Abdullah Şaşkın- Yeniçağ

Fenerbahçe’ye bir geldi, pir gitti. Öyle bir oynadı ki; yeri geldi tank olup hücumcuların korkulu rüyası oldu, yeri geldi yaptığı müdahalelerle kendisine ‘Sparta’ dedirtti.
Ülkemizdeki Kore sevdası da bir hayli sevdirdi onu. Kimden mi bahsediyorum? Tabii ki Kim Min-Jae’den. 2021-2022 sezonu öncesinde takıma 3 milyon euro karşılığında katılmıştı. Bunu görenler ‘Yine transfer fiyaskosu mu olacak?’ dedirtse de kendisinden hiç taviz vermedi, diyenlere de laflarını yedirtti.

Vitor Pereira ile başlanılan sezonda Atilla Szalai ile takımın baş aktörlerinden biri oldu. Ligin ilk yarısında Galatasaray ile oynanan derbide yaptığı müdahaleler ile scoutların dikkatini çekmeyi başarmıştı bile. Vitor Pereira’nın Beşiktaş maçından ayrılışının ardından İsmail Kartal’ın teknik adamlık koltuğuna oturuşu, onu yerinden etmemişti. Her maç istikrarlı performans sergiliyordu. Trabzonspor, 1-2 maç sendeleseydi Fenerbahçe ile belki de şampiyon olarak ayrılacaktı takımdan.

Herkes ayrılır diyordu zaten. Avrupa kapıları aralanmıştı Koreli yıldız için. Napoli, onu Eljif Elmas’tan sonra 17.5 milyon euro karşılığında bonservisini aldı. Herkes, sonrasında Ali Koç’un transfer performansını konuşmaya başladı. Fakat Fenerbahçeliler, Kim Min Jae’nin gitmesini istemiyordu. Çünkü takıma Jorge Jesus gelecekti. Jesus ile çalışmış Min Jae, 17 değil 37’ye bile giderdi.

Neyse ki ayrıldı Min Jae. İtalya’ya geldi. İtalyan basını, bu transferi konuştu. Eleştirenler de oldu. Güvenenler de. Yine en iyi cevabı o verdi. Napoli ile şampiyon oldu. Kazanılan mutlu sonun baş kahramanlarındandı. Şampiyonlar Ligi’nde Milan’a elenmeselerdi belki de bir peri masalı daha yazılacaktı. Yine gözler Min Jae’nin üzerindeydi. Manchester United, Real Madrid derken Bayern Münih’e 50 milyon euro karşılığında transfer oldu. Askerliğini yaptıktan sonra Alman ekibiyle sözleşme imzaladı.

Ülkemizde böyle değerlerin yetişmesi mutluluk verici. Umarım ileriki dönemlerde de böyle yıldız adaylarını parlatıp vitrine çıkartabiliriz.