Erdoğan'ı tersten oku

Türkiye’de olacakları önceden kestirmenin formülü var. Eğer Başbakan’ın söylediklerini tersten okumaya alışırsanız, kahin kesilip yarın başınıza gelecekleri bilebilir, şok gelişmelere hazırlıklı olabilirsiniz

NE derse tersine...
Diyelim ki Başbakan, “İşçi kardeşlerimizin 1 Mayıs’ı emek ve dayanışma günü kutlamaları için karar almış bulunuyoruz” dediği an, işçilerin 1 Mayıs’ta dayak yiyeceklerini anlamışımdır.
Nitekim “Çiftçimizin artık yüzü gülecek” dedikten sonradır ki ana tarım ürünlerimizin ithali açıldı ve çiftçiler traktörlerini galericilerin önüne götürüp sattılar.
“Şimdi sıra üniversitelerin iyi çalışmasında” dediğinde üniversiteler, “Şimdi de Merkez Bankamızın yerini düzeltiyoruz” dediği zaman Merkez Bankası karıştı.
“Genel Sağlık Sigortası ile iş hayatında reform yapıyoruz” dediği an, insanlar 1.5 yaşındaki çocuklarının elinden tutup onu “frezeci ustası” yapmaya gittiler.
“En az üç çocuk doğurun” demesi, Anadolu’dan İstanbul’a gelenlere, “Bu kadar çok kalabalık olmaz, vize uygulayalım” önerisinden hemen sonraya denk gelir.
“Şimdi hep birlikte doğayı koruyacağız” dedikten hemen sonradır; ormanların kesilip yerine otel yapılmasına ilişkin yasanın yürürlüğe girmesi...

* * *

Ne derse tersine...
“Şimdi bilin bakalım yapmamız gereken hakikaten önemli neye sıra gelmiştir...”
“....?”
“Hortumları kesmeye...”
İşte; torbayla altın toplama düğünlerinin, 14.5 yaşında şirket sahibi olmanın, likit yumurta ve mısır gevreği işinin, gemiciliğin, damada ihalesiz ve kamu bankalarının parası ile gazete-TV kapatma sürecinin başlama tarihidir bu “hortumları kesme” sözü.

* * *


“Yargının bağımsızlığı için reform yapmaya sıra geldi” dedikten sonra ne çıktı?..
Yargı krizi...
Çünkü yargıçlar; yargı bağımsızlığının, yargının AKP’lileştirilmesi olduğunu anladılar.
Ben bakarım:
Ne dedi?..
Ne dediyse tersine...
* Bekir Coşkun / Hürriyet


++++++


Ruh hastası
Dünyanın tanınmış psikiyatrlarından Vamık D.Volkan, “Kan Bağı-Etnik Gururdan Etnik Teröre” adlı kitabında, Öcalan’ın kişilik çözümlemesini yapmış. Kitabı öneren Hürriyet yazarı Mehmet Y.Yılmaz “ Şiddeti ve öldürmeyi yücelten, çocukluğunun soğuk çevresi, annesi tarafından reddedilmesi ve aşağılanan bir babanın varlığının yarattığı kişilik bozuklukları içinde kıvranan bir portre var karşımızda” diyor ve böyle bir kişiliği “saygın bir önder” olarak görülebilmesinin vehametini vurguluyor.
Bence daha vahimi var. O da, 40 bine yakın insanın kanıyla beslenen bebek katilinin ruh sağlığında arazlar arayarak, “cezai ehliyeti yoktur” denebilmesi için ortam hazırlamak.



++++++

Tamamen duygusal

MİnnetİN ADI İRADE OLDU
İktidarın ’milli irade’den ne anladığı göreceliydi. Milli Gazete’den Afet Ilgaz anlatnca, neden insanları sopaların ucuna takıp oynatan kuklacılar gibi davrandıkları anlaşılır hale geldi. Ilgaz AKP’nin arkasına aldığı yüzde 47’lik milli iradeyi şöyle tarif ediyor: “ Kimsenin pek üstüne gitmediği seçim sonuçlarına karışmış şaibeler, akıl durduracak ölçüde devlet kesesinden yahut belediyelerin Avrupa fonlarından sağlanan paralarla herhalde ” helal “ olmayan yardımlar geliştirerek insanın tabiatında olan minnet duygusunu oya çevirdiler, sonra bu, milli irade (!) oldu”.



++++++


16.5 milyon neden oy verdi?
Boşa üzülmüşsünüz. Kimse size yargıyla kavga edin diye oy vermemiş.
Yargıtay’a cevap yetiştirmezse 16.5 milyon insana ihanet etmiş olacağına inaan Başbakan rahat etsin.Mehmet Tezkan, Vatan’daki köşesinde oyverenlerin nedenlerini sıraladı: “Kimi, icraatını başarılı bulmuştur.. Kimi, Gül Cumhurbaşkanı olsun diye vermiştir.. Kimi, koalisyon olmasın da demiştir.. Kimi, köyüne yol yapıldığı için, su getirildiği için vermiştir.. Kimi, TOKİ’den konut almıştır.. Kimi, AKP’li belediyelerden yardım alıyordur.. Kimi, temel gıda maddeleri sağlanıyor diye oy vermiştir.. Kimi, kömür yardımı almıştır..”



++++++


TRT açıklaması
TRT spikerlerinin, Avrupa Futbol Şampiyonası için ATV’ye kiralandığına ilişkin haber, “Çalışanlarımız kiralık değil, birer değerdir. Bu değerleri, değişik TV kanalları vasıtasıyla Türkiye ile paylaşmak bizim için bir onurdur” açıklamasıyla doğrulandı. TRT Basın Müşavirliği’nden dün yapılan yazılı açıklamada, özetle şöyle denildi:
“22 Mayıs 2008’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle bazı TRT çalışanlarının başka kuruluşlarda geçici süreyle çalışmasına imkán sağlanmıştır. Yönetmeliği, ’TRT çalışanları kiralanıyor’cümlesiyle özetleyenler bilmelidirler ki hiçbir çalışanımız kiralık değildir. Her çalışanımız bir değerdir. Bu değerleri de değişik TV kanalları vasıtasıyla Türkiye ile paylaşmak bizim için bir onurdur.
Yapılan hizmet anlaşmasıyla TRT’nin mesleğinde uzman çalışanları, maç yayınları için ATV’de belirli bir süre için belirli şartlarda çalışacak, kanal da Euro 2008 maç yayınlarını TRT’ye ücretsiz verecek. Bu anlaşma, yayıncılık sektörü için büyük başarıdır. TRT yönetimi bu anlaşmayla Türk sporseverlerin kaliteli maç yayını izlemesine katkıda bulunacak, aynı zamanda da hatırı sayılır gelir elde edecektir.”
Haber-Sen Merkez Yönetim Kurulu üyesi Osman Köse, açıklamanın, “Kiralamanın itirafı” olduğunu belirterek, ilgili yönetmelik maddesinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle yargıya başvuracaklarını söyledi. TRT çalışanlarının devlet memuru olduğunu anımsatan Köse, “Devlet memurlarının çalışma koşulları yasayla düzenlenir. Memurlar, hiçbir şekilde özel kuruluşların emrine verilemez. TRT’nin övünmek istiyorsa kitleleri böylesine ilgilendiren önemli bir organizasyonun ihalesini kazanmalıydı” dedi.
* Hürriyet



++++++


‘Üç Maymun’ değilmiş
Oray Eğin, Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’daki ödül töreninde kullandığı “yalnız ve güzel ülkeme” ifadesinin kodlarını çözmeye çalışırken, karşısına bir başka ’ödüllü kişi’ Orhan Pamuk çıktı. Bakın Ceylan ile Pamuk’u birbirinden ayıran temel farklar neler:
Nuri Bilge Ceylan, diyor ki “Yalnız ve güzel ülkeme.” Ceylan’ın hiçbir politik çıkışını, hiçbir tartışmada yer alışını hatırlamıyoruz. Siyasi konularda fikir belirten, yabancı gazetecilere demeçler verip onların iştahını kabartan biri değil.
Aklıma Orhan Pamuk geldi ister istemez. Onun Nobel konuşmasını yaptığı salondaydım ben de.
Pamuk “Babamın Bavulu” konuşmasını yaparken, ben de tarihe tanıklık ettiğimi hissediyordum. Ama bugün de bir gazeteci olarak, tarihe not düşme görevi yapıyorsak eğer bazı gerçeklerin de artık dillendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Orhan Pamuk, sanatından çok sözleriyle gündemde Batı dünyasında. Nuri Bilge Ceylan ise sadece ve sadece işleriyle. Aralarındaki en temel fark bu. Biri çok konuşuyor, öbürü hiç konuşmuyor. Biri konuşarak ödül alınacağını düşünüyor, diğeri hiç konuşmadan da ödül alınacağını gösteriyor.
Biri ülkesini şikayet ediyor, diğeri ülkesinin arkasında duruyor. Biri Türkiye’yi her fırsatta karalıyor, diğeri Türkiye karalanacak bir ülke olmasın diye çağrıda bulunuyor.
Biri ülkesini sevmiyor, diğeri ülkesini seviyor.
Biri ülkesinde hiç sevilmiyor, diğeri ise bu ülkenin insanları tarafından bağrına basılıyor.
Burada birinin diğeriyle arasındaki temel farkları düşünmesi gerekiyor.
* Oray Eğin / Akşam



++++++


Elif Şafak’ın tasavvuf kaynakçası
Elif Şafak’ın tasavvuf konusunda yabancı kaynaklardan dem vurmasına takılan bir okuru, “Batı toplumlarında son derece önemli tasavvuf araştırmacıları olduğunu, hatta başta Mevlânâ olmak üzere önemli mutasavvıfların eserlerinin bizden çok oralarda okunduğunu söylüyorsunuz.Ama bu araştırmacılar kim, isim isim bahsetseniz...” demiş.
Biz de Şafak’ın bu vesile ile verdiği cevap sayesinde, ’İslam konusunda ciddi önyargılar ve yanıltıcı genellemelere karşı gerek toplumlar gerekse yüzyıllar arasında bilgi akışı sağlayan William Chittick’i, İslam’a ’taoist bir vizyon’oluşturan eşi Sachiko Murata’yı, ömrünü tasavvufa adayan Annemarie Schimmel’i, kendi Mevlana’larını yaratan Nicholson ve Barks’ı daha iyi tanımış, ’dinlerle diyalog kurmak’ istediğimizde nereye başvuracağımızı öğrenmiş olduk.



++++++

MİNİ YORUM
Cumhuriyet
Melih Aşık 1938’den beri Cumhuriyet’e karşı azgınlaşan bir karşı devrim yaşandığından söz etmiş. 1921 Anayasası ile yeni rejimin ilanı ve; Teşviki Sanayi, Milli burjuvazi girişimleri, 1. Kalkınma Planı ile açılıp şimdi birer birer özelleştirilen fabrikalar, ilk İktisat Kongresi kararları, köylünün toprağın sahibi yapılması, kooperatifler, Kabotaj Kanunu, Tevhid-i Tedrisat, Medeni Kanun, Patrikhanenin yetkilerinin dinle sınırlandırılması, İnkılapları güvenceye alan 24 Anayasası, TDK ve TTK’nın kurulması, Balkan ve Sadabat Paktları, bugün Kraliçe’nin onuruna delinen Montrö... Cumhuriyet buydu! 10. yıl ruhunu törpüleye törpüleye bizi bugünlere getirenlerin...(herkes dilediğini söylesin)
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları