Eyvah!.. Erdoğan yine meydan okudu...

Üç-beş çapulcuya (eşkıyaya) pabuç bırakmayız. Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve bir çok liderden benzeri cümleleri bugüne kadar hep işittik. Bu lafların ya öncesinde ya da sonrasında bölücü terör örgütünün kanlı eylemlerini de ne yazık ki sineye çekmek durumunda kaldık. Bol keseden atışlardan sonra şehit cenazelerinde de hep  “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak. Hesabı mutlaka sorulacak”  sözleri ile uyutulduk.
Boş laflarla, boş nutuklarla bugünlere, bölünmenin eşiğine kadar geldik.
Tayyip Erdoğan Pazar günü Bursa’dan yine gazladı;
“Biz 3-5 teröriste bu ülkeyi asla ve kat’a teslim edemeyiz” .“Kardeşi”  Barzani ile görüştü ya!.. Kim tutar Recep Tayyip Erdoğan’ı?
Anlaşılan o ki; dansöz Barzani iyi gaz vermiş Tayyip Erdoğan’a.
AKP iktidarında azdırılan terörün acı bilançosu açık kaynaklarda mevcut. Başbakan’ın, Barzani ile yaptığı yeni mutabakatların sonu, daha önceki mutabakatlar gibi olacak. Bu açılımı da toslatıp Türkiye’ye faturasını çıkarsınlar; gizli kayıtların internete düşmesi ile neler olup bittiğini anlarız. Ama, olan bu ülkeye ve insanına oluyor.
Eş zamanlı şu habere de dikkat:
“Avrupa Konseyi, Strasbourg’da 52 gündür açlık grevi yapan Kürtlerin talebini kabul ederek, Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki koşullarını araştırma sözü verdi” .
“Onlar kim oluyor da bu sözü veriyorlar”  diye sakın ha sormayın!..
Tayyip Erdoğan, şimdi çıkar meydanlara iki atar bir tutar. Sanırsınız ki;  “Avrupalılar, değil İmralı’ya gelmeye cesaret etmek, kendi ülkelerinde kaçacak delil ararlar” .
Ama tecrübe ile sabit.
Bu adamlar, buralarda birilerine yüzde 100 güvenmeseler bu sözü ver(e)mezler. Gelirler, İmralı canisi ile görüşürler. Hatta yemek yiyip, çay kahve bile içerler. Tek başına iktidara getirdiğiniz temsilcileriniz de  “başka bir emriniz var mı”  diyerek iki büklüm olup takla atarlar. Siz, bu arada Erdoğan’ın ulvi(!) nutukları ve meydan okumalarını dinlerken, Strasbourg’dan yapılan açıklamalarla kendi ülkenizde neler pişirildiğini öğrenirsiniz de her zamanki gibi yine iş işten geçmiş olur.
Stratejist Erol Bilbilik, Tayyip Erdoğan’ın son uçuşunu bakın nasıl değerlendirdi:
“Başbakan’ın BOP eş başkanı olarak aldığı görevler var. Bu görevlerin birincisi; Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına ön ayak olmak. Bu nedenle Barzani ile iç içeler. Barzani de ABD ve BOP eş başkanı Tayyip Erdoğan’ın arasında kalmamak için dikkatli bir politika izliyor. Fakat ABD bastırıyor. Kuzey Irak Kürdistan’ı kurmak için. Her şey hazır da zaten bir bayrağı çekilmemiş durumda. Erdoğan’a diyor ki ’bu işi sağla’. Sağla diyen kim? ABD... Barzani’ye kumanda eden kim? ABD... Barzani de ’Bu PKK bizim burada çalışmalar yapıyor, eylemlere geçmeye çalışıyor ve komutayı İmralı’dan Apo’dan alıyor’ diyor sözde. Hâlbuki buraya da kumanda eden ABD. ABD aynı zamanda diyor ki ’Bak kardeşim; seni burada görevlendirdik ama sakın ola ki böyle Kuzey Irak’a yani Kandil bölgesine, sınır ötesi operasyon, askeri bir harekât yapma’. Dolayısıyla da Kuzey Irak’a girmeden bu işi hallet diyor. Bunlar iki arada bir derede ama ABD politikaları paralelinde çalışıyorlar.”


İhanetin müziklisi

 “Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır.” (Mâide-51)
Böyle buyuruyor yüce Kur’an. Bunun üstüne bir tek kelime edilebilir mi?
Tövbe, haşa..
Ama AKP’nin son icraatına bir bakın!..
“TEK TANRI’YA MÜZİK” , “MUSIC FOR THE ONE GOD” .
Bu; bize Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış’ın basın bürosundan ulaşan duyurunun başlığı. İçeriği ise daha fevkalade(!);
“...Dünyaca ünlü virtüöz müzisyenler, üç semavi dinin, Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin ilahi müziklerini bir arada seslendirmek için ’Tek Tanrı’ya Müzik’ konserinde, medeniyetlerin beşiği İstanbul’da buluşuyor.
’Tek İlah’ fikri altında birleşen, daha önce emsali hiç görülmemiş bu proje, dinlerin ve uygarlıkların biraradalığını vurgulamak, Avrupa kültür mirasına katkıda bulunmak, dünya barışına ve toplumlararası hoşgörüye sanat üzerinden destek vermek amacı ile gerçekleştiriliyor. Bu değerli konser, Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış’ın ev sahipliğinde, yabancı misyonların Türkiye temsilcilerinin ve başta Ermeni, Yahudi ve Rum olmak üzere diğer dini cemaat temsilcilerinin katılımı ile 24 Nisan 2012’de saat 21.00’de Aya İrini Müzesi’nde gerçekleşecek” .
Yorumu, uzmanından MHP’nin İlahiyatçı milletvekili Prof. Dr. Mustafa Erdem’den aktaralım:
 “Dinlerarası diyalog projesinin günümüzdeki ulaştığı hedeftir. Uzun yıllar Avrupa’nın bir uydusu haline getirilmek istenen Türkiye’nin netice itibariyle dinlerarası diyalog projesi kapsamında sahip olduğu dini ayrıcalıklar, farklılıklar bir şekilde Avrupa kültürü içerisinde yok edilmeye çalışılıyor. Buna bir takım İbrahimî dinler projesi kapsamında geçmişte uygulamalarda bulunuldu ve böylece ilahi dinlerin ortak bir kökenden geldiği iddiası gündeme getirildi. Ama onların inanç esaslarındaki bizimle beraberlik arz etmeyen tutumlar bir şekilde bizim geçmişten bugüne inançlarımız olarak uyguladığımız ve bundan onur duyduğumuz değerlerle uyuşmamasına rağmen Müslüman mahallesinde bunların satışına izin verildi. Şimdi de bunu müzikle desteklemeye çalışıyorlar. Bu müziğin bir öncesi Hatay’da medeniyetler ittifakı projesinin devamı olarak uygulanmaya başlandı ve farklı dinlere mensup kişilerden oluşan bir koro ile bu harman edilmeye çalışıldı. Oysa mekândan münezzeh olan bizim Allah’ımız, yaradan, yaşatan ve öldüren ve din gününün sahibi sıfatlarıyla gerek Yahudiliğin, gerekse Hıristiyanlığın inandığı Tanrı anlayışından, bunu özellikle vurgulamak istiyorum; Allah değil Tanrı anlayışından, farklı bir Allah inancıdır. Bu Allah inancı diğer tanrılardan yüce bir değere sahiptir. Ecdadımızın da dünden bugüne iddia etmeye çalıştığı ve uyguladığı i’la-yı Kelimetullah anlayışı Allah adının diğerlerinden farklılığını ispat ve ifade etmeye yönelikti. Maalesef dün ecdadımızın bu hassasiyetine rağmen bugün sözüm ona, onun değerlerini pazarlayanlar bu iddiayı bertaraf etmek, tam tersi tanrıların birliği fikrinden hareket ederek Allah’ımızı da diğer tanrılarla aynı kefeye indirmek gibi bir durumu ortaya çıkarmışlardır ki bu dinlerarası diyalog projesinin ulaştığı nokta olması bakımından fevkalade düşündürücüdür. Bizim Müslüman Türk milletinin mensubu olarak bunlara rıza göstermemiz, tasvip etmemiz uygun olmaz.”

Yazarın Diğer Yazıları