Erdoğan’ın gece denetlemeleri sıklaştı...

Yargıyı ve yargı kararlarını çıkarına geldiği gibi kullanmakta ustalaşan, işine geleni öve öve bitiremeyen, işine gelmeyeni ise anında tu kaka eden, yargı ile kavgalı Recep Erdoğan’ın malumunuz çok büyük bir hayali var.
Atatürk Orman Çiftliği’nde, Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin kararına rağmen devam eden Başbakanlık Sarayı inşaatı. Erdoğan, mahkemenin yeni Başbakanlık binası için tarihi SİT statüsünün değiştirilmesi kararını iptaline rağmen  “Yaptığımız hukuksuz bir şey yok, güçleri yetiyorsa yıksınlar. Başbakanlık binasının yapımı ile ilgili bir sıkıntı söz konusu değil, inşallah Nisan, Mayıs gibi açılışını yapacağız” diyerek meydan okumuştu. 
Erdoğan’ın kendi hukuku için hukuk tanımazlığı sıradanlaştığından Başkentteki Beyaz Saray inşaatı tam gaz devam ediyor. Ankara Valisi de  “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” pozisyonunda, kulağının üstüne yatmış olup biteni seyrediyor.
Buraya kadar olanda alışıla gelmedik bir husus yok. Bunlar artık sıradan olaylar bizim için.
Peki, gariplik nerede?..
Başbakan Recep Erdoğan, son günlerde Beyaz Saray inşaatı teftişlerini hızlandırdı. Erdoğan, bu hafta içinde üst üste gece yarısı baskınlarıyla denetlemelere gitti. İnşaatın ince ayarlarını yaptı, tespit ettiği noksanlıkların bir an önce tamamlanması için talimatlar verip, fırçalar attı. 
Hayır!.. Burada bir gariplik yok..
Peki nerede?..
Recep Erdoğan’ın Beyaz Saray inşaatının bu kadar çok üstüne düşmesi  AKP içinde soru işareti ve kuşkulara sebep oldu. Erdoğan’ın yakın kurmayları,  “Patron Başbakanlık Sarayı’nın üstüne çok düştü. Acaba bizim haberimiz olmadan Cumhurbaşkanlığı adaylığından vaz mı geçecek” diye dedikodu(!) yapıyor.
Not; Sayın Erdoğan, gece ziyaretlerinizin sızması yüzünden lütfen koruma polislerinizi sıkıştırtmayın. İnanın bana, onların bir zerre günahı yok..


CHP’ye kıyağım olsun...
Yakından izlediğim kadarıyla şahidim. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, mahalli seçimler sürecinde olağanüstü tempoyla olağanüstü bir çalışma gösterdi. Parti örgütü Kılıçdaroğlu’nun çalışmalarına bazı bölgelerde ayak uydurabildi bazı yerlerde ise çok yetersiz kaldı. 30 Mart’ta beklediğini bulamayan CHP Genel Merkezi, öz eleştiri sürecini hemen başlattı. Hâlâ da devam ediyor. Toplantı üstüne toplantılar yapılıyor, kafa patlatıyorlar.
Bence bu kadar yorulmaya gerek yok. İstanbul’da yaşayan bir dostumun başından geçenlerden hareketle izah edeyim;
İstanbul’da CHP’li belediye başkanının yönettiği bir ilçede oturuyor dostum. Mahallesinde bulunmayan çöp konteynırlarının konulması için  belediyeye müracaat etmek istemişler. Halkın şikayetlerine reva olması için kurulan masayı aramışlar. Bir yetkili, diğer yetkiliyi adres göstermiş. O yetkili, bir başka yetkiliye havale etmiş işi.. O yetkili de  “ben sorumlu değilim” diye çöp konteynırlarından sorumlu danışmana pası atmış bir de cep telefonu numarası vermiş. Ara ara, ulaşılamamış çöp konteynırlarından sorumlu danışmana. Tabii bu arada sokağı da pislik götürüyor..
İstanbul’da yaşayan dertli dostum dedi ki;  “İlçemizde bir kanalizasyon sıkıntısı oldu. Yol da çöktü. İSKİ’yi aradık. En kısa sürede geldiler. Tamir ettiler. Çöken yolu ve etrafını da en güzel şekilde yapıp iki gün içinde tüm sorunu giderdiler.” 
Büyük salonlarda büyük toplantılar yaparak, akademisyenleri, ünlü anket yöneticilerini ve bilumum uzmanları çağırarak  “nerede hata yaptık”  sorusuna cevap arıyor CHP yöneticileri.
Çok zaman ve çokça da para harcıyorlar. Onun için CHP’ye bir kıyak yapayım istedim ve gerçek sorunun tam nerede ve hangi zihniyette olduğunun tipik yaşanmış örneğini aktardım.
Tüm muhalefet partileri için çözüm o kadar kolay ki;
Vatandaşa yakınlaşıp bir de günlük sorunlarını yeterince kavrayıp anında çözüm üretilebilse!..
Tapelere rağmen neden oy alıyorlar sorusunun cevabı çok basit aslında...


Çığlık atmayı mı öğretelim!..
Zinayı serbest bırakın...
Taşları bağlayıp, itleri serbest bırakın...
Haramı meşru hale getirin...
Televole, baldır bacak, harem, her türlü ahlak dışı ilişkilerin sergilendiği dizileri topluma örnek model olarak dayatın.
Okulların hemen yanı başındaki bar, pavyon, ganyan, loto-toto bayilerine ruhsat verin.
Okullardaki eğitim sistemini yalama edin, öğretmenin saygınlığını ve de otoritesini yerin dibine batırın..
Peygamber efendimizin ahlakı ve yaşayışının öğretmekle görevli din adamlarını parti sözcüsü yapın.
Polisi, savcıyı, yargıcı siyasi ikbal peşine düşürün..
Hırsızı, gaspçıyı, teröristi, sokaklara salın..
Memleketi insan kaçakçılarının ve organ mafyasının ana üssü haline getirin..
Sonra da hiç utanıp sıkılmadan çıkın milletin karşısına, çocuk cinayetlerin önlenmesi için ciğeri yanan ana babalara  “çocuğunuza çığlık atmayı öğretin” diye akıl verin. Bir de dalga geçer gibi yaraya ABD modeli merhem yasası önerin.
Katile, sapığa önlem almıyorsunuz, çocuklarımızın çığlık atmasını istiyorsunuz. Biz, çığlık atma eğitimini verirken çocuklarımıza nasıl bir izahta bulunalım?.. Bir zahmet bunun da yolunu gösterir misiniz!..
Aile Bakanı Ayşenur İslam hanımefendi eltiniz Merwe hanım mı size akıl veriyor?..
Toplumdaki sapıklıkların önüne sadece yasalarla geçilebileceğine inanıyorsanız, o zaman iktidarınızın serbest bıraktığı zina meselesine bir el atın da görelim!..

Yazarın Diğer Yazıları