünmesi, yerel seçim öncesi hile kaygısı yarattı
Yerel seçimlere dönük müthiş bir hile ihbarı yapıyor CHP Milletvekili Ahmet Ersin...
Vatandaş eskiden bir mahalleden bir mahalleye taşındığında önce eski mahallesinin muhtarına gidip kaydını sildirir... Buradan aldığı nakil belgesini yeni muhtarına verip kaydını o mahalleye yaptırır... Yeni muhtar Form 5 adı verilen ve üç nüsha olarak hazırladığı belgenin birini kendisinde sakladıktan sonra kalan ikisini eski muhtar ile mahallenin bağlı bulunduğu karakola gönderirdi.
Nakil sıkı kayıtlara bağlanmıştı...
Ahmet Ersin diyor ki:
- AKP bir yıl önce yeni bir uygulama başlattı. Artık muhtarlıklar devre dışı. Bir vatandaşın nüfus müdürlüğüne gidip, ben filanca adresten falanca adrese taşındım diye beyanda bulunması nakil için yeterli. Bu yeni düzenleme ile seçimlerde büyük sahtekârlıklar yaşanabilir.
- Bu tür kaymalar başladı mı acaba?
- Benim İzmir Nüfus Müdürlüğü’nden aldığım bilgiye göre son sekiz ayda sadece merkez ilçeler arasındaki nakil olayı 30 bini bulmuş...
- İyi de yalan nakil beyanında bulunmanın cezası yok mu?
- Cezası 6 aydan 4 yıla kadar hapis. Ama bu işi kim kovuşturacak, kim soruşturacak? Şu ana kadar bu suçla ilgili olarak tek soruşturma açılmamış...
* Melih Aşık /Milliyet
+++++++
SÖZDE MÜSLÜMANLARA;
Kendilerini Müslüman olarak tanıtan Deniz Feneri e.v yöneticileri ve malum destekçileri; gayri müslim bir ülkede, gayri müslim bir mahkemede, gayri müslim hakim ve savcıların önünde yüz kızartıcı suçlardan dolayı aldığınız mahkumiyetten sonra hala “Biz AK’ız” deyip de insan içinde dolaşabilecek misiniz? İslamiyete her defasında hakaret eden gayri müslimlere veryansın bağırıp çağıran Müslümanlar, bu sözde Müslümanlar’a bir çift olsun lafınız yok mu?
* Hasan Hüseyin Senver
+++++++
GÜNÜN SORUSU
Bütün dünya, ABD’den başlayıp hızla yayılan ve yüzlerce yıllık köklü şirketlerin iflasına ya da devletleştirilmesine yol açan küresel krize karşı önlemler geliştirmeye çalışırken, bizim ekonomiden sorumlu bakanımız ortalarda bile yok! Sahi bu çok Sayın Bakan’ın adını hatırlıyor musunuz?
* Mustafa Mutlu / Vatan
+++++++
SİZDEN GELENLER
Enflasyon canavar mı?
Tüm Dünya kendi ülkelerindeki bankaları devletleştirerek bankacılık sektörünü ve dolayısıyla yurt içi para kontrolünü elinde tutmaya çalışmaktadır. Ancak AKP hükümeti hala bize bir şey olmaz nidalarıyla medyaya demeçleri sıralamaktadır.
60. hükümet sözde enflasyonla mücadele politikasında ne kadar başarılıdır tartışıladursun enflasyondan önce Türkiye’nin çözmesi gereken asıl ekonomik sorun istihdam açığını kapatmaktır. Üzülerek takip ediyorum ki 60. hükümet bırakın işsizlikle mücadele etmeyi aksi politikalar izleyerek durumu daha da vahim hale getirmektedir. Hali hazırdaki üniversite mezunlarına iş imkanı oluşturamayan AKP hükümeti üniversitelerin kontenjanını arttırarak ileride yaşanabilecek sosyal patlamaya zemin hazırladığının farkında değildir.
Unutmayalım ki enflasyon hükümeti, işsizlik rejimi yıkar!
* Mustafa Karakuzu
*****
Karaman Kıbrıs fetvası da vermiş
2004’teydi... “Kıbrıs’ı ver kurtul” dönemiydi... Ateşli tartışmalar vardı.
Öğretmenevi’nde Yenişafak’ta Hayrettin Karaman’ın yazısını okumuştum. Mezkur yazıda Karaman “Şu Kıbrıs elden gidiyor diyenlere hayret ediyorum. Kıbrıs ne zaman bizimdi ki” mealinde yazmıştı.
İlahiyat çevrelerinde Karaman ile ilgili olarak söylenenlerden sonra yazdıklarına şaşırmıyorum...
* İrfan Kayalar / E.Öğretmen Isparta
*****
Marmaray’ın güzergâhı neden değiştirilmiyor?
Marmaray sadece İstanbulluların ulaşım sorunuyla ilgili bir proje olmaktan çıktı. Marmaray Türkiye’nin hatta Dünya’nın kültür mirasının yağmasına dönüştü.
UNESCO’nun Dünya Endüstriyel Mirası listesinde yer alan Haydarpaşa ve Sirkeci garları kimin rantına açılıyor?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Marmaray projesinin yol açtığı kentsel yağmadan nemalanan işadamları ve holdinglerin tam listesini açıklamalıdır.
İstanbul’un ulaşım sıkıntısı olduğu doğrudur. Ama İstanbulluların metro uğruna tarihlerinden, milli servetlerinden vazgeçmeye hazır olduğu külliyen uydurmadır. İstanbul, yağma kültürüne alıştırılmış, tembelleştirilmiş, bedavacılaştırılmış, iki torba pirinçle oy satmaya alışmış güruhtan ibaret değildir.
Marmaray’ın güzergâhındaki ısrarın diğer sebebi, kazılar sırasında ortaya çıkan tarihi gerçekleri örtbas etmek midir?
Kadir Topbaş, İstanbul’un köklerinin Roma’ya ait olmadığını öğrendiği için üzülmüş olabilir mi?
İstanbul’u fethederek ikinci Roma İmparatorluğu’nu kurduğuna inananların yarasına mı dokundu bu kazılar?
İstanbul’u Yunanistan ile ortak kullanıma açmadan rahat etmeyecek misiniz?
Kabul edin dünyanın en eski kültürlerinin birinin üzerinde yaşıyorsunuz. O kültür, iki kazma darbesi ile teslim olmayacak kadar tecrübe sahibi...
* Serdar Kıdık / Mimar
*****
MİNİ YORUM
Altan kardeşler paslaşmış
Sapıklığa onay veren Ahmet ile liberal düşleri çöken Mehmet kardeşlerin bir nebze de olsa güvenilirlikleri kaldıysa tehlikeli sularda yüzdüklerini söylemeliyim. Genelkurmay Başkanı’nın Meclis açılışına katılmamasını eleştiren Mehmet DTP’ye oy veren seçmenin dışlanmış hissedeceğini söyleyip zemin hazırlamış, Ahmet de, “Kürtler’e biz sizi istemiyoruz’ deyip bölücülük yapan sizsiniz” diyerek fişi prize takmış. Umarım okurları, seçim sistemi ve siyasi etiğin henüz halk iradesine erişecek düzeyde olmadığının, DTP’nin de eşittir Kürtler anlamına gelmediğinin bilincindedirler!
* Selcan TAŞÇI