Falın sonunu gören var mı?..
Bu yazı, gençlerimiz için.
Ya da, yıllar sonra bugünün Türkiye’si için araştırma yapacaklar için.
Çünkü, biz bunları yazdık, kimse uyanmadı. Hiç olmazsa, yarının gençleri ve araştırmacılarına derli toplu bir “tarihe tanıklık belgesi” olur.
SÖYLENECEK NE KALDI?
Türkiye, son yıllarda çok sıkıntılı günler yaşıyor. Bunları tekrar etmek yerine, zaman içinde yazdığım yazılardan alıntılar yapmak istiyorum.
Bakın neler demişiz? Daha ne demek gerek?
5 Mart 2008:
“Hani fal baktırırken, iyi şeyler duymak istersiniz de, falcı bazen ’İyi şeyler görmüyorum. Ben bu fala bakmak istemiyorum. Hemen fincanı yıkayalım’der ya..
İşte ben de şimdi, bu fala bakmak istemiyorum.
Bu fincanı hemen yıkayalım!..
Fincanı hemen yıkayalım ve hayırlar dileyelim..”
“HAKEM OL, AMA BÜTÜN YOLLARI TIKA!..”
25 Aralık 2007:
“İçinden geçtiğimiz emperyalist süreçte, sömürgecilerin binbir taktiğini görüyoruz(...) ..yüzyıllar öncesinden bir örnekle onların değişmeyen taktiklerini açıklayayım.
Kral Büyük İskender, filozof Aristo’ya bir mektup yazar ve sorar:
- Zaptettiğim topraklardaki insanları baskı altında tutabilmek için neler yapmalıyım?
Sonra, aklına gelen yöntemleri sıralar:
1- Onları sürgüne mi göndereyim?2- Hapse mi atayım?3- Kılıçtan mı geçireyim?”
Filozof Aristo hepsine tek tek yanıt verir:
1- Onları sürgüne gönderirsen, sürgünde toparlanıp sana isyan ederler.
2- Hapsedersen, hapishaneleri militan yuvasına çevirirler, denetiminden çıkar.
3- Kılıçtan geçirirsen, sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, krallık tahtını sallar.
Büyük İskender’in aklına gelen hiçbir yönteme onay vermeyen Aristo, kralın gücünü koruması için şu öneride bulunur:
İnsanların arasına nifak(ayrılık) tohumları ekeceksin ki, birbirleriyle mücadele etsinler, savaşsınlar. Savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın.
18 Mart 2008:
“Mustafa Kemal Atatürk’ün Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde uzun yıllar başyazarlık yapan Falih Rıfkı Atay, ’Atatürkçülük Nedir?’adlı kitabında bir olay anlatıyor:
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra zaferi müjdeleyen Bursa Milletvekili Muhittin Baha’ya bir sarıklı hoca, ’Yunanlılardan kurtulduk, bakalım Mustafa Kemal’den nasıl kurtulacağız?’demişti.(A.g.e., s.179)
Herkes Atatürkçüyüm dese de bugünkü kavga işte bu kavga(nın devamı)!”
“KAFAMIZI KOPARACAKLAR!..”
20 Kasım 2007:
“İzmir’in işgalinden 6 gün sonra, Darülfünun’da (üniversitede) 21 Mayıs 1919 tarihli toplantıda konuşan Halide Edip’in sözlerine bakalım:
... bugün uyanmış olan heyecanı asla unutmayınız. Bizi birtakım gaflet eseri telgraflar ve haberlerle uyutmaya çalışacaklar, inanmayalım. Bunlar bizim heyecanımızı geçirdikten sonra, kafamızı parçalamak için verilmiş kurt yalanlarıdır.
Altı sene evvel, meşhur Balkan Muharebesi başlangıcında ’statüko korunacaktır’dediler; sonra döndüler. Tek dayanağımız kalbimizin kuvveti, örgüt ve sakinliktir.
Biz çok müsrif, cömert milletiz, çok şey israf ettik; paramızı, heyecanımızı, kanımızı verdik. Fakat şimdi elimizde israf edecek pek az şeyimiz kaldı. Davamızın doğruluğuna inancımız vardır.
... Türkler ne yapacaklar diye bakıyorlar, heyecanımızı boğmayalım, Yunan bayrağı İzmir üzerine dikilmeyecektir. Heyecanımızı öldürmeyelim.”
27 Kasım 2007:
“.. Atatürk’ün şair Şehrî’den alıntı yaparak söylediği şu söze ne demeli?. Herhalde yüzde 99,9’unuz bunu ilk kez duyuyor. (Ben ilk kez duydum!..)
’Kış geçirmiş yılana, Rabbim güneş göstermesin!..’(ABT, cilt 20, Nutuk, s.197-198)
İngilizler’in, Ali İhsan Paşa’yı oyuna getirerek (yenerek değil), Musul’u almaları üzerine söylüyor bunu.
Sözünün anlamı şu: Eski kurt olmuş, tecrübeli, kurnaz adama Rabbim fırsat vermesin!..
Amin..”