Fatih Altaylı'ya açık mektup; üzgünüm Leyla!
Habertürk yazarı Fatih Altaylı'nın, iki gün önceki yazısını okudunuz mu bilmem..
Bir zaman ekmek yediğim müesseseye katkı olsun, okumayana da ben okutayım..
İYİ Parti'nin Mersin'de karşılaştığı 'İhanet' için, bakın ne diyor Altaylı;
"Parti mi?
Çok basit bir soru sormak istiyorum.
Bir parti, kazanması en muhtemelen adayının adını Yüksek Seçim Kurulu'na bildirmeyi unutursa o partiye parti denilir mi, denilebilir mi?
İyi Parti yönetimi kendini "Biz yapmadık il örgütünün hatası" falan demesin.
Güvenilir bir örgütlenme yapamayan, kendini kazıklayan bir partiye parti denebilir mi?"
**
Fatih Altaylı'nın yazısı bu..
Ben yazının "PARTİ Mİ?" başlığına ve "Güvenilir bir örgütlenme yapamayan, kendini kazıklayan bir partiye, parti denebilir mi?" soruna takıldım..
**
Bir defa, Mersin'deki hadisenin ihanet olduğunu aslında herkes bal gibi biliyor..
Bir parti ihanete uğrayabilir.. Bunun örnekleri çok..
Benzer durumu, MHP de yaşadı, CHP de yaşadı, Ak Parti de yaşadı..
Bu elbette sıradan görülüp geçilecek bir durum değil.. Ama abi, bu ihanetleri yaşayan diğer partilere de "Parti olabilir mi?" diye sormadıysan, İYİ Parti'ye de sormamalısın..
**
Bakın şimdi sizi, 6 yıl öncesine götüreceğim..
Fatih Altaylı'nın Genel Yayın Yönetmeni olduğu Habertürk gazetesinde, 24 Ekim 2013 günü bir haber yayınlanır..
Haberin başlığı, "Bu mu sağlıkta çağ atlayan Türkiye?"dir..
Bu haberin yayınlandığı gün, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Saraç'ı arar.. 'Alo Fatih' tarifi, Altaylı'nın üzerine yapıştıysa da, asıl 'Alo Fatih' Fatih Saraç'tır..
Başbakan, "Sağlıkta yaptıklarımızı görmüyor musunuz? Bu nasıl başlık?" diye fırça atar..
Fatih Saraç da Erdoğan'a "Kaçak olmuş, bu bir ayıptır efendim" der..
Fırça yiyen Fatih, Genel Yayın Yönetmeni olan Fatih Altaylı'yı arar, durumu anlatır..
Altaylı da cevaben, "Aklıma da gelmedi değil" der..
**
Ertesi gün, bu haberden sorumlu üç kişinin işine son verilir..
Ve Fatih Altaylı bu olayla ilgili olarak, ertesi gün köşe yazısında şöyle bir başlık atar;
"Eleştiriye evet, nankörlüğe hayır.."
Özetle ve mealen der ki yazıda;
"Dün benim gazetemde bir haber.. Bir babanın akraba evliliğinden bir çocuğu olmuş ve engelli.. Kendi tercihinin bedelini iktidara-devlete kesiyor.. Benim gazetem de bunu, iktidarın sağlık politikalarını eleştiren bir haber olarak yayınlıyor.. İktidara her tür eleştiriyi yapabilirsiniz.. Ama sağlık alanında yapacağımız eleştiriler haksızlık hatta ayıp olur.."
Neymiş olay? Fatih abi, kendi ekibinden gol yemiş..
Fatih abi, kendi ekibinin haksızlığına, hatta ayıbına maruz kalmış..
Bir anlamda, Fatih abi, kendi kurduğu editoryal kadrodan, kendi deyimiyle 'kazık' yemiş..
Ve ne diyor Fatih abi o haber için, "Yanlış, hatta NANKÖRLÜK" diyor..
Peki, kendi kurduğu ekipten 'kazık' yediğinde, Habertürk Gazetesi için 'Bu gazete, gazete olabilir mi?' denebilir mi?
O günün 'Gazeteciliği' tartışıldı evet, ama Habertürk'ün 'Gazete olup-olmadığı' tartışıldı mı?
Hayır..
Çünkü olabilir.. 'NANKÖRLÜK' medyada da olabilir, siyasette de..
Dolayısıyla, bugün yaşadığımız hadisede asıl tartışılması gereken, İYİ Parti'nin parti olup olmadığı değil, bu alçak kumpasa sahne olan siyasetin, ahlaklı olup olmadığıdır..
**
Elini vicdanına koy abi.. Kurardınız-kuramazdınız..
Başvurunuzu alırdık-almazdık..
Operasyon kapıda, bugün olmazsa yarın sabah geliyoruz..
Seçime girerdi-giremezdi..
Kurulduktan 7 ay sonra girilen seçim..
Para yok-pul yok..
Bugün Meclis'te..
Ve daha 2 yaşı dolmadan ikinci seçime hazırlanan bir parti..
Bu süreç dile kolay.. Her anına tanık olmanı isterdim..
Neden biliyor musun?
Bak abi, senin de bir Zeynep'in var, benim de..
Ve hayatımızın adı da, anlamı da o altı harf; Zeynep..
Her adımımızı, mücadelemizi, kavgamızı Zeyneplerin geleceği için veriyoruz..
Ülkemiz için kaygılanmamız da ondan, yanlış gördüğümüze isyanımız da ondan..
Ve Zeyneplerin geleceğini dert edip, bir araya gelmiş insanları cesaretlendirmek gerekirken, 1.5 yılda iki büyük seçimin yüküyle cebelleşmekten sorgun insanları sigaya çekiyoruz.. Olacak iş mi?
**
Evet, siyasi partiler mutlaka kurumsal bir işleyişi kurmalı-oturtmalı.. Ama el insaf abi.. Bu kadar zamanda, bu kadar badireyle meşgul edilen bir yapıda da, bırak bazı boşluklar olabilsin..
Görme demiyorum.. Ama "Bardağın yarısı boş" deme.. Verilen emeğin, çekilen çilenin hatrı olsun da, 'Yarısının dolu olduğunu' da teslim et..
**
Elbette önlem almak gerekir..
Ama, kendi seçtiğin kadrodan yediğin 'Nankörlük' golü, nasıl ki gazeteni gazete olmaktan çıkarmadıysa..
Başbakan'ın avanesinden fırça yiyen bir Genel Yayın Yönetmeni olman, nasıl, 'Gücü özgürlüğünde' sloganını kullanmana engel olmadıysa..
İYİ Parti'nin uğradığı alçakça ihanet de, onu parti olmaktan çıkarmaz..
**
Fikrine katılırsın katılmazsın, bilemem..
Yolunu yöntemini beğenirsin-beğenmezsin, bilemem..
Oy verirsin-vermezsin, bilemem..
Ama ihanet kurşun gibi, adres sormuyor..
Nerede ve nasıl ortaya çıkacağı belli olmuyor..
İhanet değilse, senin deyiminle 'kazık..'
Editöründen kazık yiyen Genel Yayın Yönetmeni olarak, İl Yönetiminden kazık yiyen bir partiyi, en iyi senin anlamanı beklerim..
Çünkü bilirim ki, damdan düşenin halinden, damdan düşen anlar..
**
Sen istesen de istemesen de, ben istesem de istemesem de;
İYİ Partililer, Zeyneplerimizin geleceğini dert ediyor, onların geleceğinin kavgasını veriyor..
'Gazetecilik yapabilmek için' partiye üye bile olmayan bu kardeşin, en yakın şahidi..
**
İnanıyorum ki; Zeyneplerimizin geleceğini dert eden bir parti ve kadroları, eleştiride de özeni hak ediyor..
O yüzden isterim ki; Onların geleceği için gemileri yakan cesur insanların, yoklukla inşa ettiği bir siyasi partiye, toptancılıkla "Parti mi?" diyerek, 'kum gibi ezip, geçme..'
Çünkü, öyle yapınca, bizzat senin attığın başlık geliyor gözümün önüne;
-Eleştiriye Evet, NANKÖRLÜĞE Hayır..
Ne Zaman Adam Oluruz?
İYİ'lerle değil, kötülerle mücadele ettiğimiz zaman..