Erdoğan suçüstü yakalandığı için kızdı...
Erdoğan, Ümit Boyner’e fikirlerini açıkladığı için değil yanlış bir iş yaparken suçüstü yakalandıkları için kızdı. MHP, “Öcalan’la görüşüyorsunuz” dediğinde de küplere binmiş, iddia sahiplerinin müfteriliklerinden girmiş, alçaklıklarından çıkmıştı. Sonunda bu görüşmelerin gerçek olduğu bizzat kendileri tarafından kabul edildi amma yapılan hakaretler için özür falan dilenmedi.
Eleştirilerinde Ümit Boyner de haklıydı. Nitekim Milli Eğitim Alt Komisyonu’nda Boyner’in eleştirdiği konular düzeltildi. Normalde bir kişinin, “Bir hayra vesile oldunuz” diye sevinmesi ve Boyner’e teşekkür etmesi gerekir amma Erdoğan ve AKP’nin neredeyse tamamında böyle bir siyasi kültür hak getire... Haddinden fazla tahammülsüzler. Gazete patronlarına, “Maaşını sen veriyorsun, yazarına sahip çık” denilen kareleri, seçim konvoyuna laf atan bir çocuğun sıkılan boynunu gözünüzün önüne getiriniz..
En ufak bir eleştiride, “Haddini bil” diyorlar. Haddini bilmeyene de, bildiriyorlar. En insancıl tepkileri ise “Siyasete o kadar meraklı isen, partini kur, karşımıza öyle çık” yaklaşımları. Nitekim AKP Adana Milletvekili, Erdoğan’ın danışmanı Ömer Çelik de Boyner’e, “Siyasete o kadar meraklı isen parti kur, yarışalım” davetinde bulundu. Daha önce de memleket meseleleri konusunda fikir beyan eden askerler için, istifa edin, parti kurun, karşımıza öyle çıkın demişlerdi.
AKP’lilere ve tabii Erdoğan’a göre siyaset yapmak, sadece siyasi partilerde mümkün. Gazeteci siyaset yapamaz, işadamı siyaset yapamaz, sivil toplum örgütü siyaset yapamaz, sendikacı siyaset yapamaz. Türkiye hakkındaki siyasi görüşlerinin kahir ekseriyetine katılmadığım Ümit ve eşi Cem Boyner’in siyaset yapma haklarını savunmak demokratik bir ülkede bizlerin değil en başta Başbakanın görevi olması gerekirdi.
Kaldı ki Ümit Boyner sadece TÜSİAD Başkanı değil, Kadın Girişimciler Derneği kurucu üyesi, Başkan Yardımcısı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Tohum Otizm Vakfı mütevelli heyet üyesi. Bu kişi yaşadığı ülkenin meseleleri hakkında görüş bildirmeyecekse, bütün bu sosyal faaliyetlerde bulunmasının anlamı ne?
Doğru oturup doğru konuşalım. Boyner, “Çok iyi yaptınız, zaten sizden kötü bir şey neşet etmesi mümkün değil” mealinde konuşsaydı, “Sana ne, siyaset yapacaksan parti kur” diye azarlanır mıydı? Ama öyle yapmadı, bedelini de ufak ufak ödemeye başladı. Şimdilik Erdoğan’ın katıldığı toplantılardan tart ediliyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Mardin’de yapılacak toplantı, Boyner katılmasın diye ertelendi..
Ne hallere geldik, görüyorsunuz.
Sayın Başbakan “Dinlerarası Diyalog”un ve “Büyük Ortadoğu Projesi”nin Eş Başkanı...
Erdoğan bütün bu platformlarda İslâm coğrafyasını kan gölüne çevirmiş, her türlü çirkinliğin mimarı Haçlıların tamamı ile diyalog kurabiliyor amma ülkesindeki Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği TÜSİAD’la diyalog kuramıyor. Sayın Başbakan’ın emri ile, Türkiye’yi kan gölüne çeviren Öcalan’la diyalog kuruluyor amma Kadın Girişimciler Derneği kurucu üyesi ve Başkan Yardımcısı, Türkiye Sualtı Arkeoloji Vakfı, Tohum Otizm Vakfı ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı mütevelli heyet üyesi bir yetkili ile diyalog kuramıyor. Mehmetçiğin başına çuval geçirenlerle diyalog kurabiliyor, kendi ülkesinin sivil toplum örgütleri ile diyalog kuramıyor.
Listeyi uzatmak çok kolay.
Lakin maksat anlaşılmış, “İleri demokrasi”nin nasıl bir şey olduğu hakkında ufak da olsa bir fikir sahibi olunmuştur...