Faizler nereye kadar?

Bugün Merkez Bankası faiz kararı verecek. Birkaç yıldır faiz, sanki ekonominin sihirli anahtarı olarak tartışılıyor. Gerçekten faizin diğer iktisat politikaları içinde ekonomideki gidişata göre önemli bir araç olarak işlev gördüğü zamanlar olmuştur. Ancak bugünkü ekonomik konjonktür içinde faizle fazla oynamanın sınırlı etkisinin olduğu, hatta piyasada bozucu etkilerinin daha fazla olacağı da açıktır.

Cumhurbaşkanı ve siyasi iktidarın bazı bakanları, Merkez Bankası’nın gösterge faizini düşürmesi halinde, ekonomide canlanma olacağını ve maliyet enflasyonunun da düşeceğini öne sürüyorlar.
Bir durum tespiti yaparsak, gerçekten ekonomide durgunluk yaşıyoruz. Son açıklanan, 2014 yılı üçüncü çeyreğinde gayri safi yurt içi hasıla yüzde 1.7 büyüdü. Nüfus artış hızı yüzde 1.2 olduğuna göre, aslında üçüncü çeyrekte fert başına gelir artışı sıfıra yakın, yüzde yarımın altında kalıyor... Yani durgunluk yaşıyoruz.
Yine en son açıklanan 2014 Kasım ayı işsizlik oranı yüzde 10.7’ye yükseldi. Eğer iş aramayıp iş bulursa hemen başlayacak olanları da katarsak, toplam işsiz sayısı 5 milyon 473 oldu. Fiili işsizlik oranı yüzde 17.5’e yükseldi.
Ayrıca tüketici güven endeksi düştü, reel sektör güven endeksi geriledi, hane halkı beklentileri olumsuzlaştı, gayrimenkul satışları düştü, sanayi üretim endeksi geriledi.
Aslında durgunluktan çıkmak için birden fazla araç vardır.
Bütçe harcamalarını artırmak da bir araçtır. Ancak şimdi 7 Haziran seçimleri nedeniyle ve siyasetin doğası gereği zaten harcamalar artırılıp, seçim ekonomisi uygulanacaktır. Bugüne kadar hiçbir iktidar tersini yapmamıştır.
Toplam tüketim harcamalarını artırmak da durgunluktan çıkış için bir araçtır. Ne var ki bunun için önce gelir artışı olmalıdır. Tüketici kredilerine gelince; zaten halk borç harç içindedir. İstese de yeni borç alamaz.
Yeni yatırımların artırılması, hem canlanmaya hem de işsizliğe çözüm getirir. Ne yazık ki bunun için gerekli yatırım ortamı mevcut değildir. Her şeyden önce küresel sorunlar, AB krizi, Rusya krizi, bütün dünyada yatırım ortamını olumsuz etkilemiş bulunuyor. Üstelik Türk ekonomisinde FED, Avrupa Birliği ve IMF tarafından tescil edilmiş bir kırılganlık var. Bunun için bizde yatırımlarda bir artış olmamıştır.
Bu şartlarda, faiz oranlarının daha da düşürülmesi, durgunluk için bir çözüm getirmeyecektir.
Kaldı ki bugün gösterge faizi olan haftalık repo faizi yüzde 7.75’tir. 2015 TÜFE oranlarının da bu faiz oranının altında kalmayacağı tahmin edilebilir. Zira, bu ocak ayında enflasyonda beklenen düşüş olmamıştır.
Öte yandan, kur artışı ithal ara malı ve ham madde fiyatlarını artırmıştır. Bu artış üretim maliyetlerine yansıyacaktır. Ayrıca Merkez Bankası anketlerinde Şubat ayında TÜFE beklentisi 0.69 ve Mart ayı enflasyon beklentisi de 0.65 çıkmaktadır.
Bütçe harcamalarında bir artış olmasa dahi, adayların ve siyasi partilerin harcamaları artacağı için, seçim ekonomisi oluşacak ve enflasyon artacaktır.
Bu şartlarda 2015 TÜFE oranı bugünkü nominal faiz seviyesinin altına düşmeyecektir.
Bu şartlar altında eğer Merkez Bankası baskılara boyun eğip, faizi düşürürse, eksi reel faiz, kurların daha da artmasına neden olacaktır. Kur artışı bir yıl ve daha kısa vadeli dış borç yükünü artıracaktır.
Yine eksi reel faiz, borsanın da spekülatif artmasına, arkasından spekülatif düşmesine neden olacak, kırılganlık daha da artacaktır.
Özetle, bugünlerde faizle fazla oynamanın el yakacağı açıktır.

Yazarın Diğer Yazıları