Eski gerilla PKK’ya kefil oldu
Bakmayın şimdi “silahlar sussun” kampanyalarının senaristliğini yaptığına, bir zamanlar, “ezilerinler!”in seslerini duyurabilmesi için “silahların konuşması” gerektiğine inanarak soluğu Filistin’deki gerilla kamplarında almıştı ya; o Cengiz Çandar, PKK’ya kefil oldu, Vatan’a yaptığı açıklamada...
Neden hiç şaşırmadığınızı görür gibiyim acaba!
Soruyorlar:
“PKK’nın sonu Tamil Kaplanları gibi olur mu?”
Tereddütsüz cevaplıyor
Çandar:
“Olmaz, çünkü PKK öyle bir hata yapmaz!”
Görüyor musunuz nasıl da emin PKK’dan! Nasıl da güveni tam! Nasıl da kesin yargısı; benim örgütüm yanlış yapmaz...
Frenleri boşalmış bir kere...
Yere göğe koyamıyor “terör örgütü”nü!
Hoş, “terör örgütü” mü; haşa! PKK, bir “terör örgütü” değil “siyasi güç” Çandar’a kalırsa:
“PKK’nın sonu Tamil Kaplanları’na benzeyemez. Bu gibi karşılaştırmalar, PKK’nın bir “taşeron örgüt”, bir “terör örgütü” olduğuna ilişkin hatalı algılamalardan kaynaklanıyor. PKK, silahlı bir örgüt olmanın çok ötesinde. Çok yaygın ve Tamil Kaplanları’ndan çok daha yaygın ve kitle tabanı itibarıyla daha güçlü bir örgüt. Türkiye’de 100 civarında belediye, 30’un üzerinde milletvekilini en zor şartlar altında seçtirebilecek güç, PKK’nın siyasi nüfuzu ile ilgili. (...) PKK’nın benzer bir hata yapması için hiçbir neden yok.”
Şimdi diyeceksiniz ki, madem terör örgütü değil, bu mayınlı pusular, karakol baskınları, cinayetler de neyin nesi?
Egemen siyasi zihniyet de bu ülkede gün aşırı baskın yapmıyor mu, halkına “kaset”li pusular kurmuyor mu peki?
“Zulüm ile abad” olanların iktidar olduğu bir ülkede, PKK’nın da siyaset yaptığını söylerler işte böyle gerine gerine!
Kalkmış bir de ‘dikta yok’ diyor
Nazlı Ilıcak, AKP Muğla Milletvekili Yüksel Özden’le ilgili “kamu görevlileriyle uğraştığı!” yönündeki şikayetleri köşesine taşıdıktan sonra “tehditvari telefonlar” almış. Söylediğine göre AKP’li vekil, kendisini eleştiren Ilıcak’ın “üzerine yakınlarını salmış”.
Nazlı Hanım’ın dünkü sözüm ona isyan yazısına baktım, hâlâ “dikta rejimi”nde olmadığımızı savunuyor. Türkiye’nin demokrasi ile bütün bağlarının o çok sevdiği iktidar eliyle koparıldığını görmesi için daha ne olması gerekiyor...
Tehdit, hakaret yetmez mi zulmü hissetmeye, illa yazdıklarını beğenmeyen birilerinin Silivri bileti kesmesi mi lazım kendisine?
Kafa mı buluyorlar ne
Manşeti tam da ayakta alkışlamaya hazırlanıyorduk ki, altbaşlık “gazete” deyip elimize aldığımıza, alacağımıza pişman etti...
Doğru “leş kargaları Libya’nın tepesi”nde!
Ama bunu “Erdoğan’ın 4 ay önceki uyarıları gerçek oldu, Batılılar tam da Erdoğan’ın dediği gibi Libya’nın yeraltı kaynaklarına çöreklendi” diye açıklamak yanlıştan öte, milletin aklına hakaret!
NATO işgalinin ev sahipliği sayesinde, Libya’yı o “leş kargaları”nın önüne “yem” gibi atan kimdi sanki?
Dışişleri Bakanı bu “leş kargaları”nın yerli işbirlikçilerini “elden” beslediğini itiraf etmedi mi?
Hepsini geçin...
“Libya’da birçok ülkenin bırakıp gittiği işleri de biz yapacağız” deyip “leş”in başına ilk üşüşen “karga” kim ki acaba?
Yeni Anayasaya ne gerek kaldı ki!
Anayasalar neleri düzenler?
Yasamayı...
Yürütmeyi...
Yargıyı...
Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini...
Devletin görevlerini...
Ve benzeri temel konuları.
Oysa hemen hemen bütün bu konular AKP tarafından değiştirildi, yeniden düzenlendi ve uygulamaya geçildi bile:
Yasama organı zaten AKP’nin tam denetiminde.
Yürütme yeni esaslara bağlandı:
Cumhurbaşkanlarını halk seçecek...
Bakanlıklar yeniden düzenlendi...
Bakan yardımcılıkları kuruldu...
Sivil ve askeri bürokrasi baştan sona yenilendi...
Özerk, yarı özerk kurumlar tümüyle ortadan kaldırıldı.
Yargı, üstelik de referandumla, bütünüyle siyasal iktidara bağımlı hale getirildi. Yüksek yargı organları yeniden iktidarın isteğine göre düzenlendi...
İktidarın hoşuna gitmeyen kararlara imza atan yargıçlar görevden alınıyor...
Savcılar zaten polisten gelen raporları hemen hemen aynıyla mahkemeye sunuyor, hoşa gitmeyenler ise derhal tayin yiyor...
Adalet Bakanı ne derse o oluyor!
Bireyin temel hak ve özgürlükleri yeniden düzenlendi:
Artık insanlar önce hapsediliyor, sonra yargılanıyor...
Yargılanırken de aleyhteki suçlamaların bir bölümü ne sanıklara ne de avukatlarına bildiriliyor...
İmzasız ihbarlarla, gizli tanıklık kurumu ile isteyenler, istediklerini içeri attırabiliyor...
Özel yetkili mahkemeler, özel yargılamalarla adaleti sağlıyor...
Pankart açmak bile örgütlü terör suçu haline getirildi...
Medya çeşitli biçimlerde susturuldu...
Gazeteciler, yazarlar, generaller, subaylar, siviller, Türk ve Kürt politikacılar, milletvekilleri hapiste.
***
Yeni anayasaya ne gerek var ki...
Şunun şurasında gül gibi geçinip gidiyoruz işte...
Durum bundan iyi olabilir mi ki?
Dilerim “Yeni anayasa yapıyoruz” diye bu güzelim huzur ve istikrar ortamını da bozmazlar!
Emre Kongar / Cumhuriyet
Asıl bu kepazelik...
Bu ülkede son on yılda Yargıtay Başkanı’nın, Yargıtay Onursal Başsavcısı’nın, Anayasa Mahkemesi üyesinin gizli kamera kayıtları ortaya çıktı; çekenler bulunamadı...
Ana muhalefet partisinin liderine ait olduğu öne sürülen bir video, o liderin istifasına yol açtı; çekenler bulunamadı...
Bakanların, yüksek rütbeli subayların, belediye başkanlarının ses ve görüntü kayıtları internetteki binlerce sitede yayınlandı; dinleyenler, çekenler, yayınlayanlar bulunamadı...
Bir siyasi partinin üst düzey yöneticileri, kendileriyle ilgili seks kasetleri yüzünden tam da seçim öncesinde partilerinden istifa etmek zorunda kaldı; çekenler ve yayınlayanlar bulunamadı...
Yüzlerce gazeteci, siyasetçi, sivil toplum örgütü yöneticisi, hukukçu, asker, bazı ses ve görüntü kayıtları nedeniyle bazı davaların sanıkları haline getirildi; kaydedenler bulunamadı...
Şimdi; kendi isteğiyle bir ay önce emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı’nın “ortam dinlemesi”ni kaydedenler yine ortada yok...
Bu ülkenin “devlet”i, kendilerini “devletin üstüne koyan” birileri tarafından dinleniyor, izleniyor, kaydediliyor. Dünyadaki en gelişmiş teknolojilere sahip olan istihbarat birimlerimiz, bu adamları bir türlü belirleyip, yakalarına yapışamıyor! Bu “beceriksizliğin” hesabını kimden soracağız?
Mustafa Mutlu / Vatan
NATO sivil öldüren katile dönüştü
BM kararlarına göre NATO, ancak “sivil halkı saldırılardan korumakla” yetkilidir. Oysa Libya’da NATO, Kaddafi karşıtlarını galip çıkartmak için yetkilerini çok kötü kullandı. Sivillerin ölmesinde pay sahibi oldu. Sivilleri koruma görevi sivilleri öldürme yetkisine dönüştü.
Necati Doğru / Sözcü
Deniz Feneri’ni aklayacaklar
Başbakan Erdoğan; Somali’ye gitmeden önce İstanbul’daki toplantıda yaptığı konuşmada; bu yargılanan Deniz Feneri Derneği’ni övdü.
Başbakan’ın bu işareti, davaya bakanlara yönelik dolaylı bir tehdit idi.
Bu işaret üzerine yeni HSYK; bir adım daha attı ve soruşturmayı yürüten üç savcının bağlı oldukları başsavcı vekilini değiştirdi. Bu görev Nuri Yiğit’ten alındı Harun Kodala’ya verildi. Siz, ’Dere geçilirken at değiştirilmez!’ deseniz bile ileri AKP hukuk düzeninde değiştirilir. Efendim; Harun Kodalak’ın; Adalet Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen listeden HSYK yedek üyeliğine seçildiği söyleniyor.
Durum ortada: Başbakan’ın açıkça taraf tutup övdüğü ve böylece adli yargılamayı etkilediği Deniz Feneri’nin yargılanan yöneticileri herhalde paçayı kurtaracaklar. Bunun için savcılar sıkı bir basktı altına alındılar; böylece davaya bakacak yargıçlara da gözdağı verilmiş oldu.
Şimdi siz Türkiye’de hukuk var, diyebilir misiniz?
Rıza Zelyut / Güneş
Kaçırılanları umursayan yok
Temmuz başında Diyarbakır-Muş karayolunda bir kaymakam adayı ve bir er kaçırıldı.
Şemdinli’de askeri birliklere malzeme taşıyan bir kamyonet PKK tarafından yakıldıktan sonra sürücüsü kaçırıldı.
Bingöl’ün Genç İlçesi’nde 2’si askeri personel, biri sağlık memuru üç kişi kaçırıldı. 5 GSM çalışanı ile sayı 11’e ulaşmış bulunuyor.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları eşkıya tarafından rehin tutuluyor, kimseden tık yok!
Belli ki kaçırılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları meselesi kimsenin umurunda değil...
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
Diyorlar ki...
Sanki birileri, yeni Genelkurmay Başkanı Orgenerel Necdet Özel’e, “Dikkatli olun siz de dinleniyorsunuz” diyor gibi. Ve bu dinlemeyi yapanlar eğer gerçekten yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantılıysa, o zaman sorularımıza bir de “Peki MİT ne yapmış buna karşı?” sorusunu da eklememiz gerekiyor.
Murat Yetkin / Radikal
AKP dokuz yıldır iktidarda. Şimdiye kadar herhangi bir bakanlar kurulu toplantısından kendilerini zor duruma sokacak bir bilgi sızdı mı? Sızmadı.
Sivillerin sağladığı disiplin ve güvenliği askerin sağlayamaması kabul edilemez!
Güngör Mengi / Vatan