'Ergenekoncu gazete' Vakit mi?

DİN ÜZERİNDEN SALDIRMAK MARİFET DEĞİL, YÜREĞİNİZ VARSA BU SORUYU YANITLAYIN

Muhalif ses çıkaran gazeteler Ümraniye soruşturmasına dahil edilsin diye uğraşan yandaş medya aylarca hedef gösterdi. Bu çaba kamuoyunu ters köşeye yatırmak için miydi?

Ahmet Hakan’ın Vakit Gazetesi’ne sorduğu “kılçıklı” sorular şöyle:
“28 Şubat döneminde ”yüksek rütbeli bir subay“, üniformasıyla gazetenize girip çıkar mıydı? Bu yüksek rütbeli subay, 28 Şubat gibi bir dönemde hangi cesaretle gazetenize gelebiliyordu? Gazetenin sahibi, bu yüksek rütbeli subayla ne görüşüyordu? Yayın çizginizde bu subayın yaptığı yönlendirmeler ne kadar rol oynadı/oynuyor? Kısacası siz Ergenekon’un neresindensiniz ağalar?
Dost/düşman herkes biliyor ki: Gazetenizin sahibi Mustafa Karahasanoğlu denilen kişidir... Ama siz gazetenizin sahibi olarak Nuri Aykon denilen bir zatı göstermektesiniz... Bu dümenin arkasında ne var? Mustafa Karahasanoğlu, neden adını gazetenin künyesine ”sahip” diye yazdırmıyor? Gazeteyi Nuri Aykon’a sattıysa, ne zaman sattı? Kaça sattı? Belgeleri ortaya koyar mısınız bir zahmet?”
Bu soruları; İster Vakit’le ilgili her iddiayı “Alçakça ve şerefsizce suçlama, kahpece saldırı, iğrenç ve çirkin yakıştırma, linç girişimi” diye tanımlayan HasanKarakaya... İster, Aktütün saldırısından sonra derin bilgisiyle “Kürt Ergenekonunun başı, kartlar yeniden karılırken, kendisinin masada olması gerektiğini düşünüyor” yazan Abdurrah Dilipak... İster, emekli orgenerellar Hurşit Tolon ve Şener Eruygur’a yapılan Genelkurmay ziyaretini sindiremeyip, “Bu adamları İstanbul 13. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi niye yargılayacak ki? TSKtesbit etti, suçluları ve masumları ilan etti zaten!” diyen A. İhsan Karahasanoğlu... İster, Deniz Fenerindeki çifte standartlı tavrı “Ben ısısrırım ama köpeklere ısrtmam” diye savunan cengaver Serdar Arseven... Vallahi, artık hangisi diler, hangisi isterse... Biri şu basit soruları cevaplandırıversin!

Toplumu inanç üzerinden kamplara ayıran, tahrik dolu haberlere imza atan Vakit yazarları bu iddialara hakaret ve saldırı olmaksızın cevap verebilecek mi?


++++++

Ayrılmaz ikili yine şeref tribününde
Devleti 1 trilyon zarara uğrattığı iddiasıyla yargılanan Nihat Özdemir’le, eski Genelkurmay Başkanı’nın arasından su sızmıyor
Kameralar Fenerbahçe - Beşiktaş derbisi başlarken şeref tribününü gösteriyor.. Fenerbahçe İkinci Başkanı Nihat Özdemir ile eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt yan yana sohbet ederken görülüyor. Fenerbahçe- Galatasaray derbisinde de aynı manzara vardı.
Özdemir, 2004 yılında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ihalesinde devleti 1 trilyon lira zarara uğrattığı iddiasıyla soruşturma açılan Limak İnşaat’ın patronlarından. 24 Eylül 2004 tarihli Hürriyet’te bir haber göze çarpıyor: “Nihat Özdemir, davetli olmasına rağmen Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt’ın verdiği yemeğe katılmadı. ‘Devleti 1 trilyon liradan fazla zarara uğrattığı’ iddiasıyla hakkında dava açılan Özdemir’in, yanlış anlamalara yol açmamak ve Büyükanıt’ı zor durumda bırakmamak için yemeğe gitmediği belirtildi.” Özdemir’le ilgili yargılama sürüyor... Ancak samimi dostlar artık yan yana gelmekten çekinmiyor. l Melih Aşık / Milliyet



++++++

Demokrasi değil otorite olmasın!
Mehmet Y. Yılmaz, Hillary Clinton’un, Barack Obama’nın dışişleri bakanı olmasını “demokratik olgunluk” olarak tanımlamış! Emin misin Mehmet Yakup Bey? Sakın ‘demokratik’ değil de ‘otokratik’ olgunluk olmasın bunun adı?
Amerika, Miami sahillerinden ibaret değil ya o açıdan soruyorum. Beyaz Saray’da atama yapabilmenin önkoşulu devlet politikasının sürekliliğini sağlayan ‘otoriteye boyun eğmek’ değil midir?
Gazeteyi açıyorum; Eline kalem almamış, dilekçe yaz desen beceremez ama köşe yazarı... En güçlü silahı kuşandı ya, hemen dünyayı kurtarmaya soyunuyor. ABD’de tatil yapıp, kendini ’örümcek adam’ sanıyor. Sonra böyle komik tespitlerle, milleti dumura uğratıyor...
Kendimi aptal kutusuna vurup unutayım diyorsun; Gazete sayfasından kaçtığın büyük teorisyen futbol anlatıyor.
Volkan topu çıkardı demek için beş dakika ’ara tasvir taksimi’ dinliyoruz. Sanki Yaşar Kemal, Değirmenoluk’u anlatıyor... Ki nerede Türkçe...
Medyayı yazamayan yazarlardan, konuşamayan yorumculardan kurtar Allah’ım!


++++++


GÜNÜN SÖZÜ
Erdoğan “Kriz inişe geçti” diyor.
Evet! Freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı iniyor...
* G. Elmas


++++++

MİNİ YORUM
Lanet olsun içimizdeki insan sevgisine

En çok onu izliyoruz. Onu çok seviyoruz. Ona çok gülüyoruz. O yeni kahramanımız. Repliklerini ezberliyoruz. Taklidini yapıyoruz... Adı Muro! O şirin. O sempatik. O artık içimizden biri. Ve o bir PKK militanı! ‘Alıştır, değerlerini aşır’operasyonun son kozu.
Oynadığı rolü üzerine yapıştırıp, nice sanatçıyı ‘kötü adam’ ilan etmiş bir toplumduk biz. Şimdi ‘PKK militanı’nı gişe rekortmeni yapmaya hazırlanıyoruz. Ayarı tutturamıyoruz bir türlü. Ne oldu bize!
Hakikaten; lanet olsun içimizdeki insan sevgisine!..
* Selcan TAŞÇI



++++++


SİZDEN GELENLER


Özgüden-Zarakolu ittifakları bitmez

Ragıp Zarakolu gibi Türkiye’nin sadece Kürtlerden, Ermenilerden oluştuğunu sanan ,demokrasiyi eyaletlere bölünmüş Türkiye olarak algılayan,sol kılıklı AB-D uşaklarını fena kızdırmışsınız.
Doğan Özgüden değil 70 yıl, 170 yıl yaşasa emperyalizm sokaklarında ,salonlarında Türkiye düşmanlığını kusmaya devam edecektir. Gençlik dönemindeki ihanetinden sonra kaçtığı Avrupa’da ona sahip çıkanlara hizmetini sürdürecektir. Ragıp Zarakolu gibi fikirdaşları da yeni yetişen gençlerimize, emperyalist, bölücü, kan emici, BOB’cu, GOB’culara hizmetkarlıklarını sol kisvesi altında çağdaşlık ve demokrasi olarak sunacaklardır.
* Levent Kalem



++++++

Türkü’den utanan, Türk’ten utanır
Bir çoğu, zaman kaybı diyebilir. Biliyorum ki, burun kıvıranların hepsi, eve gidince kim kiminle ne yapmış programlarına kiltleniyor. Bu programlar, bulunduğumuz noktayı görmemiz bakımından nasıl önemli bilemezseniz. Ben sosyolog olsam, bu konu üzerine bilimsel bir çalışma dahi yapardım.
Manken bir kızımız, İzzet Yıldızhan isimli türkücüyü övmek için şöyle diyor:
Ona türkücü diyorlar ama, en entelinden daha kaliteli bir
adam o!
Aman yarabbim!
İzzet Bey’i aşıyor
konu.
’Türkücü’ ve ’türkü’ kavramlarını aşağılamaya dönüşüyor. Türkü söyleyenler kalitesiz, cahil, düşük insanlar oluyor, manken hanıma göre...
Türkünün Türk’e özgü anlamına geldiğini de hesaba katarsak, bu kez de Türk cahil, kalitesiz, düşük oluyor...
Ne diyeyim, cehalet başa, cahil toplum millete bela!
* Cemile Gülbağ /



++++++

Conk Bayırı’na daha büyük bir Atatürk heykeli dikilsin
Conkbayırı’ndaki Atatürk heykelinin, Anzak anıtının gölgesinde kalmaması için, kaidesinin yükseltilmesi konusunda iki yıl önce bir çağrıda bulunmuştum.
Değerli arkadaşımız Yaver Arancı, bu konuya sahip çıktı ve Çanakkale Valiliğine başvurdu. Çanakkale Valimiz de bu konuya ilgi göstermiş ve 18 Mart Üniversitesinden bir komisyon oluşturmuştu.
Değerli üstadımız Turgut Özakman’ın, Diriliş / Çanakkale 1915 adlı yeni çıkan kitabında bu konuya da yer verildiğini görünce, haklı bir girişimde bulunduğumuz için çok sevindim ve bunu siz değerli dostlarıma aktarmak istedim:
“Bugün Atatürk’ün heykeli ile Yeni Zelandalılara ait anıtın bulunduğu kesim, hiçbir aşamada Yeni Zelandalıların eline geçmiş değildir. Yeni Zelanda anıtının, orada bulunması bir işgaldir. Atatürk heykelinin, o anıtın yarısı kadar olması bizim ayıbımızdır.
Oraya Yeni Zelanda anıtından büyük bir anıt dikmek, o toprak, o doruk için şehit olmuş atalarımıza ve Atatürk’e karşı şeref ve vefa borcumuzdur.
Yeni Zelanda anıtının yeri, ancak Şahinsırtı ya da Conkbayırı’nın batı yamacı olabilir.”
Daha sonra Yeni Zelandalıların ve diğerlerinin Conkbayırı’nı işgal edemediklerini örneklerle belirten Sayın Özakman, şunları yazıyor:
“Conktepe’yi işgal etmiş olmaları çok mu önemli? Sonunda yenilip kaçtıklarına göre önemli değil. Ama ele geçiremedikleri yere anıt dikmeleri, bizim de bunu kabul etmemiz yanlış; tarihe, gerçeğe, şehitlere, gazilere haksızlık. Mehmetçikler bir adım geri gitmemek için şehit olacaklar, biz buraları düşünmeden ikram edeceğiz!”
Gazeteci ve yazar dostlarımızın, bu konuda daha duyarlı davranmalarıyla kısa bir sürede sonuç alabileceğimiz kanaatini taşıyorum.
Bütün herkesi, değerli yazar Turgut Özakman’ın yukardaki sözleri doğrultusunda harekete geçmeye davet ediyorum:
Conkbayırı’na ya çok daha büyük bir Atatürk heykeli dikilsin ya da heykelin kaidesi bir an önce yükseltilsin.
* F. Murat Doğan/ YTÜ Öğr. Gör.

Turgut Özakman, Diriliş, Çanakkale 1915 kitabında Conkbayırı’ndaki heykele değinmişti


++++++


Okuyucu soruyor
Hadi Ergenekon sanıklarının ‘Kurtlar Vadisi’ni çıt çıkarmadan izlemelerini anladık; onlar Polat’ın sihirli küresinden başlarına gelecekleri görmeye çalışıyorlar. Peki dışarıdakilere ne oluyor? Niye Perşembe akşamları evler ve sokaklar boş, kahvehaneler dolu? Kendini ‘milliyetçi’ olarak tanımlayanlara ‘psikolojik savaş’a seyirci olmak yakışıyor mu? n Serhat Yılmaz



++++++


AB fonlu mahkeme inşaatı
‘Böl, Parçala, Yönet’ten sonra bu da, ‘inşaatını yap, binasını dik, faaliyete geçirmek zorunda kalsınlar’ sistemi mi?
Bir dosttan gelen çarpıcı bir
mail...
“Bir resmi bina inşaatı !... Önündeki tabelada şunlar yazıyor:
DİYARBAKIR İSTİNAF MAHKEMESİ BİNASI İNŞAATI
*Construction of Court of Appeal Building Diyarbakır*
Hibe Sözleşme bedeli: 7 milyon 284 bin euro.
Financed by ( Parayı veren ): Avrupa Birliği (European Union)
Faydalanıcı : T.C Adalet Bakanlığı
(Republic of Turkey, Ministry of Justice )
Şu anda ülkemizde istinaf mahkemeleri yoktur. AKP hükümeti bu mahkemeleri kurmak için, yasa tasarısı hazırlamaktadır. yani yasa henüz kanunlaşmamıştır. Tesadüf bu ya; bu mahkemelerin kurulmasını AB’de çok ısrarlı bir şekilde istemektedir. AB’nin projesi ülkemizin bölünmesi sonrası, bu mahkemelerin eyalet mahkemeleri olarak kullanılmasıdır. AB bunu açık açık dile getirmektedir. AB sonuçtan o derece emindir ki, 7.3 milyon euroyu bir çırpıda bağışlamış, mahkeme binasının inşaatına bile başlamıştır. Üstelik nerede ?.. Tesadüf bu ya; yine Diyarbakır’da.
’İstinaf’sözlük anlamı ’hakkını alma, haklaşma’dır.
Mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyenler bunu istinaf mahkemesine taşır.
Yargıtay ile Mahkeme arası bir şey....
Özgür ülkemin, özgür meclisinin, özgür insanları. Özgür ülkemde, özgür meclisimin kararı bile olmadan, yasası bile olmadan, özgür ülkem daha bölünmeden, AB bu mahkeme inşaatını nasıl yaptırabilmektedir?”
* Recai Fidan


++++++

Sayaç vurgunu
Memlekette insanlarımızın neden aç kaldığı belli değil mi?!
Say açları nedeni ortada...
* Engin Balım



++++++

İktidarın yerel seçim marşı:
1 yılda 6 milyon seçmen yarattık en baştan....
* Diler Karataş

Yazarın Diğer Yazıları