Eroğlu “dalavereci” Biden’in oyununa düşmedi
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Kıbrıs ziyaretinin yankıları sürmektedir. ABD’nin “süper güç” olduğu gerçeğini görmezden gelerek uluslararası ilişkiler ve siyaset üzerine yorum yapmaya kalkışmak maalesef mümkün değildir; ayrıca doğru da değildir. Beğenelim beğenmeyelim ABD, sahip olduğu olanaklarla dünyayı manipüle etmekte ve kendi çıkarları doğrultusunda yönetmektedir. ABD’nin “yüksek çıkarları” söz konusu olduğunda her yol, her yöntem mübahtır. Şampiyonu oldukları demokrasi ve insan hakları bir anda rafa kaldırabilmekte ve yerine amaç ve hedeflerine ulaşmak için silah ve güç kullanma dahil her yol kullanılabilmektedir. Çeşitli ülkelerde desteklenen kanlı ayaklanmalar, darbeler, iç savaş kışkırtmaları için Pentagon destekli CIA her zaman göreve hazırdır. Ülkelerin birbirlerine açtığı savaşlar da cabasıdır. Kıbrıs’ı mevcut çıkmaza sokan İngiltere ve ABD’nin uygulamaya koydukları plan ve senaryolar değil midir? Yunanistan ve Türkiye’de kendi yarattığı gladyoları birbirlerine düşüren ABD değil midir? EOKA terörünün üst düzey kurmayları ABD’de eğitilmemiş midir? ABD destekli Yunan Cuntası’na 1974’te Kıbrıs’ta darbe yaptıran ABD değil midir? Anavatan Türkiye’deki güç odaklarını yüreklendirerek ve yönlendirerek müdahaleye zemin hazırlayan yine aynı ABD değil midir? Tavşana kaç tazıya tut misali Yunanistan ve Anavatan Türkiye’yi savaşın eşiğine getiren yine ABD değil midir? 1950’lerden itibaren, hatta asrın başından itibaren, adada olan biteni, zaman zaman İngiltere diğer zamanlarda da bizzat kendisi kontrol altında tutan ve yönlendiren, şekillendiren ABD değil midir?Kıbrıs müdahalesi nedeniyle Anavatan Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan, yardımı kesen ve şu veya bu şekilde cezalandıran ABD değil midir? Yıllardır Kıbrıs Türkünün ambargo ve izolasyonlar altında insanlık dışı şartlarda yaşamasına, adeta dünyadan tecrit edilmesine neden olan şartları ABD ve diğer emperyalist ülkeler yaratmış değiller midir? Kıbrıs Türkünün adada yok olmasını ön gören darbe ve soykırım girişimcilerinin destekçisi ABD değil midir? Lafı uzatmayalım, adanın bir Yunan adası olması için ABD elinden geleni yapmış ve yapmaktadır. Adayı geçtiğimiz hafta ziyaret eden Joe Biden’in yukarıda sıralamaya çalıştığım ABD siyasetine ek olarak kendi kişisel duruşu da hep Rum-Yunan ikilisine yakın olmuştur. Biden’in Türkiye ve Türklere karşı her hangi bir sevgi ve saygı duygusu taşımadığı açıktır. KKTC ziyaretinde diplomatik geleneklerin dışına çıkarak gerçek yüzünü göstermiştir. KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun ziyaretine geldiğinde gazetecilere poz vermeyerek koşar adımlarla toplantının yapılacağı şeref salonuna girmesi, toplantıda KKTC hükümetinin, Dışişleri Bakanı dahil hiçbir temsilcisinin yer almasını kabul etmemesi, toplantıdan sonra ortak bir açıklama yapmadan ve yine gazetecilere Cumhurbaşkanı Eroğlu ile el sıkışarak poz vermeden arabasına binip gitmesi yadırganmaması gereken “Amerikan küstahlığıydı” . Her şeye rağmen bu görüşmenin KKTC Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleşmiş olması önemlidir. ABD Başkan Yardımcısı’na KKTC Cumhurbaşkanı ve ekibi Kıbrıs Türk tarafının duruşunu doğrudan bildirme fırsatı bulmuştur. Müzakerelerin biran önce anlaşma ile bitirilmesi arzusu aktarılmıştır. 50 yıla yakın bir süredir devam eden anlaşmazlığın sonlandırılması için verilen çabalar, yapılan çalışmalar ve alınması tasarlanan Güven Artırıcı Önlemler anlatılmıştır. Cumhurbaşkanı Eroğlu ve ekibini, ABD Başkan Yardımcısı’nın şu veya bu davranışından veya saçma sapan dayatmalarından dolayı suçlamak bana göre bu aşamada yersiz ve gereksizdir. Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun da açıkladığı üzere KKTC’yi küçültecek herhangi bir talep karşısında görüşmenin gerçekleşmesi zaten mümkün olmayacaktı.
Biden’in Kıbrıs’a ayak basar basmaz “adada tek tanıdığımız devlet Kıbrıs Cumhuriyeti’dir” ve “çantamda herhangi bir anlaşma taslağı ile gelmedim” açıklamaları oldukça yankı buldu. Giderayak yaptığı basın toplantısında, Maraş ve Mağusa için tarafların üzerinde mutabakat sağlayacakları her hangi bir açılıma ABD’nin katkı koymaya hazır olduğunu açıklaması ise yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanı Eroğlu bütünlüklü bir çözümün parçası olan Maraş konusunda Biden’in kurmaya çalıştığı tuzağa düşmedi ve ortak açıklamada bu konuya yer verilmesini engelledi.
ABD’nin Kıbrıs ve etrafındaki doğal gaz ve petrol rezervleri ve bunların Avrupa’ya güvenli transferi ile yakından ilgilendiği, Avrupa’nın bu bağlamda Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya yönelik yöntemler ve arayışlar içerisinde olduğu bilinmektedir. Güney Kıbrıs’taki Rus sermayesinin ve Rusya’nın Rum Yönetimi üzerindeki etkisini azaltmak üzere Biden’in Rum Yönetimine çeşitli öneriler getirdiği ve bu konuda görüşmeler yapmak üzere bir Rum heyetinin hemen ABD’ye gittiği gelen haberler arasındadır.
ABD’nin 2 numaralı yetkilisi Biden’e Türk tarafının görüşleri aktarılmıştır. Bundan sonraki süreçte ABD tarafından gelebilecek dayatma ve müdahalelere karşı Cumhurbaşkanı Eroğlu ve ekibi hazırlıklıdır. Cumhurbaşkanı Eroğlu bugüne dek yürüttüğü Kıbrıs siyasetinde KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın izinde gitmiş ve büyük bir halk kitlesinin desteğini almıştır. Bundan sonraki süreçte de Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Kıbrıs davamıza sahip çıkan siyaseti devam edecek ve eski Delaware Senatörü Biden gibi “dalavereci” siyasetçilere karşı haklarımızı sonuna kadar savunacaktır. Müzakerelerin bu kritik dönemecinde Kıbrıs Türkünün birlik, beraberlik ve dayanışmasını daha da derinleştirmesi, tek ses olması şart olmuştur.