Esad'la küsmek kimin projesi ve kime yarıyor?
Gündem Suriye ama İran ve Irak'taki gelişmeleri, yangını gözden kaçırmayalım. İdlib'teki yangının benzeri oralarda da var.
Ve Türkiye'de herkesin uzmanı (!) olduğu Suriye.
Suriye'de "bitmek üzere, bitti" denilen savaş İdlib'te yeniden alevleniyor. Ama Erdoğan yönetimi kurumsal karar sürecini çoktan terk etmiş, Erdoğan gibi düşünen veya Erdoğan şunu düşünüyordur deyip o yönde önerilerde bulunan az sayıda danışmanla yönetilen bir iktidar oldu. Bu anlayışın politikaları da hatalı oluyor.
Türkiye'nin Suriye politikası 2011'den buyana bir hatalar zinciri şeklinde gelişti. Suriye'de savaşın başlamasıyla birlikte gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendi. Esad yönetimini yok sayıldı, ilişki kesildi.
Halbuki İdlib dahil Suriye'den kaynaklanan tehditlerin çözülmesinin ilk ve temel adımı Esad'ı muhatap alıp süratle sorunlu konulara yönelik ortak adımları belirlemek olmalı.
Bu kapsamda Fırat Kalkanı bölgesi ile Afrin'in Şam yönetimine teslimi süratle yapılmalı.
İdlib'te ılımlı muhaliflerin Suriye ordusuyla ortaklık yapması ve muhaliflerin kontrol ettiği alanları Suriye ordusu kontrolüne devretmesi gerekir. Türkiye gücünü bu yönde kullanmalı.
Böylece HTŞ-Nusra üzerinde baskı artırılıp çevrelenmesinin sağlanacağı gibi çatışmaların İdlib geneline yayılmasının da önüne geçilecektir. Bu da Türkiye'ye yönelik göç akını riskini azaltacaktır.
Dün gözler Putin-Ruhani-Erdoğan zirvesindeydi. Basına açık ortak toplantıdan Rusya-İran'ın birbirine yakın ancak Türkiye'nin bunların karşısında bir tutum sergilediği anlaşılıyor. Garantörler arasında mutabakat olmadığını, nihai bildiride diplomatik muğlak ifadeler olduğunu görüyoruz. Nihai bildirinin özü şu; Dağ fare doğurdu, hiçbir somut karar yok, bol temenni var..
Zirvede Erdoğan'ın, Fırat'ın doğusunu gündeme getirip terör örgütü derken PKK'dan bahsetmeyip daha sonra PYD/YPG demesi ilginçti. Ruhani'nin ise Fırat'ın doğusundaki sorundan kastının, PKK/YPG değil ABD varlığı olduğunu gördük. Yani Fırat'ın doğusunda PKK varlığı Rusya ve İran'ın gündeminde değil.
Putin'in dediği gibi teröristler ateşkes ve Astana süreci dışındayken Erdoğan'ın terörist gruplara yönelik ateşkes çağrısı yapalım sözleri haklı olarak Putin'in sert tepkisi çekti. Teröristlere bu süreçte yer yok dedi.
Erdoğan'ın Esad'a karşı sözleri ve düzen sağlanmadan bölgeden çıkmayacağız ifadesi de karşı tarafta güvensizlik yaratıyor ve ortak hareket etmeyi engelliyor.
Buna göre 3'lü zirveden Türkiye'nin istediğini alamadığı yani HTŞ-Nusra gruplarının ikna edilip ılımlılara katılmasının sağlanması için zaman tanınması ve operasyonların durmasını sağlayamadığı ortada.
Eğer Türkiye, Rusya-Suriye operasyonlarının HTŞ haricinde İdlib geneline yayılmasını engellemek istiyorsa, ki o olmalıdır, olması gereken Türkiye ve desteklediği ılımlı gruplar Şam yönetimiyle iş birliği yapmalıdır.
Rusya'nın operasyonlarını kınaması, operasyonların yapılmamasını istemesi, kimyasal saldırı konusunda Suriye yönetimini şimdiden suçlu ilan eden yaklaşımı, Menbic ve Fırat doğusunu Suriye-Rusya'yı dışlayarak ABD ile görüşüyor olması Türkiye'yi ABD ile cepheye sokmuştur. Bu da Astana ve 3'lü zirve sürecinin en zayıf halkası.
Peki bu Rusya ile ilişkileri etkiler mi? Rusya, Türkiye ile ilişkilerinde pragmatik davranmaktadır. İnisiyatif onda. Türkiye'nin zorda kaldığını görüp Suriye'de masaya alarak özellikle enerji ve silah projelerinde istediğini aldı. İdlib'ten sonra zaten Rusya'nın Suriye'de Türkiye'ye ihtiyacı yok! İdlib'te de aklındakini yapacak. Suriye bağlamında ilişkiler sıkıntıya girse de özellikle enerji alanlarındaki projeler etkilenmeyecek.
Türkiye, Rusya ve ABD'ye mavi boncuk dağıtarak kendisini iki arada bıraktı. Günün sonunda Türkiye'nin perde arkası angajmanları ve ABD'nin oyun planlarına göz kırpması nedeniyle ABD yani Batı ittifakının yanında yer alacağını göreceğiz.
İflas eden Suriye politikasında uzatmaları oynuyoruz. Uzatmada durumu değiştirebilir miyiz? En temel hatayı düzeltip ilk düğmeyi doğru iliklerse yani Esad'la hemen ilişki ve ortaklık kurarsa, iktidar İdlib'in Suriye toprağı olduğunu kabullenirse yapabiliriz.
O zaman soralım. Esad ile küsmek kimin projesidir ve kime yaramaktadır? 2008'lerden sonra Türkiye'yi kumpasa düşüren, içeride ve dışarıda tehdit sarmalına sokan kumpas davalarını, Barzani'ye devlet muamelesini, PKK ile müzakereleri kim önerdi, organize ettiyse onlar... ABD-FETÖ.
Uyanın, bu tuzağı bozun ki ateşin içine düşmeyelim!