Erdoğan’ın övündüğü şeye bakar mısınız?
AKP’nin, “Alnımızın Ak’ıyla 8,5 Yıl” kitapçığında, “Medeniyetler İttifakında Eş Başkan olduk” diye övünmesini elbette İslâm Şeriatı’nın hiçbir yerine koyamazsınız. Haçlı İttifakı’nın verdiği böyle bir görevi ne Allah Resulü, ne Sahabe; ne Hanefi ne Maliki ne Hanbeli ne Şafii imamları kabul eder.
Bunlar kabul etmekle kalmıyor, matah bir iş yapmışlar gibi bir de övünüyorlar.
Ve siz meselâ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bugünkü imkânlar elinde olsa elin Fransız, İtalyan, İngiliz’i ve Amerikalısına Tunus’tan Libya, Mısır, Suriye ve Irak’a kadar Müslüman komşularının kanlarının dökmesine seyirci kalacağına, hatta bir “Eş Başkan” olarak onlara “yol gösterip destek çıkacağına” ihtimal verebiliyor musunuz?
İçinizden, “Verebiliyoruz” diyenlere Bombay Cronicle dergisinin Hakimiyet-i Milliye gazetesinden alıntılayarak 27 Temmuz 1937 günü yayınladığı Atatürk’ün şu sözlerini bir kez daha hatırlatmak isteriz:
“Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzu altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz.
Allah’ın izniyle kuvvetliyiz
Şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt kalmakla itham edildiklerini vurgulayan Atatürk konuşmasında şunları belirtti: Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu, yani mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahattin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri toprakların yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa’nın bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.”
Siz şimdi bir, birilerinin bu millete “Dünyanın lideri” olarak pazarladığı Sayın Erdoğan’ın yaptıklarına bakın bir de yine o cenahın halka “Din düşmanı” olarak pazarladıkları rahmetlinin İslâm âlemi ve Filistin’in geleceği için çizdiği ufka ve o ufukta Türk milletine biçtiği role bakın... Söyleyin Allah aşkına sizce hangisi ümmet için hayırlıdır, hangisi Türk milletinin tarih ve haysiyetine uygundur ve daha da önemlisi sizce hangisinden Allah ve Resulü razıdır?
Adamlar, “Haçlı seferi başlattık” diyor, Erdoğan tutuyor, “Haçlı seferi demeyin” aklı veriyor. Yahu kardeşim dökülen kan Müslüman kanı, parçalanan ülke Müslüman’ın ülkesi, el konulan petrol ve bütün doğal kaynaklar Müslüman’ın petrol ve doğal kaynakları, postallarla girilen ibadethaneler Müslüman’ın camileri ve bunları yapanlar da Hıristiyanlar. Afganistan’a “Haçlı seferi başlattık” diye çullanıyorlar, Libya’ya, “Haçlı seferi başlattık” diye saldırıyorlar. Tevil etmek sana mı düştü? Haçlı adına tevil yetmemiş olacak ki hem Avrupa Parlamentolarında, hem seçim kitapçıklarında “Haçlı seferleri” Erdoğan için bir “Kültür alışverişi” olup çıkıveriyor. Yani, “Eş Başkan” olarak bu kadar görev şuuru ve hizmet aşkı insanı gerçekten çileden çıkartıyor. Haçlıya gösterilen merhametin kırıntısını YGS’nin Ali Demir eliyle şifre mağduru ettiği öğrencilere gösterin de, teselli bulalım. Onu bile yapmıyor, üstelik, “Karşılarına on bin öğrenci de biz çıkartırız” diyerek bir ülke başbakanına asla yakışmayacak şeyi yapıyor, ülke gençliğini hükümet eliyle karşı karşıya getirme zihniyeti sergiliyor.
Aziz dostlar seçimlerden sonra “Medeniyetler İttifakı’nın Eş Başkanı” olmakla övünen bu zihniyet anayasayı değiştirecek ve Türkiye’de kökü binlerce yıla dayanan ve bu topraklarda var olmamızın, tutunmamızın, Haçlı İttifakı karşısında tarihten silinmememizin mayası olan Türk -İslâm medeniyetine son verip, Türkiye’yi bir “Medeniyetler ittifakı” haline dönüştürecek.
Vatikan’ın istediği de bu.
Siyonizm’in istediği de bu.
Her ikisinin üstündeki küresel sermayenin istediği de bu.
Sizce Hz. Muhammed (s.a.v) bin yıldır birlikte yaşayan Müslüman Türk’le Müslüman Kürdün ayrı bayrak taşıması, ayrı devlet olmasına yol açacak bu sürece dua mı eder, beddua mı? Dua eder diyorsanız, sırtımız yere gelmez. Beddua eder diyorsanız, Peygamber bedduası alanı da Allah’ın gazabından kimse kurtaramaz.
Daha ne diyeyim!