Erdoğan'ın ve Nazarbayev'in 'Tek Millet'i
Erdoğan 19 Ocak 2013’de Gaziantep’te yaptığı konuşmada “Tek millet” kavramı konusunda yanlış anlaşıldığını izah etti. PKK’ya verilen tavizler öncesinde ve sırasında kamuoyunu yatıştırmak amaçlı, üzerine milliyetçi sos dökülmüş konuşmalar yapan Erdoğan bu konuşmalar sırasında kullandığı, tek millet, tek devlet, tek vatan ve tek bayrak kavramlarından olan tek millet konusunda yanlış anlaşıldığını kastettiği milletin Türk milleti olmadığını ifade etti.
Erdoğan şöyle söyledi: “Yola çıktığımızda ne dedik? Tek millet dedik. Ne dedik? Tek bayrak dedik. Ne dedik? Tek Vatan dedik. Biz bunlardan başka bir şey söylemedik. Birileri bunu saptırma gayreti içine girebilirler. ...Bunlar millet dediğimiz zaman zannediyorlar ki, millet sadece Türk. Millet sadece Türk değildir. Milletin içinde Türk’ü de vardır, Kürt’ü de vardır. Laz’ı da vardır. Abaza’sı da vardır. Ne varsa bu ülkede etnik unsur olarak hepsi bu millet kavramının içindedir...Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında bu milleti toparlayalım.”
Erdoğan’ın millet tanımı 1000 seneden buyana Anadolu’da Türk milletinin egemenliğini görmemezlikten gelmektedir. Millet dediğine bir ad verememektedir. Adsız millet olur mu? Eğer Erdoğan haklı olsaydı, bu ülkenin adı 11. Yüzyıldan bu yana Türkiye yani Türklerin ülkesi olmazdı. Bu ülkenin adı “Tür-kür-l-a” ve Erdoğan’ın bahsettiği 27 etnik grubun isimlerinden alınan kelimeler ile oluşurdu. Eğer bu ülke 1000 seneden buyana Türkiye ise bu ülkede yaşayan milletin adı da Türk milletidir. Peki, Türkiye’de bazı ırki anlamda Türk olmayan gruplar var mıdır? Muhakkak vardır. Ancak bu gruplarda 1000 sene içinde Türkiye’deki hakim kültürün ayrılmaz bir unsuru olmuşlardır. Bu ayrılmaz unsur oluş, mozaiğin parçaları olarak değil, olmuştur.
Edirne’de de Hakkari’de de, Sinop’ta da, Kars’ta yaşanan, yenen, içilen, uğruna ölünen ve öldürülen, hakim kültür olan Türk kültürüdür. Bu kültür Edirne’de biraz Rumeli tonları alır, Hakkari’de Orta Doğu renklerine kayar, Kars’ta Kafkas tonları ile bezenir. Ancak hepsinde hakim renk ve kültür Türk kültürüdür.
Şimdi geçelim Nursultan Nazarbayev’e. Nazarbayev Sovyetlerin yıkılmasından sonra ortaya çıkan en kırılgan devletin Kazakistan’ın lideri olmuştur. 1990’da Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin % 39’unu Kazaklar, % 61’ini diğer halklar oluşturuyordu. Ülkenin kuzeyi tamamen Rusların yerleştiği bölge idi. Her an ayrılıp Rusya ile birleşebilirdi. Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, bağımsızlığını ilan ederken devletin adının Kazak Cumhuriyeti mi yoksa Kazakistan Cumhuriyeti mi olması gerektiği tartışıldı. Rusların tepki göstermemesi için Kazakistan adı tercih edildi.
Nazarbayev çok dikkatli bir strateji izledi. Moskova’yı kızdırmadan Kazakistan’ı yeniden inşa etti. Önce Kazak milli bilinci ve tarihi geliştirildi. Nazarbayev, Kazakların tarihi kökenlerinin bizim Göktürk dediğimiz, Kazakların Türk kağanlığı dediği devlete dayandığını bütün Kazaklara öğretti. Türk bilincinin yerleşmesi için önce sağlam bir Kazak bilincinin gelişmesi gerektiğini ortaya koydu ve bu politikayı yaşama geçirdi.
20 yılda ülke nüfusuna dışarıdan gelenler ve çok çocuğu teşvik politikası sayesinde 1 milyon Kazak eklendi. Çoğu eğitimli bir milyon Rus ise Kazakistan’ı terk ederek Rusya’ya döndü. 2012’de Kazaklar nüfusun % 63’ünü oluşturur oldular. Ruslar ise % 23’e indiler. Diğer Türk boyları ile birlikte Kazakistan’da Türk nüfusu % 70 oldu. Kazak nüfusu büyük bir hızla kaliteli bir eğitimden geçiyor. Eğitime en çok para harcayan Türk devleti Kazakistan. 2020’de Kazakistan’da bütün okullarda Kazakça zorunlu ders haline gelecek. 2015’de Latin harflerine geçilmesi kararı alınmış durumda.
Şimdi Kazakistan’ın devlet adının tekrar Kazak devleti yapılması tartışılıyor. Bu süreç başlamış görünüyor.
Biz ise Türkiye’de dahi öyle diyelim etnik Türklerin en az % 85, kültürel ve duygusal Türkler ile birlikte % 90’ın üzerinde olduğu bir ülkede, Anayasamızdan Türk kavramını çıkarmaya çalışıyoruz. Sahi bu devlet Türk devleti olmayacak mı? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının devleti diye bir devlet olur mu?