Eski tas... Eski hamam...
Küresel krizin nedeni, sermaye piyasalarının kontrolsüz büyümesi ve spekülatif bir sektöre dönüşmesi idi. Bu sorunda, sahibi belirsiz fonların, maceracı fonların etkisi büyüktür. Küresel kriz, devletlere daha dikkatli olmak için bir uyarı oldu. Ancak Türkiye için değişen bir şey olmadı.
Türkiye, krizden en zararlı çıkan ülkelerin başında geldi. Türk ekonomisi GSYH’sı en fazla küçülen, işsizliğin ve fakirliğin en çok arttığı bir ekonomi oldu.
Buna rağmen Hükümet eli kolu bağlı bekliyor... Borsanın makro ekonomik temele dayanmayan artışı, Liranın yeniden aşırı değer kazanması, İktidarın günübirlik politikalarının devam edeceğini gösteriyor.
Para ve sermaye piyasalarında, iç dinamikler uzun süre hareketsiz kalamıyor. Önemli olan Hükümetin bu dinamikleri kullanması, örneğin borsadaki hızlı artışları değerlendirmesi gerekiyor. Bu hareketlerin yatırımları ve reel sektörü de arkasına takması için Hükümetin yeni önlemler alması gerekir. Bu çerçevede orta ve uzun vadeli, iç üretimi artırmayı, istihdamı artırmayı öngören, plan ve programlar yapması gerekirdi.
İnsanoğlu unutma özürlüdür... Her şeyi piyasaya bırakırsak, dış açıklardan, ithalata bağımlı üretim yapısından, işsizliğin ve fakirliğin arttığı bir ülke olmaktan kurtulamayız.
Mamafih, açıklanan reel ekonomiyle veriler de bu durumu gösteriyor...
1) Bu yılın ilk yarısında, Ocak-Haziran döneminde, teşvikli yatırımlar geçen yıla oranla yarıdan fazla azaldı.
Geçen yıl ilk 6 ayda toplam 15.5 milyar lira olan teşvikli yatırımlar, bu sene yüzde 54 oranında azalarak 7.1 milyar liraya geriledi.
Bu teşvikli yatırımlarda Güney Doğu Anadolu bölgesinin payı yüzde 7 oldu. Oysaki bütçeye Güney Doğu Anadolu’da yatırım yapmak için işsizlik fonundan 1.5 milyar para aktarıldı.
Teşvikli yatırımlarda Doğu Anadolu’nun payı ise yüzde 3.5’ta kaldı.
2) Sosyal güvenlik kapsamındaki insan sayısı geriledi. Geçen yıla göre SSK’lılar yüzde 15.8 oranında azaldı.
Geçen yılın ilk yarısında10.1 milyon olan zorunlu sigortalıların (SSK) sayısı, bu senenin ilk yarısında 8.5 milyona geriledi.
Sosyal güvenlik ve sağlık sigortası kapsamındaki toplam sigortalıların sayısı (işçi, kamuda çalışan ve bağımsız çalışanlar) ise geçen yıl 15.9 milyon kişi iken bu sene 1.7 milyon kişi yani yüzde 11 azalarak 14.1 milyona geriledi.
3) Şirketlerin kur riski, yani net döviz pozisyon açığı, 74 milyar dolara yükseldi. Bu açık 2003 yılında 20.5 milyar dolar idi. AKP iktidarının her şeyi piyasaya bırakması ile şirketlerin kur riski yüzde 262 oranında arttı.
Şirketlerin net döviz pozisyon açığı, döviz borçlarından, mevcut olan dövizleri ile döviz alacaklarının çıkarılması ile bulunuyor. Başka bir ifade ile özel sektörün döviz borçlarını ödemesi için 74 milyar dolar döviz bulması gerekiyor.
4) Bu yılın ikinci çeyreğinde (Nisan-Mayıs-Haziran) turizm geliri yüzde 9.6 oranında azaldı.
Birinci sınıf lokantalarda, KDV’nin 10 puan artırılması, diğer ülkelere göre turizmde rekabet gücümüzü düşürdü. Bu yanlış, sektörde zararların artmasına neden olacaktır.
5) İşçi ve esnaf emeklilerine, Temmuzda 2009 yılının ikinci yarısı için yüzde 1.83 oranında, yani ayda 11 lira zam yapıldı. Bu zamla bir işçi emeklisi, 5 simit ve beş çay içebiliyor.
Bu veriler, işsizliğin ve fakirliğin arttığını gösteriyor. Hükümet seyretmeye devam ederse, biz krizin en ağır maliyetini taşıyan ülke olmaya devam edeceğiz.