Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Ergenekon davasının aslı neydi?

Bir sahneye yoğunlaşıp oynanan oyunun bütününü görmemek ciddi bir sorundur. Meydana gelen olayları ülke, bölge, kıta ve küresel bağlamda görememek stratejik gaflettir. Ergenekon/Balyoz gibi davalar bu bağlamda irdelendiğinde anlamlı sonuçları olduğu görülür.

Bu davalar ancak bütünsel bağlamda değerlendirilerek anlaşılabilir. Ergenekon davası, davadan öte bir durumdur.

Nasıl mı? Onu cevaplayalım!

Carter'in danışmanı Brezizenski, zamanın SSCB'sine karşı İslam kalkanı oluşturulmasını başkana kabul ettirmişti.

"Yeşil Kuşak" adı verilen bu strateji İslam'ı istikrarsızlık unsuru olarak görüyordu.

Bu nedenle bu strateji gereği olarak İslam, Türkiye gibi ülkelerde İslam kontrol altına alınacak, İran gibi radikal akımların hüküm sürdüğü ülkeler ise "Ilımlı İslam"la kuşatılacaktı.

Brezizenski, "İslam dostlarımızda bastırılmalı, düşmanlarımızda teşvik edilmeli..." diyordu.

Demek ki dinimiz, coğrafyamız, siyasetimiz birilerinin hedefindedir.

İngiltere Başbakanı Margaret Teacher, 2002'de "Yeni Bolşevizm, İslamizm'dir. Tıpkı komünizm gibi İslamizm'i yenmek için uzun süreçli ve kapsayıcı bir strateji gereklidir" demişti.

Soğuk Savaş sonrası ABD, stratejilerinin hedefine petrolüyle İslam'ı, odağına da güvenliğiyle İsrail'i koymuştur. İsrail'in varlığı, İslam ülkelerinin parçalanması ya da ABD/İsrail mihverine kayıtsız şartsız dahil olmalarıyla mümkündür. İslam Dünyasında BOP ve Arap Baharı'yla başlayan çatışmalar, İslam ülkelerinin bölünerek kent ve bölge devletlerine ayrılması ve İsrail karşısında güçten düşürülmesi amacına hizmet ediyordu.

ABD'nin takip ettiği stratejilerin gereği olarak İran ve Türkiye hariç bölgedeki diğer bütün İslam ülkeleri ya ABD/İsrail eksenine dahil olmuş ya da iç savaşla parçalanmıştır.

İslam ülkeleri arasında her türlü provokasyona karşın birliğini ve bütünlüğünü muhafaza edebilen iki ülke kalmıştır. Bunlar Türkiye ve İran'dır. Bu ülkeleri bölmek ya da etkisizleştirmek için ABD/İsrail ikilisi etnik/mezhep/ılımlı İslam unsurlarını kullanmaktadır.

Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasından sonra Suriye'nin kuzeyinde de benzer bir yapının oluşturulması ABD/İsrail ikilisinin temel hedefidir. Bu yapıların Türkiye ve İran'ı istikrarsızlaştıracağı, güçten düşüreceği ve parçalayacağı hesap ediliyordu.

Henry Kissinger "Bundan sonraki savaş bizimle Müslümanlar arasında olmayacak. Artık savaş Müslümanlarla Müslümanlar arasında olacaktır" demişti. Kissinger'in vurguladığı Şii İslam'la Sünni İslam'ın savaştırılmasıydı. Bugünlerde Yemen'de, Suriye'de olanlar bunlardır.

Kuzey Irak Kürdistan'ını kuran ABD, bu defa Suriye'de Kuzey Suriye Kürdistan'ını kurmak üzere harekete geçmişti.

Davaların nedeni neydi?

O sıralarda Türkiye'de açılımcılar bebek katili Öcalan'la hummalı görüşmeler yapıyor, Türkiye'ye Habur rezaletleri yaşatıyor, PKK/PYD'li Salih Müslim'i görüşmeler için Türkiye'ye çağırıyor, Peşmerge'lerin Türkiye üzerinden Kobani'ye geçmesine izin veriliyor, Süleyman Şah Türbesi bulunduğu yerden taşıtılıyordu.

ABD ise Suriye'de kurdurduğu kontonların birleştirilmesi hedefini tamamlamak üzereydi. PYD/PKK Fırat'ın batısına geçerek Münbiç işgal etmiş, Afrin'de kantonal yapılanmasını tamamlamıştı.

ABD/İsrail ikilisi hedefine ulaşmak üzereydi. Ortada tek bir sorun vardı o da TSK içindeki millici/ulusalcı subayların Türkiye'yi güneyden kuşatma altına alan kantonal yapılanmaya karşı harekete geçme ihtimalleriydi.

ABD/İsrail ikilisi bu sorunu da Pensilvanya'da besledikleri FETÖ'nün yargıdaki adamlarını devreye sokarak çözme yolunu benimsediler.

Yargıdaki CIA'ya bağlı FETÖ unsurlara millici subaylara karşı Ergenekon eksenli onlarca dava açtırıldı. TSK'nın milli/ulusalcı subayları tutuklandı. Tutuklananlar ülkeyi korumak bir yana kendilerini koruma davalarıyla başbaşa kaldılar. Millici subayların tutuklanmaları dolaysıyla onların boşalttıkları stratejik makamları da FETÖ/CIA bağlantılı unsurlar doldurdu.

Önce yargıyı sonra da yargı vasıtasıyla askeriyeyi belli ölçüde ele geçiren CIA iltisaklı FETÖ unsurları bu defa oyunu büyük oynamaya karar verdiler.

Ergenekon tutuklamalarıyla hedefine ulaşamayanlar son darbeyi 15 Temmuz'la vurmaya kalktılar.

Ergenekon tutuklamaları olmasaydı 15 Temmuz da olmazdı!

Yazarın Diğer Yazıları