Erdoğan ve Gül'e 2 soru
Başbakan’ın basına öfkesine dikkat çeken Can Ataklı, şehit haberleri gelirken referandum için Kayseri’ye giden Gül’e, “Sayın Cumhurbaşkanı oy vermeniz çok mu gerekliydi?” diye sordu.
Hain saldırı cumartesi gecesi 0.20’de başlamış. Saatlerce süren çatışmalardan sonra 10’dan fazla askerimiz şehit olmuş. Çok daha fazlası da yaralı.
En azından sabahın ilk saatlerinden itibaren bu konuyla ilgili resmi bir açıklama bekliyorsunuz. Ülkeyi yöneten insanların bu hainlik karşısında ne yapacaklarını merak ediyorsunuz.
Ama tek kelime bile duyamıyorsunuz. Ne zamana kadar? Saat 13.30’a kadar. Ancak bu satte Başbakan birkaç dakikalığına medyanın karşısına çıkıyor ve ilk açıklamayı yapıyor.
Ama açıklamadan çok bir azarlama seansı sanki. Başbakan bu büyük olay karşısında televizyonların özel yayına geçmesine çok içerlemiş. Diyor ki “Ajite etmeyin.”
İyi güzel de ne yapılacaktı örneğin? Türkiye’nin yüreği yanarken cıvık eğlence programlarına devam mı edilecekti?
Daha ciddi ve çaplı açıklama ise olayın kamuoyu tarafından duyulmasından 12 saat sonra yapılabildi. Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek ancak akşamın 18.00’inde medyanın karşısına çıktı ve bir parça bilgi verdi.
Ama ne tuhaftır ki Çiçek de aynı Başbakan gibi öfke içinde medyayı suçlamaya kalktı. “Kerameti kendinden menkul sözde uzmanların” televizyon kanallarına çıkıp konuşmasından duydukları rahatsızlığı dile getirdi.
Oysa televizyonlarda AKP hükümetine alkış tutan “kerameti kendinden menkul yazar çizerlerin” sayısı çok daha fazlaydı. Ve onlar da “Acaba bu saldırıyı gerçekten PKK mı yaptı yoksa iktidarı yıpratma kampanyasının bir parçası mı?” sorusunu sormaya çalışıyordu üstü kapalı olarak.
Cemil Çiçek’i bu kadar öfke, telaş ve moral bozukluğu içinde görünce açıkçası şaşırdım. Bu tavır Türkiye’nin bu olay karşısında bile aktif biçimde inisiyatif kullanamayacağı yolunda ipuçları verdi sanki.
Türkiye 10’un üzerindeki şehidine ağlarken ve öfkeden deliye dönerken iktidar mensuplarının en önemli derdi referandum için oy kullanmaktı.
Ama sabahın erken saatlerinden itibaren öyle gelişmeler yaşandı ki iktidar mensuplarının oy kullanma saatleri de belli ki daha ileriye atıldı. Çünkü hepsi biliyordu ki oy kullanacakları sandıkların başında gazeteciler bekliyor ve doğal olarak bu gelişmeleri soracaklar. Sanıyorum bu nedenle sandık başına her zamankinden geç gitmeyi tercih ettiler.
Nitekim Başbakan Erdoğan ancak öğleden sonra sandık başına gitti ve sadece kendi konuşmasını yaptıktan, medyayı azarladıktan sonra hiçbir soruya cevap vermeden çekip gitti.
Bu arada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tavrını da çok yadırgadım. Gül oyunu kullanmak için devletin uçağını kullanarak Kayseri’ye gitti. Düşünüyorum da acaba Cumhurbaşkanı’nın oyunu kullanması çok mu gerekliydi?
Elbette cumhurbaşkanı sıfatıyla demokratik bir hakkı kullanarak örnek olması gerekirdi. Ama böyle bir sorun yaşanırken ille de oy verme inadını anlamak mümkün değil.
Cumhurbaşkanı partiler üstü bir statüye sahip. Bu seçimler için inat etmek yerine Ankara’da oturup gelişmelere hakim olabilirdi. Ama Gül bu tavrıyla hem referandum konusunda taraf olduğunu ortaya koymuş hem de Türkiye’nin en kritik gününü bile ciddiye almayan bir fotoğraf koymuştur kamuoyunun önüne.
*Vatan
PKK’dan Başbakan’a cevap
İki gün önce, bu şehit edilen askerlerin de başbakanı olan Tayyip Erdoğan, bir televizyon kanalında PKK çetesine şöyle hitap etmişti: ’Terör örgütü silahı bırakacak. Silahı bırakarak bir defa artık şehirli olacak. Dağı terk edecek. Bunu başardığı anda inanıyorum ki inanıyorum ki ülkemizde onlar da aileleriyle beraber huzuru yakalayacak ve bölge de aradığı huzura, istikrara kavuşacak. YAPILACAK BİR ŞEY VARSA, PARLAMENTO ÇATISI ALTINDA GELİRSİN YAPARSIN VE BURADA SİYASETLE; GEREKEN ODUR.’
PKK çetesi, Başbakan Erdoğan’ın bu çağrısına anında cevap verdi: Askerimizin kanını oluk oluk akıtarak...
Bush’tan izin alacak
Karşımızda Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef haline getirmiş; Avrupa ve Amerika tarafından kuvvetle desteklenen uluslararası bir çete vardır.
Başbakan Erdoğan; Türkiye kan ağlarken, hala Amerikan Başkanı Bush’tan izin almak için çırpınmaktadır.
Alelacele Kuzey Irak’a operasyon için hükümete yetki verildi. O yetki ile bu hükümet ne yapacak?
Başbakan Amerika’ya gidip Bush’a sunacak; Bush izin vermezse, tezkere çöpe mi atılacak?
Evet, öyle olacak...
Çünkü TBMM’den tantana ile çıkartılan operasyon izninin kullandırılmayacağını Başbakan Erdoğan açıklamalarının içine yerleştirmişti. Çünkü Amerika böyle istemektedir.
Artık anlayalım: Bu hükümeti Erdoğan değil, Bush yönetmektedir.
Katiller içimizde
Ben PKK’ya fazla kızamıyorum.
O çete, mayasının gereğini yapıyor.
Asıl düşman, bu çeteye fikren, siyaseten destek olanlardır.
Bunlar; her gece evimize giren televizyon kanallarında PKK’nın propagandasını yapıyorlar. CNN Türk, NTV, Haber Türk gibi kanallardaki sözde tartışmalarda aslında bu katillere altyapı oluşturuluyor.
İçimizdeki gerçek PKK’lılar olmasa, dağdaki PKK’lıların işini bitirmek çok daha kolay olacaktır. Haber kanallarının demirbaş konuşmacıları, büyük gazetelerin köşe yazarları, askerimize sıkılan kurşunları atan gerçek faillerdir.
Çete ilan edildi
PKK’nın 2002’de sesi soluğu çıkamazken şimdi oluk oluk kan akıtmasının sebebini iç politikadaki yanlışta aramak gerekiyor. Göneydoğu’da devletin yanında olan halk kesimleri, korkutuldu, sindirildi. PKK’ya teslim olmayan aşiret lideri Sedat Bucak çete lideri gibi gösterilip perişan edildi.
Yetmedi: PKK’ya kan ağlatan özel harekat timleri de demokrasiye aykırı gösterilip dağıtıldı. Yetmedi: Diyarbakır’a AB çizgisinde valiler gönderilip PKK’nın şehri ele geçirmesinin altyapısı hazırlandı.
PKK; kendisine altın tepsi içinde sunulan Güneydoğu’yu ağır ağır kontrol altına aldı. Bugün, artık koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açabilen bir örgüt konumuna yükseldi.
AKP hükümeti, önünü açtığı PKK’ya şimdi Başbakan Erdoğan aracılığı ile ‘Meclis’e gel!’ çağrısı yapıyor. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar buna benzer bir söz etti diye perişan edilmişti. Aynı şeyi Başbakan Erdoğan yapınca kimse ağzını açamıyor.
Türkiye’nin nasıl kuşatıltdığını anlıyor musunuz?
Allah sonumuzu hayreylesin...
*Rıza Zelyut / Güneş
Türkiye’de erkek çocuğu anası olmak
Bugün, gencecik oğullarının cesedini kucaklayan annelerin acısına, hiçbir söz merhem
olamaz.
Ancak, askere evladını gönderen veya gönderecek olan anneler, bu acıyı biraz olsun
anlayabilir.
17 yaşında, asker olmak için sabırsızlanan bir erkek çocuğu annesi olarak, onların yerine soruyorum:
1. Sadece 2007 yılı içinde, kendi topraklarımızda toplam kaç şehit verdik?
2. Bu çocuklar neden ve nasıl, böylesine hazırlıksız yakalanıp öldürülebiliyor?
3. Genelkurmay’ın internet sitesi, neden şimdiye kadar şehit verdiklerimizin anısını yaşatacak bir başlık açmıyor? Niçin basın açıklamalarının haricinde, şehitlerimizden söz edilmiyor?
4. Şehit haberlerinin geldiği sırada kameralara bakarak referandumda oy vermenin ne anlamı var?
5. Neden yabancı basın, hâlâ ve ısrarla ’Kurdish rebels-Kürt isyancılar’diyor?
6. Bu terminolojiyi değiştirmek için hükümetimizin PR guruları şimdiye dek ne yaptı, ne yapacak?
7. Hükümet yetkilileri, olayla ilgili ilk açıklamalarında ’sabahtan akşama kadar bütün kanallarda terör uzmanları konuşuyor’diye medyadan şikayet etmeyi kendinde nasıl bir hak görür? Magazin programı mı yapsınlar!?
8. Oğlu askerlik çağında olan kaç vekil, kaç bakan, kaç danışman, çocuğunu askere yolladı veya yakın zamanda yollayacak?
9. Bu ülkenin first lady’leri de birer ana olduğuna, halkla sık sık kaynaşıp kucaklaştıklarına göre, ne hissediyorlar?
* Mehves Evin / Akşam
Canlı yayında PKK kavgası
Galatasaray Teknik Direktörü Feldkamp!ın terör sorusuna verdiği yanıta LİG TV yorumcusu Erman Toroğlu sert çıktı ve...
Galatasaray Teknik Direktörü Feldkamp’ın karşılaşma sonrası yaşanan törer olaylarıyla ilgili sorulan soruya “Ben bunu kötü bir soru olarak algılıyorum. Şu an yersiz bir soru. Çünkü savaş, terör söz konusu olmaması gereken itici bir konu” yanıtını vermesi LİG TV yorumcusu Erman Toroğlu’nun sert tepkisine neden oldu.
Toroğlu, “Bunların alayı böyle. Tabii ki cevap vermezler. Çünkü silahı satan, para yardımı yapan onlar” çıkışında bulundu. Daha sonra programa bağlanan Galatasaray Futbol A.Ş. Genel Müdürü Adnan Sezgin, “Hocamız yanlış anlaşıldı. Feldkamp’ı ayrı yere koymalıyız. O silah satanlardan değil. Bunu böyle bilmenizi isterim” dedi.
* Vatan
GÜNÜN TESPİTİ
Çapulcu meydan okuyor
BİZİM Başbakan, “Tezkereyi çıkarttık, inşallah onu kullanmak zorunda kalmayız” diye açıklama yapmıştı. Beklenti ters çıktı. Tezkere çıkarmak yetmez. Gel, vur da görelim. Meydan okuyuşu yaptılar. Meydan okumayı sürdürüyorlar.
* Necati Doğru / Vatan