Erdoğan’ın kürtajı!
Güvercin ve kumruların yavruları yumurtadan çıkma dönemlerinde kargagillerden olan saksağan bu kuşların yuva yapabileceği yerleri bir bir dolaşmaya başlar.
Konmadık balkon, araştırmadığı telefon direği bırakmaz. Yuvayı bulup yavruyu görünce kaptığı gibi bir başka yere konar. Eğer güvercin yahut kumru ölümü pahasına karga ile savaşa tutuşursa kargalar hemen iş bölümü yapar, genelde bir şekilde yavruyu yuvadan alır, canlı canlı, yavrunun etini keskin gagaları ile kopara kopara yerler.
Balkondan böyle manzaraları defalarca gördüm. Kurtarabildiklerim oldu, kurtaramadıklarım oldu.
İşte kürtaj böyle bir şeydir.
Anne rahminde müziği duyan, annesi ile sevinen ve annesi ile üzülen cenin, yani insan, kesici ve koparıcı aletlerle parça parça rahimden alınır.
Yani Erdoğan’ın kürtaj için “cinayet” demesi bir gerçeğin ifadesidir. Özel sağlık kuruluşlarında ve tüp bebek merkezlerinde kürtaj, kan tahlili yapmak gibi sıradan bir iş haline gelmiştir.
Gerçek bu iken kimi CHP’li yetkililer ve bazı hanımefendiler çok ağır ifadelerle Erdoğan’a saldırmış, “Kürtaj bizim hakkımız, söke söke alırız” yaklaşımı sergileyerek AKP’nin değirmenine “iyi dönsün” diye epeyce su taşımışlardır.
“Sen cenin olsan!”
Kişinin erdemi kendisine yapılmasını istemediği şeyin başkasına da yapılmasını istememesindedir. Kürtaj, İslâm’ın kabul etmediği bir operasyondur. Tamam, birilerinin değer önceliği Kur’an olmayabilir. Amma, Aileden Sorumlu Bakan’ın da dile getirdiği gibi ilmî hakikatler ve bazılarının kıblesi olan Avrupa da, kürtaj için cinayet yaklaşımı sergilemekte. Ve Türkiye’deki kürtaj oranı neredeyse Avrupa’yı ikiye katlamakta.
Biz sözü uzatmayalım.
Yaraya çok güzel parmak basan İslâm Hukuku Profesörü Orhan Çeker’in kürtajı savunanlar için Akit’e söylediklerini aktaralım.
Çeker Hoca soruyor:
“-Sen anne karnında cenin olsan kürtajı kabul eder misin?”
Sahi, eder misiniz? Saksağanın kumru yavrusunu yemesi gibi, cerrahi aletlerle etinizin kopartıla kopartıla öldürülmenizi ister misiniz?
“Kürtaj bir erkek hakkıdır!”
Dışarıdan bakıldığında kürtaj bir “kadın hakkı” gibi gözüküyor. Belki parklarda çocuklarını değil, köpeklerini gezdiren Avrupalı kadınlar için kürtaj gerçekten bir kadın hakkı olabilir.
Türkiye’de ise bu tür hayat tarzı yaşayan kadın, kadın nüfusumuzun olsa olsa yüzde 5’idir.
Ne kadar zorlansa bu oranı yüzde 10’a çıkartamazsınız.
İyi de, “kadın hakkı” olmadığı halde nasıl oluyor da Türkiye’de “kürtaj” Avrupa’dakinin neredeyse iki katına yaklaşıyor?
Yani “kürtaj hakkını” kullanan kim?
Kim olacak, erkekler tabii...
Duygu yönü ağır hanımefendileri evlenme vaadi, yoksul kadınları aç ve açıkta bırakmama sözü ile hamile bırakan erkekler o kadınlarla birlikte erinde geçinde soluğu ameliyathanelerde, kürtaj masalarında alıyor, nefislerinin aleti ettiği kadınları hem ruhen hem bedenen bir kez daha çökertiyor, çürütüyorlar..
Yani Türkiye’de kürtaj bir kadın hakkı değil, erkek hakkı olarak tecelli ediyor.
CHP bunu da göremediği için mağdur kadınların içlerinden diş bilediği bir parti haline geliyor...
“Erdoğan’ın kürtajı”
Çağdaşlık adına, laiklikle ilgi kurarak ve kadın hakkı zannederek ilmî, insanî ve İslâmî bir hakikat olan “kürtaj cinayetlerinin” yanında yer alan CHP’ye, Erdoğan böylece bir “oy kürtajı” operasyonu gerçekleştiriyor.
CHP’lilerin oylarını, CHP yönetiminin yanlış yerde duruşları sebebiyle söke söke, koparta koparta, AKP’nin sandığına taşıyor...
Tabi Erdoğan hata da yapmıyor değil.
Kendisini bunaltan Uludere olayını gündemden düşürmek için, “Her kürtaj bir Uludere’dir” deyiveriyor. Deyiveriyor amma Uludere gündemden düşmüyor, bu bir.
Ahmet Hakan’ın da dediği gibi bundan böyle ne zaman bir “kürtaj” lafı geçse, akla hemen “Uludere” gelecek, yani Erdoğan unutturmak istediği Uludere’yi kendi dili ile unutulmamak üzere beyinlere kazımış oluyor, bu da, iki...