Faiz bahane... Sorun değerli TL (2)
Dünkü yazımda döviz kurlarının aşırı hareketli olmasının, temelde IMF’nin 2001 krizinde Türkiye’ye önerdiği dalgalı kur sisteminin tabiatında var olduğunu, Türkiye’de piyasa şartlarının dalgalı kur sistemi için uygun olmadığını, bu nedenle Türkiye’de daha fazla kırılganlık ve sorun yaşandığını ifade etmiştim.
AKP iktidarında Merkez Bankası, döviz kurunu enflasyonla mücadele aracı olarak kullandı. Sıcak para girişi de cari açıktan fazla olduğu için, kur baskısı oluştu ve 2013 yılına kadar TL aşırı değerli kaldı.
Dünyada kur savaşları yaşanırken, bizde ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası, liranın değerli olmasını meziyetmiş gibi savundu
Türk Lirasının ne kadar aşırı değerlendiğini Merkez Bankası’nın reel efektif döviz kuru endeksleri göstermektedir. MB, reel efektif döviz kurunu şöyle açıklamaktadır: “Reel efektif döviz kuru” (REDK) nominal efektif döviz kurunun fiyat endeksleriyle deflate edilmiş hali olup, fiyat rekabetinin önemli bir göstergesidir ve “ilgili ülkenin fiyat düzeyinin dış ticaret yaptığı ülkelerin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı geometrik ortalaması olarak hesaplanmaktadır.”
Merkez Bankası reel efektif döviz kuru endeksleri hem TÜFE, hem de TEFE (şimdi ÜFE) fiyat artışlarına dayalı olarak hesap etmektedir. Ayrıca gelişmiş ülkeler göre, gelişmekte olan ülkelere göre ve ortalama hesap edilmektedir.
Bu endeksler içinde, TÜFE bazlı ortalama reel kur endeksi, satın alma gücünü daha iyi gösterdiği için dış ticarette rekabet fiyatlarını da daha iyi ifade etmektedir. TÜFE bazlı reel efektif kur hesabı, Türkiye’deki fiyat düzeyinin dış ticaret yapılan 36 ülkenin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı ortalaması alınarak yapılıyor.
Bu endekslerde, endeks değerlerinin yüzün üstünde olması TL’nin reel olarak değer kazandığını göstermektedir. Tersi ise döviz sepetinin değerli olduğunu göstermektedir.
Aşağıdaki grafik, TÜFE bazlı reel kur endeksine göre ve her iki yılda bir Ocak ayı endeks değerlerine göre hazırlanmıştır..
2003 yılı ortalaması 100 olan reel kur endeks değeri, o yıldan sonra hep yüzün üstünde kalmıştır. O kadar ki 2008 yılında reel kur endeksi yüzde 132’ye kadar çıkmıştır. Yani o yıl TL, döviz karşısında yüzde 32 değerli hale gelmiştir. “Bir dolar bir TL olur mu” şeklinde sorgulamalar başlamıştır. Banka iktisatçıları bu olasılığın gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu savunmuştur.
Maalesef bu endeksleri hazırlayan ve doğru olarak hazırlayan MB, TL’nin aşırı değerli olmasından endişe etmemiş ve tersine TL’nin değerli olmasını, enflasyon hedefi için kullanmıştır.
2008 ocak ayında bir dolar aylık ortalama olarak 1.15 lira idi. MB reel kur endeksine göre gerçekte TL’nin aşırı değerli olmaması için o zaman bir dolar, 1.52 TL olmalıydı.
Bu gerçek karşısında “dalgalı kur politikasını değiştirmemiz, kontrollü kur (gerçekçi kur) politikasına tedrici olarak geçmemiz ve tedrici geçiş için, iki yıllık bir geçiş dönemi koymalıyız” şeklinde birçok kere yazı yazmıştım. Bugün de aynı kanaati taşıyorum. Bugün gerçekçi kura geçmek ve aynı zamanda ara malı ve ham madde üretimini destekleyerek, hem kur oynaklığından, hem de üretimde dışa bağımlı olmaktan kurtulabiliriz.
Düşük kur uygulaması geçmiş yıllarda maalesef kronik bir yapı kazanmış olan enflasyon için de fayda vermemiş, MB’nin enflasyon hedefi tutmamış, buna karşılık Türkiye sürekli cari açık vermiştir.
2013’te, kurların artması sonucu reel kur endeksi yüze yaklaştı ve fakat 2015 ocak ayında tekrar 116.28 oldu. Bunun nedeni doların dünyada değer kazanması ve Türkiye’de enflasyonun devam etmesidir. Bu endeks hesabına göre kur dengesi için bir doların bu günlerde 2.68’lira olması gerekir. Faiz tartışması devam eder veya MB faizleri düşürse, bu seviyeye kadar baskı devam eder.