Ertuğrul Özkök çok fena yanılıyor
Cumhuriyet’ten Orhan Bursalı’nın, “Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?” sorusunu (Ki bu sorunun içinde hiç de öyle bir mecburiyet yoktur cevabı da mündemiç) olumlu anlamda “büyük bir cesaret” olarak değerlendiren Ertuğrul Özkök, bu konuda bir referandum öneriyor.
Şaşırdım ve yazıyı okuyunca zihinlerin müstevliler tarafından işgal edildiğine bir kez daha şahit oldum.
Çünkü Birinci Dünya Savaşının galipleri Türkün yurdunu fiilen işgal ettiklerinde Türklerle Kürtlerin birlikte yaşamak zorunda olmadıklarını cebren dayatıyordu. Aynı unsurlar şimdi bunu “hile ile” realite haline getirmiş bulunuyor. Sakın ola Özkök bu söylediğimi yanlış anlamasın. Anlaşılıyor ki o bu satırları inandığı ve Türk ve Kürt için faydalı olduğuna kanaat getirdiği için yazdı. Buradaki hile, müstevlinin terör, demokrasi, insan hakları, psikolojik harp bibi birçok enstrümanı kullanarak Ertuğrul Özkök ve Orhan Bursalı gibi pek çok isim ve kesimi bu noktaya getirmiş olmasıdır. Hile ile Sevr, zihinlerde, “Konuşulabilir” hale gelmiş, adı da, “referandum” olmuştur.
Yani milletin önüne sandık konacak, “Türk/ Kürt olarak birlikte yaşamak istiyor musunuz?” diye sorulacak, sandıktan çıkan sonuç da PKK terörünü bitirecek, öyle mi? Bu tür yazılara İmralı’daki, Kandil ve arkasındakiler ne kadar sevinmişlerdir, tahmin etmek zor değil. Çünkü onlar Türkiye’yi işte tam da bu noktaya getirmek için mücadele ediyorlardı. Demek ki, başarmışlar. Şimdi sıra önce kamuoyunu böyle bir referanduma hazırlamaya ardından da bu referanduma geçit veren anayasa değişikliğini yapabilecek bir iktidarı sandıktan çıkarmak için kolları sıvamaya gelmiştir. Biliniz ki bu iktidarın adı “AKP/CHP Koalisyonu” dur; daha önce de yazdık, aklınızda bulunsun, gidişat bu yöndedir.
Gelin yüksek sesle düşünelim. Diyelim ki bu referandumdan “Birlikte yaşamak istiyoruz” sonucu çıktı, PKK ve arkasındakiler bu sonucu kabul edecek midir? (Kıbrıs’taki referandumu hatırlayınız.) Sonra bugüne kadar yapılan bütün seçimler bir bakıma “Türk/Kürt birlikte yaşamak istiyor musunuz?” referandumu sayılmaz mı ve her seçimden ayrılıkçı terör ağzının payını almış olarak çıkıyor değil mi?
Öyle. Öyle de PKK niye kan dökmeye devam ediyor? Çünkü onun varlık sebebi halkın iradesine teslim olmak değil halkın iradesini teslim almaktır. O, mücadele yolu olarak silahı seçmiştir, anladığı dil kurşundur, ister şahıs, ister kurum olsun kiminle anlaşmak istiyorsanız onunla önce anladığı dilden konuşmak ardından diğer gerekenleri yapmak zorundasınızdır. E, olmuyor, olmadı. Bu, benzer isyanın 29’uncusu imiş, 28’inde olmuş, bunda olmuyorsa ve sen bugün ilk 28’inden daha fazla güçlü ve daha geniş imkânlara sahipken bunu başaramıyorsan, kabahati kendinde ara.
Yüksek sesle düşünmeye devam edelim ve bir de aksini düşünelim.
Sandıktan, “Ayrılmak istiyoruz” sonucu çıktığını kabul edelim. O zaman ne olacak? Türkiye’nin bir bölgesini bölücülere mi vereceğiz? Türkiye Cumhuriyeti sandıktan çıkan yahut müstevlilerin cetvelle sınırlarını belirlediği bir devlet midir ki, onların inşa ettiği ve desteklediği örgüt sandıktan zaferle çıktığı için Çanakkale’de temellerini attığı ve Sakarya’da nihai zaferle taçlandırdığı vatanının bir kısmını birilerine hediye etsin? Toprak veremeyeceğimize göre ayrılık istedi diye Kürtleri ülke dışına mı süreceğiz? Bu ikisi de olmayacağına göre böyle bir referandum neye yarayacak? Kuruluşu Türkiye gibi olan hangi ülke “Bölünelim mi?” diye halka sormuş, bundan sağlıklı bir netice çıkarmıştır Allah aşkınıza...
Özetlersek... Ertuğrul Özkök(ler) çok fena yanılıyor. Ve Türkiye federasyonlara sürükleniyor.
Bunun için de zihinler CHP/AKP koalisyonuna hazırlanıyor.
Demedi demeyin.