​​​​​​​Eski seçim hatıraları...

Cuma sabahı İlhan Kesici'den bir mesaj aldım; "Bugün saat 16:00'da TBMM'de grubum adına bütçe konuşması yapacağım". Bu kadarı yeterli oldu. İnşallah saatinde başlar diye düşündüm. Nitekim mikrofon imkanı bulduğunda 16:22 olmuştu.

İki şeyden emindim Kesici Türkiye'deki en önemli ekonomistlerden biriydi. Yanı sıra bir çok artısı da var. Hitabeti müthiş. Hele aralara yerleştirdiği yerel fıkralar konuşmasını bambaşka hale getirdi. Memleketi olan Sivas benzetmesiyle hepsi "tadından yenmezler"di. Erzurum'dan başladı, Doğu ve Karadeniz şiveleriyle bezediği fıkraları uygun yerlere monte etti. Meclis'in yetersiz kameraları bile salondaki gülen yüzleri yakaladı. Bir ara oturumu yöneten Meclis Başkanı Mustafa Şentop'u gördüm. Kesici'yle "süre pazarlığı" yaparken yüzündeki tüm ifade gülümsemeyle doluydu.

İşte bu

Demek ki bir siyasetçi bilgisiyle, eleştirilerini kırmadan dökmeden yapabiliyor. Tabii en önemlisi hakaret etmeden. CHP'nin konferans izler gibi dinleyen grubunu bile Kesici, "Arada biraz çepik vurun" diyerek gayrete getirdi.

Anlayacağınız bizim ilk gençliğimizin politikacılarından epeyi anım tazelendi. En başta da Osman Bölükbaşı.

Babamın kolumdan tutup götürdüğü bir İstanbul mitinginde söylediğini hep hatırlarım:

"Alkışlar bana, oylar başkasına..."

En çok dinlediğim

Mekanı cennet Süleyman Baba'nın pek çok seçim gezisine ve mitingine katılma imkanı buldum. Hele "seçim otobüsü faslı" bambaşkaydı. Eskiden böyle uçak bolluğu yoktu, ama keyfi de farklıydı.

Demirel hareket etmeden, öncelikle iki şeyi hatırlardı. Bir kaç düzine şapka mutlaka olacaktı. Uzun süre gündemden düşmeyen, hâlâ gündem yapılan bir vatandaşla fötr çekişmesi gözlerimin önünde. Baba, hırçın haliyle şapkayı kurtarmasının nedenini bana şöyle anlatmıştı:

"Gezi öncesi o kadar tembihlememe rağmen bizimkiler şapka sayısını kontrol etmemiş. Laf aramızda dağıtımda ben de ölçüyü kaçırdım. Baktım elimdeki dışında hiç kalmamış. Bir Karadenizli vatandaş onu da kapmaya çalışınca ne yapacağımı şaşırdım. Kan-ter içinde kalarak onu kurtardım.

Düşünebiliyor musun, alameti farikam olmadan halkı neyle selamlayacaktım"

Bir espri de bizden

Bir seçim döneminde baktım Sakarya'da konuşması var. Gazetenin müessese müdürü Arif Bakıoğlu'nun şoförü İlhan'ı ayarlayıp fırladım.

Meydan hıncahınç dolu... Derler ya, iğne atsan yere düzmez... Konuşma saati çoktan geldi. Bizimki meydanda yok. Öyle böyle gecikme değil.

Dönem Dandy Sakızlarının piyasaya çıktığı günler...

Kafamı kaldırdım seçim otobüsünün üzerinde bizim şoför İlhan'ı gördüm...

Ne yapıp, edip oraya çıkmış. Tebessüm ettim...

Gelen kim?

Tam bu har gür arasında Demirel'i getiren araç alana girdi. Alameti farikasını sallaya sallaya otobüse yanaştı. Özel merdivene tırmanıp yukarı çıktı. Tam o anlarda mikrofonlardan boru gibi bir ses yükseldi:

"Dandy geldi!.."

Herkes kahkahayı basarken, kim bu diye merakla başımı otobüsün üzerine çevirdim... Bizim şoför İlhan değil mi?..

Apar topar aşağı indirildi.

Dönüş yolunda karşılıklı kahkahalar atıyorduk.

Küçülen porsiyonlar

Son günlerde tartışılan konulardan biri; "Gaziantep'de porsiyonlar küçülsün"

İyi ki bu muhabbete Demirel tanık olmuyor. Baba yaşasa, "Böyle saçmalık olmaz" der karşı çıkardı. Onunla seçim gezilerinde en az 8-10 kez yemek molası verirdik. Ye babam ye... En çok da eti bol pilav ve hamur işlerini severdi.

Ecevitler

Bir başka merhum, Bülent Ecevit'in Demirel kadar şansı yoktu. Rahşan Hanım öyle bir bakardı ki, garibim elini bile uzutamazdı. Varsa yoksa çay-kızarmış ekmek. O da eşinden icazetliydi...

Turgut Özal'a dair de bir kaç kelime etmeyi arzuluyorum. Allah daha uzun ömür versin Semra Özal da en az Rahşan Ecevit gibi müdahaleciydi.

Ya soğuk çay...

İlhan Kesici'yle başladık, nerelere kadar uzandık. Demirel'in önem verdiği ikinci konuyu geçiştirdiğimin farkındasınız. Hani dillere destan "soğuk çaylar"ı... Fazla detaya girmeden bu kadarla kalacağım.

GÜNÜN SÖZÜ

Dün dündür, bugün bugündür. Süleyman Demirel

Yazarın Diğer Yazıları