Erdoğan'ı vuracak..

Başbakan Erdoğan’ı vuracak olan nefsidir, ben ne yaparsam doğru, başkası ne yaparsa yanlış deyişi, en ufak eleştiri yapana ciğerini söker gibi bakışıdır.
Çünkü her yaptığı doğru olan yalnızca Allah’tır.
Beyefendi sürekli, “Yahu bir gün olsun çıkıp, ‘şunu doğru yaptınız!’ dediğinizi duymadık” ve “Her yaptığımız yanlış mı, böyle bir şey olabilir mi?” diye muhalif parti ve gazeteleri halka şikâyet ediyor da..
Bu sözleri defalarca söyleyen biri olarak bir gün olsun çıkıp, “Yahu yaptığım her şey doğru mu” diye kendini sigaya çekmiyor, “Şahsıma ve partimize yapılan uyarıların içinde bir tek bile olsa doğru yok mu, bunların hepsi yanlış olabilir mi, bu mümkün mü?” diye sormayı nefsine yediremiyor!
İşte Erdoğan’ı vuracak olan budur.
Hem de yerden yere vuracak olan..
Bu halin ne olduğunu çok iyi bilir, bilir de, kendine konduramadığı ve çevresinde bir tane bile “patlıcan dalkavuğu” barınamadığından, etrafını kuşatanlar servetlerine servet katar, çoluk çocuğun düğün davetiyeleri başka ülkelere elçilikler kanalıyla değil de devletin uçağı ile dağıtılır. Devlet bankalarının imkânları ya yandaş gazetelere reklâm ya yandaş gazete satın alacak olanlara kredi olarak dağıtılır ama o “Yetim hakkı yedirmem” demeye devam eder, yetmez, “Ne kadar mağduruz, bir bilseniz!” diye gözyaşı döker.
Peki bu nedir biliyor musunuz, bu, mağdur ettiklerinin elinden mağdur olma, ağlattıklarının elinden gözyaşı dökme hakkının bile alınmasıdır.
Dünkü grup toplantısında Bahçeli’nin Erdoğan’ın oluşturduğu zihniyeti tasvir ederken, “Brüksel’de Avrupalı, Washington’da Amerikalı, Erivan’da Ermeni, Erbil’de Kürt” tanımlaması, söyleyin Allah aşkınıza abartı mı?
“Süpürmeyin, kullanın!” diyenler bile, “Ne mutlu Türküm!” diyenlerden üstün tutulmadı mı?
Öyle bir yandaş medya oluşturuldu ki, bir suçlama dolayısıyla mahkemeye çıkan asker yahut muhalif biri için manşet anında, “Hesap veriyor!” diye atılıyor.
Yahu ne “hesap vermesi” adam, “ifade veriyor, ifade” hani, suçluluğu ispatlanana kadar insanlar masumdu, hani İslâm “hüsnü zan” emrediyordu; bütün “hüsnü zan”ların AKP’ye tahsis edildiği bir dönem yaşıyoruz, bu hâl Sayın Başbakanın, “Bizim yaptığımız her şey doğru, başkalarının bütün yaptıkları yanlış!” ruh halinin basına yansıması değil mi? Deniz Feneri için, “Hesap veriyor” manşeti atabilir mi bunlar?
Masumiyet karinesini savunmak bile “darbeci” yaftasını yemek için kâfi sebep, artık. Bahanesi de, bu ülkede asker darbe yapmadı mı, 1960 olmadı mı, 12 Eylül, 28 Şubat yaşanmadı mı?
“Yani?”
Yani, “Asker mi, ne yaparsa yanlış!” toptancılığı..
Kardeşim elbette askerin içinde de çürükler var(dır). Hele Deniz Kuvvetleri’nde var olduğu söylenen basına yansıyan son çirkinliklerin yüzde beşi bile doğru ise, bir orduya yapılabilecek en büyük kötülük yapılmış demektir, bunun hesabını sormayan, alçaktır, sormayanlar, bu hadisenin üzerine gitmeyenler bizzat ordunun en büyük düşmanıdır.
İyi de, bunu yapacak olan siyasi iradenin arkasında duracağı hukuktur. Mağdur rolü, ah, ah, bizim başımıza daha neler geldi neler ağlaması, hele buradan oy devşirilmeye çalışılması, “Ben görevimi yapmıyorum, yapamıyorken de haklıyım, haksız hep başkası” kumpası değil mi?
Askerin “görevinin dışında yaptığı her şey” vicdan ve hukuk açısından ne ise, “iktidarın ağlaması” da vicdan ve hukuk mihenginde, işte o dur.
Çünkü, “ağlamak, görevin dışında yapılan şeyin ta kendisi” dir.

Yazarın Diğer Yazıları