Farklı cumhurbaşkanı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan referandum sürecinde "Artık yeni bir yönetim sistemi ve farklı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Ben alışılagelmiş Cumhurbaşkanı olmayacağım" demişti.
Atatürk'ten bugüne kadar gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarının yönetim biçimlerine ve siyasi tavırlarına baktığımızda hepsi de kuvvetler ayrılığının hangi düzeyde olacağına dikkat etmişler, camiye ve kışlaya siyaset girmemesine özen göstermişler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptıkları yemine sadık kalarak parlamenter sistemden hiç ayrılmamışlardır.
Arada bazı darbe girişimleri olsa bile sonunda yeniden anayasa hazırlanmış ve çok partili siyasi hayata dönülmüştür. Parlamenter sistemde her türlü eksik ve kusurlara rağmen demokratik düzeni sağlamak için olağanüstü çabalar sarf edilmiş, siyasi istikrarın yeniden tesis edilmesi için cumhurbaşkanları partileri bir araya getirerek olumsuzlukların ortadan kaldırılması yönünde çalışmalar yapmışlardır.
Tayyip Erdoğan'dan önceki cumhurbaşkanları halktan hiç kopmamış, halk üzerinde baskı ve korku oluşturmamış, yargı yürütme ve yasamanın kendi alanlarında yaptıkları çalışmaları engelleyici bir harekette bulunmamışlardır.
Genel seçimler sonucunda koalisyon hükümeti kurulsa bile demokrasiyi her alanda işletebilmek için Meclis'teki vekiller, bürokratlar ve diğer kamu kurumları üzerine hangi görev düşmüşse onu yapmaya çalışmışlardır.
Mesela Ahmet Necdet Sezer'in bütün mütevaziliği ile pazara alışverişe çıkması, kırmızı ışıkta durması, örtülü ödeneği fazla kullanmaması, merhum Bülent Ecevit'in beytülmalın zarar görmemesi için başbakanlığı döneminde tasarruf tedbirleri uygulaması, sıradan bir makam aracına binmesi hepimizin hafızalarındadır.
Devlet adamı olur, bulunduğunuz makam ve mevkileri korursanız milletin yüreğinde müstesna yeriniz olur
Devlet adamı olur, devleti yağma Hasan'ın böreği olarak görür, soyup soğana çevirirseniz yandaşlarınızı ve yedi sülalenizi zengin edersiniz.
İşte devlet adamı olma vasfını kıymeti harbiyesini ve değer ölçüsünü burada aramamız gerekir.
Eğer siyasi iktidarlar aşırı güçlenip bu gücü aristokrasi ve monarşiye dönüştürecek şekilde kullanmaya başlarsa tıpkı BAAS rejiminde olduğu gibi hikayenin sonunda kan gözyaşı ve mutsuzluk ortaya çıkar.
Laiklik anlayışının tam olarak anlaşılamaması, cemaat ve tarikatların oy uğruna palazlandırılıp güçlü hale getirilmesi, sürekli olarak sistemin tıkandığından bahsedilerek Türkiye'ye özgü yeni bir yönetim şeklinin getirilmesinin dillendirilmesi, hatta başkanlık modeli ile Türkiye ekonomisinin uçuşa geçeceğinin iddia edilmesi neticesinde kafası karışan Türk milletinin bilmediği bu sistemle ilgili olarak: Denemekte fayda var :diyerek Tayyip Erdoğan'ı güven oyu vermesi bugün içinde bulunduğumuz siyasi ekonomik ve sosyal sıkıntılarımızın da başlangıcı olmuştur.
ABD'de Asya ve Afrika'daki bazı ülkelerde uygulanan başkanlık sistemi ile Türkiye'de uygulanmaya çalışılan sözde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi birbirine hiç benzemediği gibi ortak yönleri de maalesef yoktur.
Avrupa'da daha çok geleneksel monarşik sisteme karşı bir düzen olarak gelişen başkanlık sistemi Türkiye'de yargı, yürütme ve yasamayı tek adama bağlayarak demokratik kurumları etkisiz hale getirmiştir. İktidarı eleştiren yazar ve gazeteciler ceza alıp mahkum edilirken Tayyip Erdoğan'a muhalefet eden parti genel başkanları aleyhinde tazminat davaları açılmıştır.
Farklı cumhurbaşkanı modeli bugün itibariyle Türkiye'de iflas etmiştir. Recep Tayyip Erdoğan farklı bir cumhurbaşkanı olarak Cumhuriyet Tarihi'nde yerini almıştır. Ancak ondan sonra iş başına gelecekler için ülke açısından kaygı verecek bazı gelişmeler ortaya çıkabilir. Yeniden Cumhuriyet'in kuruluş ayarlarına dönmek ve Atatürk'te buluşmak mevcut siyasi iktidar ve Tayyip Erdoğan içinde en isabetli yol olacaktır.
İnsanlarımızı AKP'nin siyasi ömrü daha uzun olsun diye asla ayrıştırıp kutuplaştırmamalı, iç barışı tehlikeye atacak söz ve tavırlardan kaçınılmalı, ülke içerisinde Hacı Bektaş Veli'nin "Bir olalım iri olalım diri olalım" dediği gibi el ele, gönül gönüle ve kardeşçe yaşamanın doyumsuz hazzına ulaşmaktan başka çaremiz yoktur
Makamlar ve mevkiler gelip geçicidir Sultan Süleyman'a kalmayan saltanat kimseye baki değildir.