Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Ergenekon nerenin adı...

Psikolojik savaş metodlarının her türünün yerli işbirlikçileriyle beraber ülkemizde uygulamaya konulduğuna dair neredeyse on yıldır o kadar çok şey yazdık ki toplamak ciltler dolusu kitap olurdu. Bir taraftan bizler milletimizi aydınlatmak için çaba sarfederken diğer taraftan “bilgi kirliliği” ile toplumun bir bölümü başka mahfillere sevkedilir oldu.

Kişi ve sorumluluk sahibi yönetici olarak karşılaşabileceğimiz meseleler karşısında “durum muhakemesi” yapma şartını bize “yerli okul” larda öğrettiler. Çok şükür biraz mürekkep yalamışlığımız vardır. Alışılageldiği gibi misyoner okullarında tahsil görüp yabancı ülkelerde “mastır” adıyla bağımlılık ya da bağlılık eğitimi görüp, çifte pasaport sahibi olanlardan değiliz.
Çocukluk yıllarımızda mahallede çıkan çetrefilli bir kavganın sebebini araştıran büyüklerimiz “bu kargaşadan kim kazançlı çıkar?” sorusunu yönelterek bize iz sürmeyi öğrettiler.
12 Eylül öncesinin ateşten günlerinde her köşe başında patlayan bombalar, taranan kahvehane ve lokaller, baskına uğrayan dernekler, yaralama ve ölümle sonuçlanan olayların faillerini belirleyebilmek için ağabeylerimiz de “bu işten kim ya da kimler kârlı çıkar?” sorusunu ortaya atıp “at izine it izinin karıştığı ortam” da sebep ve sonuçlarıyla durumdan kimlerin faydalanabileceği konusunda yol gösterirlerdi. İletişim teknolojisi bugünkü gibi gelişmediğinden lokal bölgelerde cereyan eden hadiselerin ülke geneline yayılabilme ihtimalini ortadan kaldıramıyorduk. Nitekim Çorum olaylarında sabah ülkücü öğretmeni vuran namlunun öğleden sonra solcu bir genci öldürdüğünü her iki taraf ta yıllar sonra öğrenebilmiş ancak bedeli çok ağır olmuştu memlekete...
Askeri okul yıllarında özellikle Harb Okulun’da Taktik, Topografya, İstihbarat gibi askeri derslerin yanında hukuk, ekonomi, uluslar arası ilişkiler, Siyasi ve Askeri Tarih derslerini okurken, “tek er” den en küçük askeri birlik “Manga ve Tim” komutanlarına, Takım, Bölük, Tabur, Alay, Tugay, Tümen vs. komutanlarına kadar her askerin “durum muahkemesi” yaparak karar verebilmelerini öğrendik.

Uyuşturucu, kaçakçılık, terör ve Organize Suçlar konusunda sadece Türkiye’de değil yurtdışında da haklı şöhrete sahip Ünal (İnanç) Baba’ya sık sık uğrarım. Günlük gelişen olaylarla ilgili yorumunu sorduğum İnanç: “Ne kalın kafalısınız be oğlum” diye kendisine has uslubu ile başladığı konuşmasında “puzle” denen yap-bozun parçalarını önce dağıtır sonra yavaş yavaş işaret ettiği yerlere yerleştirmemizi ister. Tablo yerine oturmaya başladığında bizde ağzımız bir karış açık bir şeyler keşfetmenin heyecanını yaşarız.

Senelerin yorgunluğu, son dönemlerin gerginliği ve Mehmet Gül’ün acısı yüreğime saplanınca yine tekledim. Hastahane odasında meşhur “Ergenekon Operasyonu” nda İlhan Selçuk, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu gibi isimlerin gözaltına alınması üzerine telefonum susmadı.
Güler Kömürcü, Kemal Kerinçsiz, Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol gibi isimlerin geceyarısı baskını ile tutuklanmalarına ses çıkarmayanlar, Selçuk ve Perinçek’ten sonra sıranın kendilerine gelebileceği telaşı ile feveran etmeye başladılar.

Günün birinde herkese lazım olacak hukuk’u günlük hesaplar yüzünden hiçe sayanlar yeniden adalet denen güzele aşık oluvermişler. Adalet’in siyaset otobanında ucuza düştüğünü iddia edenler, Kader’in kötü yolda olduğunu söylese de günün birinde hepimize lazım olacak olan Adalet’in korunmasından yanayım.

Bu memlekette “Anayasayı ilga” suçundan insanlar daracağına yollanırken, “bir kere delinmekle bir şey olmaz” zihniyeti yüzünden kevgire dönen Anayasa külliyen ortadan kaldırılmaya çalışılırken vatandaşın gündemine “Ergenekon” sokuluyor.
Peki Ergenekon nedir?

İlk mektep çocuklarının bile ezberindeki Ergenekon kavramı niçin çete ile anılır oldu.
“Ergenekon yurdun adı, Börteçine kurdun adı / Kaçbin yıldır durdun haydi, / Uyan yüzbin mızrağımız...” dizelerini hançerelerini yırtarcasına marş olarak okuyan bizim kuşağımıza ne oldu?

Yazarın Diğer Yazıları