Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Ertuğrul Özkök’ün gözyaşları

Ağlamak bizi küçültmez” diye yazan Ertuğrul Özkök, Deniz Kuvvetlerimizin güzide personelinin yargılandığı davayı ağlayarak izlediğini ifade ediyor. Özkök ile ilgili düşüncelerimi bu sütunlardan genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığında samimiyetle yazmıştım. Tecrübelerini üniversite öğrencilerine aktarmasını tavsiye etmiştim. Bugün ise Ertuğrul Özkök ve Doğan Medya’ya sitemlerimi yazacağım. Keşke malum davanın başladığı günlerden itibaren aynı tavrı gösterebilse, her biri onur abidesi olan SAT Komandolarına yapılan haksızlığı ta başından haykırabilseydi. Yönettiği amiral gemisi Hürriyet keşke, “Tanrı’dan başka kimsenin bulamayacağı silahların” kolayca çıkarılmasındaki tezgâhı fark edebilse, ince plan dâhilinde gerçekleştirilen, kahramanları hain gösterme girişimlerine karşı daha duyarlı davranabilseydi.
Olan oldu. Maddi hiçbir delil olmadığı halde Türk ordusunun kahraman subayları halen hapishanelerde. Geç gelen adaletin adalet olmaması gibi, gazetecilerin de geç de olsa uyanmasını kazanım olarak görmek imkânsız.
Kardak kayalıklarına çıkan SAT komandolarını Zodyak botunun benzin parasını ceplerinden verdiğini yeni duymuş Özkök. Kan şekerinin düşmesini önlemek amacıyla ceplerine konan çikolatanın parasını da kendilerinin ödediğini tahmin ediyormuş. Bu konu onu fena halde duygulandırmış. Oysa bu ve buna benzer binlerce konu Türk ordusunda her gün yaşanan sıradan şeylerdir. 20 yıldan fazla başarı ile yönettiği Hürriyet’te harcırah almadan göreve giden personeli olmadığı için haklı olarak şaşırıyor Özkök. Oysa 30 yıldan fazla görev yaptığı Jandarma’da yasal olarak verilen harcırahları parası gelmeyen askerlerine dağıtarak ev ya da araba almayı aklının ucuna bile getirmeyen Albay Cemal Temizöz’ü tanımış olsa, tanıyanlardan dinlese, 17 aydır boşu boşuna tutuklu olan Temizöz için ağlayamadığı için belki de küçüklük hissederdi. Atilla Uğur’un fedakârlığına mersiyeler dizebilirdi. Emin Çölaşan’a yaptığı haksızlığı itiraf edebilme erdemini sergilese, gözümde daha da büyüyebilirdi.
Ertuğrul Özkök bir taraftan Kardak krizi sırasında yaptığı başarılı gazeteciliği hatırlatıyor, o gün Hürriyet’in SAT komandolarının yanında olduğunu belirterek, bugün de onlara inandığını gözyaşlarıyla ima ediyor. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Umarım Özkök ve Hürriyet sadece SAT komandolarının değil, Diyarbakır’da Cemal Temizöz’ün, Silivri’deki Atilla Uğur’un Hasdal’daki tüm kahramanların da açık yüreklilikle yanında olur. Bir konuda daha yanılmış sevgili Özkök. “Şimdi yargılanan ve ceketlerinin üzerine birlik amblemi yapıştırıp duruşmaya giden insanlarla” diyor. Duruşmalara şerefle taşıdıkları üniformalarıyla çıkamadıkları için ceketlerine Deniz Harp Okulu’nun, yani ocaklarının, yani yetiştirildikleri okulun amblemini yapıştırdılar, birliklerinin değil. Çünkü asıl hedef Harbiye’dir. AB normlarına göre Askeri Liseleri kapatmayı planlayanlara profesyonel ordu, sınır birliği adıyla Harp Okullarını ortadan kaldırmayı, emir komuta zincirini dağıtmayı planlayanlara verilen mesajdı Harbiye Amblemi.
“Onların hali ve konuşmaları beni ağlattı” diyor Özkök. Ağlamak küçültmediği gibi insan olmayı da hatırlatır insana. Ağlamak güzeldir aslında.
“Kabile aydınlarının göz pınarlarındaki timsah gözyaşları bile kuruduğu için, ağlamak yine bize düşüyor” şeklinde olağanüstü bir cümle kurmuş Özkök. Ah Özkök, kabile aydınlarını keşke hiç alkışlamasaydın. Şehvetle gözyaşı dökenlerin fotoğraflarını manşete taşımasaydın keşke. Şüphesiz ki herkesin keşkeleri vardır. Özkök’ün keşkeleri, keşke herkesten fazla olmasaydı. Ağlamak belki yine ona düşmezdi böylelikle.
“Ben dünyaya yeniden gelsem yine asker olurdum, yine SAT olurdum ama bu ülkenin ordusunda değil” siteminde bulunan emekli Binbaşı Levent Pektaş’ın sözlerindeki derinlik sadece içini sızlatmaz, kanatırdı.
Ağla Ertuğrul Bey ağla. Ağladıkça büyüyorsun.

Yazarın Diğer Yazıları