"Eşeğe oy veren hâkim"
Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı ve Beypazarı Hâkimi Orhan Gazi Ertekin’in Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimleri öncesinde yaşananları anlattığı, “Yargı Meseleleri Halloldu! Yargının Eşekle İmtihanı” başlıklı kitabında yer verdiği kirli pazarlıklar basına yansıdı. Tutanağa bağlanıp altı imzalanan bu kirli pazarlıklarda hâkimin birinin “HSYK seçimini Adalet Bakanlığı ve Müsteşar yürütüyor. Ben şahsen Adalet Bakanlığı eşeği aday gösterse eşeğe oy veririm” dediği de kitapta yer almış. Bir hâkim yani işi “adalet dağıtmak” olan bir mübarek kişi tutar, “Bakanlık aday göstersin eşeğe bile oy veririm” derse, bu Türkiye’de “adalet” ve “demokrasinin” ne kadar çürüdüğünü göstermesi bakımından yeter de artar bile.
Hadi “adaleti” anladık “demokrasi” ile ne ilgisi var demeyin sakın. Bir hâkim oyunu küçük beklenti yahut endişeler için adeta “satarsa” muhtelif zihin operasyonlarına tabi tutulan sıradan vatandaşın küçük menfaatler karşılığında tercihte bulunması niye yadırgansın ve böyle bir “demokrasiyi” biz nasıl matah bir yönetim biçimi olarak içimize sindirelim?
***
Şimdi siz bir kısım hâkimlerin Bakanlık istedi diye eşeğe bile oy vereceğini söylediği bir Türkiye’de Kanal 7’lerin, Zahit Akmanların adlarının karıştığı kimi davaların niye sürüncemede kaldığının ve siz böyle bir Türkiye’de iyi niyetli insanımızın yurt dışında kâr-zarar ortaklığı bahanesiyle alın terlerini cebe indiren kimi holdinglerin peşine hakkıyla niye düşülmediğinin cevabını da bulmuş olursunuz. Okumuş, hâkim olmuş, verdiği kararlarla insanı ipe de götüren ve ipten de alacak bir güce erişmiş bir meslek sahibinin devletin icra organı olan hükümet gücüne elindeki bu ilahi gücü teslim etmesinde Erdoğan’lı AKP siyaset ve icraatlarının rolü azımsanacak gibi değildir. Dediğimizin daha iyi anlaşılabilmesi için sıcak bir örnek verelim: Ai Demir’li YGS’nin yaptığı sınavlardaki beceriksizlikler artık Türk kamuoyuna mal oldu. Pek çoğu itiraf edilen kimi “şifreli” kimi “şifresiz” çuvallamaları dile getiren Milliyet yazarı Abbas Güçlü için Erdoğan tutuyor “Görevlendirme var” diyor ve ekliyor: “Gelecekte bedelini çok ağır ödeyecekler!” Şimdi söyler misiniz bu seçim sonrası için bir “tehdit” değil midir? Abbas Güçlü bir gazeteci olarak görevini yapmıştır. Erdoğan Güçlü’yü ve onu istihdam eden gazete patronlarını polislerine mi dövdürtecektir? Hayır! Ya ne yapacaktır? Herhalde bugüne kadar yaptığını yapacaktır... İşinden attıracaktır, patronlar duymazlıktan geldiklerinde maliye müfettişleri devreye girip işi bitirecektir. İşte bu durumda kimse “Türkiye’de hukuk var” diyemeyecek, hakkını arayan gazeteci yahut gazete patronu bu sefer de Bakanlık korkusu yahut Bakanlıktan beklentisi vesilesiyle “Eşeğe oy veririm” diyen hâkimlere toslayacaktır. Bunun adı şimdilik “tam demokrasi” dir. Seçimlerden sonra iş biraz daha zıvanadan çıkacak, “ileri demokrasi” halini alacaktır. Ve siz yine AKP’nin “tam demokrasi” sinin basına nasıl sirayet ettiğini (seyrettiyseniz) Haber Türk’te Yiğit Bulut’un Erdoğan’la yaptığı söyleşide görmüş olmalısınız. Bir gün gerçekten Türkiye’de o “demokrasi” denilen şey var olur ve o “demokraside” üniversiteler hakikaten bağımsız kurumlar haline gelirse, herhalde Yiğit Beyin Erdoğan’lı kaseti iletişim fakültelerinde ders olarak defalarca gösterilir ve öğretim üyeleri “Çocuklar bu günlere işte böyle günlerden gelindi” diye derslerine devam eder. Ve tabii hukuk fakültelerinde de “Bakanlık eşeği aday gösterse eşeğe oy veririm” diyen hâkimlerin kulakları çınlatılır. Niyeyse yazının hitamında rahmetli Cem Karaca’nın, “Bindik bir alâmete/Gidiyoz gıyamete” diyen sesi kulaklarımda çınlamaya başladı. Hayırdır inşallah...