Farkında mısınız? Dönüşüyoruz…
15 yaşında yağız bir oğlum ve 8 yaşında bir kara kızım var. Kızım 6 yaşındayken bir gün okuldan geldi. Beni görünce "selamün aleyküm baba" dedi. Afalladım. Biraz suskunluktan sonra "merhaba hoş geldin kızım" dedim. Ancak nasıl ve neden soruları beynimi kemirdi. Bir zaman sonra kendisi ile konuştum. Sordum. Okulda arkadaşından öğrenmiş. Bu selamı verince cennete gideceğini söylemiş arkadaşı. Cenneti de kendince sınırsız meyvelerin, nehirlerin, oyunların olduğu anne ve babası ile birlikte sonsuz kadar yaşayacağı yer olarak tanımladı. Tabii bu olayın üzerine düştük.
Ancak bu yaşanan bir sonuçtu. Neyin sonucu? Dönüşümün… Dönüşüyoruz. Aşama aşama dönüşüyoruz.
Günlük ekmek kavgasından farkına varamıyoruz. Öyle bir düzen işleniyor ki adeta bir örgü örer gibi toplum zihinleri ele geçiriliyor. Ülkeyi yönetenler her konuşmasında bir "itaat" sözcüğünü sıkıştırıyor araya. Mevcut iktidar temsilcileri istedikleri ve hedefledikleri nesli önce tarif ettiler. "Dininin, dilinin, kininin davacısı bir gençlik istiyorum" dediler. Daha geçen yıllardaki din şurasında da "Hayatımızın merkezine İslam''ı yerleştireceğiz" dediler. Bunları gerçekleştirmek için yapılması gereken yegane şeyin "Eğitimin dincileştirilmesi" olduğunu elbette biliyorlardı. Bakın burada mesele dinini-inancını yaşamak değil, devlet baskısı altında dayatmak…
Denediler defalarca. 18 yılda 5 kez eğitim sistemi ve 6 bakan değişti. Herkesi imam hatipli yapamadılar, okulları imam hatip yaptılar. Aşama aşama denediler. Daha muhafazakar bir gençlik için eğitim sisteminde adımlar attılar. 15 Temmuz FETÖ''cü hain darbe girişiminden ders çıkarılır diye düşünüldü.
FETÖ, IŞİD, Hizbullah gibi terör örgütlerinin çok yakın zamanda yüzlerce masum vatandaşı katlettiği, binlerce vatandaşın yaralandığı terör olayları ortada dururken kapalı dini yapılara sağlanan eğitim imtiyazları tüm hızıyla devam etmekte…
Dinin ve inancın, çarpıtılmasına, kullanılmasına karşı mücadele edilmeli.
Çark aynı şekilde dönmeye devam ediyor. Büyük şehirlere gelip gettolar şeklinde kendi bölgelerinde hemşerilik yaklaşımı içinde yaşayan bu çarkın dışına çıkamayan aileler de bu sarmala katılmaya devam ettiler. Yaşadıkları maddi olanaksızlıklar sebebiyle tarikatların, "çocuklarınızı ücretsiz biz oluşturalım" safsatalarına sorgulamadan rıza gösterip bu sisteme istemeden, bilinçsizce su taşıdılar.
Türk eğitim sistemi ve eğitim kurumları, cumhuriyet tarihinin en vahim tablosuyla karşı karşıyadır. "Cihat" anlayışı, sürekli yapılan program değişiklikleri ile okullara sokuldu. Hedef, itaatkar, sorgulamayan, düşünmeyen, yaratıcı olmayan, bilimden ve sanattan uzak şükreden, geleceği bu dünya yerine ahrette arayan nesiller yetiştirmektir.
Üniversiteler için de durum aynı. Anadolu''dan üniversiteyi kazanıp büyük şehirlere gelen çocuklar barınma sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Devlet yurtları yetersiz. Var olanlar yıkılıyor veya "dinci" vakıflara devrediliyor. Kitabım SARMAL''da ayrıntıları ile anlattım. Bu vakıflara ait yurtlarda aynı eğitim aynı amaçla verilmeye devam ediyor.
Dinin çıkar amaçlı kullanılması yeni değil elbette. Nizamülmülk''e suikast yapan kişi Hasan Sabbah''ın "cennet" vaadi ile kandırdığı fedaiydi. Müritlerini "badeleme" adı altında sapıklıklar yapan tarikat şeyhi de "cennet"e gitme şartı olarak sunmuştu. Fethullahçı terör örgütü yurtlarında, evlerinde, dershanelerinde devamlı terör örgütü elebaşının sesli ve görüntülü videolarını izletip, "cennet" vaat ettiği örgüt mensupları tarafından itiraf ediliyor. Yine başka bir davada Adnan Oktar grubuna girenlere de "cennet" vaat ettiği itirafçılar tarafından belirtiliyor.
Bütün bu yapılar koşulsuz şartsız biat etmeyi, sorgulamamayı kabullenmeyi ve lidere itaati emrediyor. Beslendikleri kaynakların hepsi aynı. Tüm bu yapılar, tarikatlar ve bağlı kolları dernek, vakıf şemsiyesi altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Hatta bu vakıf ve dernekler Milli Eğitim Bakanlığı ile protokoller imzalayarak okullarda eğitim dahi vermektedir.
Eğitime değil de öğretmene daha çok güven duyulduğunda sistemden hoşnut olmayan ve ekonomik gücü olan aileler çocuklarını özel okullara gönderdiler. 2012-2013 döneminde özel okulda okuyan çocuk sayısı 544 bin iken bugün bu sayı 1.2 milyona çıkmış durumdadır. Bu eğitim sistemine yetişmesine rağmen kabuğunu kırmaya çalışanlar hemen sistem mensupları tarafından linç ediliyor. Örnek olarak, fizyoterapi öğrencisi D.A. #EvdeHareketsizKalma diyerek paylaştığı egzersiz videosu nedeniyle linç edildi. Sebep? Başörtülü olması… Helal olsun o kız kardeşimize dik durup cevabını da vermiş.
Bu sistemde yetişen kişiler hep bir umut ve vaade inanır durumundadır. Mesela bir yarışmaya katılacak olan bir kadın "sana enerji yükleyeceğim" vaadiyle kandırılabiliyor. Ya da nazar çıkarıyoruz diye sanal ortamda "kurşun" döken kişilere yüzlerce kişi başvurabiliyor.
İşte yazının başında sorduğumuz soruların cevabı da kısmen yanıt bulmuş oluyor. Toplum üzerinde hakimiyeti olanlar için sistematik baskının ve dayatmanın sekteye uğramaması gerekiyor. Bu yüzden oluşacak bir boşluk tüm emeklerin heba olması demektir. Bu yüzden de dün ne yaptılar ise bugün devam ettirmek zorundadırlar. Devam ettirecekler ki maden kazasına ölüm fıtrat, depremde ölüm kader olacak. Devam edecekler ki kendilerini yoksullaştıran kişilerin zenginleşmesini görmeyecek ve "inşallah" diye umut edecek. Devam edecekler ki geçmediği köprünün parasını müteahhidin cebine konmasına ses çıkarmayacak, kendi vergilerinin "garanti" adı altında birilerine verildiğini öğrenemeyecek, öğrense de "itaat" edecek.
Ez cümle… Bu tür örgütlerin dini sahaya nüfuzlarına müsaade etmemeli, dini değer ve kuralların çarpıtılmasına karşı sistematik mücadele verilmeli ve dinin bu örgütler tarafından araçsallaştırılmasının önüne geçilmelidir.