"Eyüp Ergenekon İlköğretim Okulu" artık yok!
İstanbul Eyüp’te, 1997 yılından beri “Eyüp Ergenekon İlköğretim Okulu” adıyla eğitim veren okul, ‘Ergenekon’ ismini taşıdığı için maziye karıştı. Eyüp Ergenekon İlköğretim Okulu, il milli eğitim müdürlüğünün sessiz sedasız aldığı bir kararla Nişancı Şehit Er Eyüp Beyazıt İlköğretim Okulu’na devredilmiştir. Veliler isim değişikliği ve devredilme işleminin ne gerekçeyle yapıldığını öğrenmeye çalışmışlar, ama henüz bir sonuç alamamışlardır. Elbette onlara verilecek hiçbir cevabın bundan sonra herhangi bir anlamı olamaz. Amaç bellidir. “Eyüp Ergenekon İlköğretim Okulu” nun ismi “Ergenekon” kelimesinden dolayı değiştirilmiştir. Bu ise basit bir işlem değildir. Türk kültür ve tarihine yönelik bir projenin resmen icrasıdır. Her şeyden önce bu Türk tarihine ve folkloruna yönelik kabulü mümkün olmayan bir hakarettir.
Jivkov da Bulgaristan’da
aynı şeyi yapmıştı!
Türkiye’de “Ergenekon” isminin okullara verilmez olması verilenlerin de isimlerinin değiştirilmiş olması sanıldığının ötesinde bir anlam taşımaktadır. Bilindiği gibi Türk tarihini, geleneğini ve kimliğini yansıtan ne varsa kazınması komşu birçok ülkede bugün hâlâ geçerli olan bir kültür siyasetidir. Bulgaristan’da yaşayan Türk asıllıların Türk ismi alma suçunu (!) işlemelerinden dolayı nasıl bir zulme tabi tutulduklarını yakın geçmişte yaşayanlar çok iyi hatırlayacaklardır. Yunanistan ile diğer birçok ülkede de “Türk” kavramına ve kültürüne karşı nasıl bir alerji duyulduğu bilinmektedir. O halde aynı anlama gelecek tavırları Türkiye’de yapmak ne demektir? Bunu çok iyi düşünmek gerekir. “Ergenekon” ismini -hangi nedenle olursa olsun- bir okuldan kaldırmakla Jivkof’un Türkçe olan adları değiştirmesi arasında herhangi bir fark görenler bunu bize anlatmalılar.
Jivkof, bugün Türkiye’de olanı biteni görseydi, herhalde “Peki benim Bulgaristan’da Türk adlarını değiştirmeme niçin karşı çıkmıştınız?” sorusunu birilerine sorardı. Üstelik Jivkof tek tek insanların isimlerini değiştirmişti, sizse toptan bir millete ait olan ortak destanın adını kaldırıyorsunuz!
Kavramların değeri!
Devlet olmak güç, millet olmak kültür gerektirir. Bu nedenle bağımsız ülkeler, bağımsızlıklarını devamlı kılabilmek için kendilerine ait gelenek, tarih, millet, destan, simge ve kimlik inşa etmek gereğini duyarlar. Kendi destanlarını kendi elleriyle mahkûm ederek ya da unutturarak tarihteki şerefli yerini almış olan bir millet yoktur!
Kelimelerin, deyimlerin, efsanelerin, masalların ve ideallerin yenilgisi aslında halkların yenilgisidir. Bireyler için olduğu kadar toplumlar için de rüyalar, hayaller, ütopyalar, masallar, mitler ve destanlar büyük değer taşır. Onun için büyük siyasi liderler halklarını kurtarmaya onlar rüyalarını, ideallerini ve efsanelerini unutmuşlarsa, onları yeniden hatırlatarak başlarlar: “Geçmişte başardınız. Yine başarabilirsiniz!”.
Milletlerin dirilmesinde ve geleceklerine güvenle bakabilmelerinde gelenek, görenek, töre, anane, folklor ve efsaneler büyük rol oynar. Destanlar, bugünkü nesilleri atalarıyla, yani dünkü kökleriyle buluştururlar. Köklerin dallar için anlamı neyse destanların nesiller için anlamı da odur. Dallar köklerinden beslenir ya da kurur. Türk milleti büyük bir millettir. Bunun nedeni de büyük destanlar yaratabilmiş, yani köklerinden beslenebilmiş bir millet olmasıdır!
Destan kaybı iman
kaybı kadar önemlidir!
Türkiye’nin yeni yöneticileri destan yaratmak bir yana atalarının destanlarını hoyratça aşağılamakta ve mahkûm etmekte dahi bir sakınca görmemektedir. Hâlbuki destan kaybı iman kaybı kadar önemlidir. Son zamanlarda “Ergenekon Destanı” nın başına gelenler düşünüldüğünde ne dediğimiz çok daha iyi anlaşılır.
Türklüğün var oluş ile diriliş destanı olan Ergenekon’u suçla, suçluyla, çeteyle, mafyayla, terörle bir arada anmak, acaba ne anlama gelmektedir? Acaba bugün Ergenekon denilince insanların aklına Türklerin diriliş ve var oluş destanı mı, yoksa bir suç örgütü mü gelmektedir? Elbette “Ergenekon” bugün hemen herkesin aklına hiç tereddütsüz “terör, çete ve mafya” gibi suçla ilgili örgütlenmeleri getirmektedir. Binlerce yıllık bir destan böylece süfli bir siyasetin kurbanı haline getirilmiş olmaktadır. Kendi destanını, tarihini, kimliğini ve inançlarını ancak ruhen hasarlı olanlar mahkûm edebilirler. Bu tam anlamıyla kendinden kaçış, kendisini başkası sanmak demektir. Unutmamak gerekir ki, kendinden kaçış deliliğin bir numaralı emaresidir.