Erdoğan’lı Türkiye’nin son durağı?
Bizzat Sayın Erdoğan’dı Obama ile görüştükten sonra, “Irak’ın kuzeyine NATO himayesi” isteyen!
Yine Erdoğan’dı, “Tarihimizde olduğu gibi keşke bugün de Türkiye’de her inanç grubunun bir mahkemesi olsa” temennisinde bulunan. Ve Erdoğan’dı, “Amacıma ulaşmak için gerekirse papaz elbisesi bile giyerim” demiş olan. Şehide “Kelle” Öcalan’a “Sayın” dediği için mahkûm olan Başbakan da Erdoğan’dan başkası değildi. ABD’nin Türkiye’ye 200 bin asker konuşlandıracağı tezkere oylaması öncesi, “Bu tezkere geçmezse memur maaşlarını ödeyemeyiz” sözleri ile Meclis’i korkutan da o olmasın sakın!
Listeyi uzatmaya hiç gerek yok.
Yukarıda söylenenlerin özünde ABD ve PKK’ya yakın bir duruş (veya en azından bir çekingenlik) hissedildiği ve tek devlet, tek millet ve tek hukuk düzeninin var olduğu, bütünlüğünü muhafaza eden bir Türkiye’den hazzedilmediği apaçık ortada. Aynı Erdoğan’ın şehit cenazesinde ağlayan analar, eşler ve babalar için yaptığı vicdan sızlatan, şehit yakınına gözyaşını bile çok gören o talihsiz teşbihini burada tekrarlamak bile istemiyorum. Varsayalım ki NATO, Irak’ın kuzeyini şemsiyesi altına aldı, Türkiye bundan ne kazanacak? NATO’nun ABD’li, İngiliz uyruklu ama aslında Yahudi asıllı generalleri Türkiye’deki Kürtlerle Irak’taki Kürtlerin Türkiye sevgisi için mi mesai sarf edecekler yoksa İsrail’in güvenliğini garanti altına almak, Türkiye Cumhuriyeti ile Asya’daki Türk cumhuriyetlerinin arasına tampon oluşturmak için bir “Yahudi Kürdistan” mı kuracaklar?
Elbette ikincisi olacak, çünkü bunun planları ta yüzyıllarca gerilerde yatıyor ve yeni versiyonu 1950’li yıllarda yapılmış, 1960’lı yıllarda da deşifre olmuştu. Zaten Büyük Orta Doğu Projesi’nin amacı da, bizzat proje sahiplerinin itirafları ile bu değil miydi?
Ya o, “Her inanç sisteminin bir mahkemesi olması” na ne demeli? “Ben mahkemelerin işine karışmayayım, mahkemeler de benim işime karışmasın!” diyen Erdoğan’ın hukuk konusunda “oturmamış bir düşüncesi” olduğu kesin. Yargı, başbakanlar dâhil, herkesin işine karışır. Niye mi? Niye olacak, her icraatın hukuka uygun olması gerekir de ondan! Erdoğan’ın özlediği o Türkiye’de acaba yalnızca Katoliklerin, Protestanların, Ortodoksların, Süryaniler ve o paraleldekilerin mi ayrı bir yargı sistemi olacak? O zaman bir Müslüman olarak, benim suçum ne? Ben de isterim arkadaş! “Kısas” der isterim, “Zekât müessesesi” der isterim.
Vermem diyemezsin! Yüzde üçe, yüzde bire, yüzde 0,5’e verdiğini yüzde 90’dan esirgeyemezsin! Öyleyse yapamayacağın şeyi söyleyip ortalığı bulandırma.
Özet olarak, Sayın Erdoğan muhtelif söz ve fiilleri mevcut yapının genleri ile “hukuk” ve “dışa bağımlılık” noktasında ve bir de, “PKK ve arkasındakilere şirin görünme” babında ciddi şekilde oynadı, Türkiye’yi rayından çıkardı. Zaten eski ray da milleti canından bezdirdiğinden ve raydan çıkmanın tehlikesi henüz duvara toslama noktasına gelmediği için millet tarafından anlaşılabilmiş değil. İşte bu raydan çıkış neticesinde 12 Haziran’dan sonra yapılacak anayasa değişiklikleri ile Türkiye’nin federatif bir yapıya dönüştürüleceği, bu dönüştürmenin nihaî sonucunun ise Türkiye’nin bir bölümünün kopuşunu hızlandıracağı da apaçık ortada. Niyet bu olabilir, olmayabilir de. Ama, PKK’nın, KCK’nın BDP’nin açıkça söyledikleri bu, Batı’da yapılan plânlar da bu yönde. Meselâ? Meselâ ABD, Türkiye’yi Kandil’e sokmuyor, Karayılan’a dokundurtmuyor. Usame bin Ladin Toros’larda olsa Türkiye’nin başına neler gelirdi, neler.. Karayılan ve yanındakilere niye dokundurulmuyor? Demek ki, niyet kötü.
Seçimlere giderken bütün bunlar görünmesin diye haftalık gündemler oluşturuluyor, seçmenin gözü “bölünmüş yollar” , TOKİ konutları, hızlı tren gibi gözle görülür elle tutulur örneklerle perdeleniyor...
Allah ömür verir yaşarsak bu söylediklerimizin ne kadar gerçek olduğu açıkça görülecek.
Keşke yanılan biz olsak.
Keşke..
Ama öyle değil maalesef. Türkiye aynı taktiklerle Osmanlı’nın parçalanışını yaşamış, şimdi, aynı delikten bir kez daha ısırılıyor, hem de aynı yılanlar tarafından üstelik...