Erdoğanın Mısır'a değil de ABD'ye gitmesi gerekmez mi?
Artık anlaşıldı ki İsrail’in Gazze’ye son 60 yılın en ağır saldırılarını başlatarak Filistin halkına karşı giriştiği soykırım uygulaması Hamas’ın fırlattığı ve ancak çıkardığı gürültü ile uyuyan çocukları korkutmaktan başka bir işe yaramayan Katyuşa roketleriyle falan alakalı değil.
Bunu biz değil İsrail’in en önemli gazetelerinden Haaretz söylüyor. Haaretz’e göre Hamas’la ateşkes anlaşması imzalayan İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, ordusuna, operasyona başlama talimatını 18 Haziran 2008’de vermiş, yani İsrail, “Ateşkes” süresini askeri açıdan hazırlık yaparak, istihbarat toplama ve kamuoyunu yanıltmak için kullanmış. Yanılttıklarının başında da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan var maalesef. Bu arada hükümetin Dış Politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun da kulaklarını çınlatmak lâzım. Yüksek bir ihtimaldir ki Hamas’ın saldırıya hazırlıksız yakalanmasının en önemli sebeplerinden biri de İsrail’in bu saldırıya altı ay önceden başladığını fark edemeyen, edemediği için de Hamas’a güvence veren “Arabulucu” rolündeki Türkiye’dir.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail saldırılarını, “Bu bize karşı da yapılmış bir saygısızlıktır” diye itiraf etmesi, “diplomatik” bir üslup olmasa da, samimiyetini izhar bakımından güzel bir ifadedir ve bize göre saygıya lâyıktır. Lâkin Sayın Erdoğan’ın bütün bu Türkiye’yi zor durumda bırakan İsrail saldırılarından sonra muhtemelen “durumu telafi etmek” amacıyla Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır’a gidecek olması gerçekten anlaşılabilir bir durum değildir. İlk bakışta bu trafik, helal olsun, Türkiye yine aktif politika uyguluyor, hiçbir Arap, hiçbir Müslüman, hiçbir hak ve adalet peşinde olduğunu söyleyen bir ülkenin yapamadığını yapıyor, terörist devlet İsrail’in başlattığı Filistin soykırımını önlemek için bölge ülkelerini harekete geçirmek üzere yollara düşmüş bulunuyor görüntüsü veriyor olabilir.
Ama bölgede olup bitenlerden az buçuk haberi olanlar için Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ziyaret edeceği bu dört ülkenin bir “Hamas düşmanı” olduğunu ve bu yüzden İsrail’in Hamas’ı vurmasına içten içe sevindiklerini bilir. Evet, bu ülke halkları Hamas’tı, El Fetih’ti demeden Filistin halkının yanındadır ama hükümetleri, ülkelerindeki rejim aleyhtarı örgütlerle dayanışması yüzünden, karşısında, hatta Hamas’ın düşmanıdırlar. Sayın Erdoğan’ın ziyareti ile durum tersine mi dönecek?!
Tabii ki böyle bir şey olmayacak.
Belki de şu olacak.
Ziyaret ettiği ülke halkları Erdoğan’ın bu ziyaretinden memnun kalacak, bu da, gittiği ülkelerdeki hükümetleri tedirgin edecek, yani bu ziyaretler Türkiye’ye faydadan çok zarar getirecek. Çünkü ilişkiler devletten devletedir de ondan. Sen gidecek Suudi hükümetini Suudi halkı karşısında zor durumda bırakacaksın, sonra da Suudilerden çamura saplanmış ekonomi tekerine bir omuz vermesini isteyeceksin.
Can alıcı soru şu:
“- İsrail’i bu soykırımdan vazgeçirebilecek güç kimde var?”
Bu sorunun ise cevabı tek:
“- Amerika Birleşik Devletleri!”
Öyleyse dört değil, 44 tane halkı Müslüman olan ülkeyi dolaşmaktansa, İsrail vahşetini önlemek için, ABD’ye gitmek gerekmez mi?
Üstelik siz Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, “Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı” sıfatıyla, İsrail’e güç yetirebilecek tek ülke olan ABD’nin, ABD Başkanı Bush’un yardımcısı değil misiniz?
Bölgedeki her türlü gelişmeden birinci derecede sorumlu Bush ise, ikinci derecede sorumlu olan da siz değil misiniz? İnsan bu durumda Mısır yahut Suudi Arabistan’a mı gider yoksa ABD’ye gidip, “Sayın Başkan, bu yapılanlar yanlış” mı der?
Hadi Abdullah Gül’ün uçakla yolculuk yapma sorunu var! Ya sizin?
İnsan bir telefon da mı açmaz, açamaz...
Yoksa, Mehmetçiğin başına çuval geçirdiklerinde telefonlarınıza çıkmadıkları gibi şu günlerde de mi, “Evde yokuz!” dedirtiyorlar...