Erivan aldatmacası
Erivan’dan zafer kazanmış gibi başkente dönenlerin şimdi gündeminde “Tayyip Erdoğan ile Aydın Doğan meydan muharebeleri” var. Partisinin hafta sonlarında yapılan kongrelerinde Doğan Grubu’na savaş ilan eden Erdoğan’ın restini Aydın Bey gördü. Eteklerdeki taşlar döküldükçe kapalı kapılar ardındaki pazarlıkları vatandaşımız duymuş olacak. Bakalım Doğan, bir taraftan Çukurova Grubu ile verdiği mücadeleyi daha kazanamadan AKP hükümetine açtığı cephede başarı sağlayabilecek mi? AKP’nin iktidarı boyunca oluşturduğu yandaş medyasının gücü karşısında nasıl direnç gösterecek?
Öte yandan AKP hükümeti Cem Uzan’a uzanabildiği kadar Aydın Doğan’a diş geçirebilecek mi? Mesela beklediğimiz bu soruların cevaplarını hep birlikte göreceğiz. Ama bizim asıl niyetimiz Ermenistan seyahatini sorgulamaya devam etmek.
Basının yönlendirme gayretlerine rağmen çok şükür milletimizin çoğunluğu Ermeni konusunda duyarlı. Merhum Alparslan Türkeş’in Petrosyan ile başlattığı müzakereyi, Tansuğ Bleda’nın “Maskeli Balo” adlı kitabını delil göstererek kaleme almıştım. Uzun süredir yeni baskısı yapılmayan kitaba olan talep patlaması, yazarını ve yayınevini bile şaşırtmış. Piyasada çok zor bulunan kitabın yeni baskısı hazırlanıyor. Benden isteyenler biraz sabredip kütüphanelerinde yer açsınlar.
Gelelim Sayın Tuğrul Türkeş ile yaptığımız görüşmeye... Geçmiş yıllarda bazı tercihlerimiz farklı olmuş olsa da Tuğrul Bey’in özellikle dış politikadaki yorumlarına her daim şapka çıkarmışımdır. Titrinde “Büyükelçi, AB başmüzakerecisi, strateji uzmanı” gibi sıfatlar yüklü olan etkili ve yetkili kişilerin hepsini cebinden çıkarabilecek donanıma sahiptir. Nitekim Türkiye’yi dolaylı ya da direkt ilgilendiren gelişmelerin hepsinde söyledikleri çıkmıştır.
“İster orada maç seyretsin, ister sucuk ekmek yesin. Oraya gitmiş olmasının başlı başına manası vardır. İngiltere Kraliçesi Türkiye’ye gelip Bursa’da Kur’an-ı Kerim dinledi. Yaptığı resmi bir iş yoktu. Ancak ziyaretinin bir manası vardı” sözlerine eklediği “AKP grubu gitmeme kararı aldı. Nasıl bir Cumhurbaşkanı’dır ki cumhurun hiçbir grubu kendisine refakat etmediği halde, hatta teslimiyetçi AKP’liler bile böyle bir seyahati göze alamadığı halde bu ziyarette ısrarcı olabiliyor? Cumhurun hiçbir kısmı gitmek istemiyor, ama reis gidiyor. Bunu anlamak mümkün değil” yorumu da cuk diye yerine oturdu.
Yine Tuğrul Bey’in “yandaş medyanın palavrasını bir kenara bırakıp, eşitlik ilkesine riayet etmezsen, senin jestin farklı yorumlanır ve işe yaramaz. Orada gösteri yapanlar, pankart açanlar ‘soykırımı tanı’ diye bağırırsa bunun sorumlusu kim olur” öngörüleri de yerini buldu.
Ama velakin bizim Ermeni’den çok Ermenici malum basın “barış ve kardeşlik” goygoyculuğuyla Erivan’ın arka sokaklarında hakarete uğrayıp kovalandıklarını yazmaya cesaret edemedi.
Gergin bir ortamda oynanan kötü futbola rağmen RTE’nin deyimiyle “karizmayı çizdirmemek” züğürt tesellimiz olmuştur. Yandaş basın ile Ermeniperestlerin “maç biletleri” bitti, karaborsaya düştü “ haberlerinin uydurma olduğuna maçı televizyonda seyreden milyonlar şahit oldu. 52 bin kapasiteli stadyumun yarısı bile dolmamıştı. Bunun
7 bin tanesi resmi üniformalı asker ve sivilken bir o kadarının da sivil güvenlik görevlisi olduğunu herkes öğrendi.
Dış politikada mütekabiliyetin olmazsa olmaz olduğunu hatırlayanların Ermenistan Futbol Federasyonu’nun armasındaki Ağrı Dağı sembolünün kaldırıldığı yalanı da yatsıya varmadan açığa çıktı. Daha kuralar çekilmeden, yani 1.5 ay önce kaldırıldığı belirlendi. Üstelik Ağrı Dağı’ndan vazgeçmedikleri, Gül ve Sarkisyan’ın oturduğu koltukların arkasındaki kocaman tablo ile teyit edildi.
Ellerinden her daim saygı ile öptüğüm Sevgi Kafalı Hoca’mın “Mondros’tan beter” diye tanımladığı söz konusu seyahatle ilgili yazılacaklar burada bitmiyor. “Hrant Dink yaşasaydı...” “böyle de olmaz ki...” diyeceği perde arkası gerçekleri, Erivan sokaklarından Türkiye’ye yansıtılmayanları önümüzdeki yazıya bırakıyor ve ülkü ile kalın diyorum.