Erdoğan nasıl mağlup edilir?
Eğer siz bütün dikkatinizi “Erdoğan nasıl kazandı?” ya teksif ederseniz:
* Devlet imkânlarını sonuna kadar kullandı, kazandı.
* 'Hayır’cıları iktidar gücü ile tehdit etti, kazandı.
* Medyanın tamamını ele geçirdi, kazandı.
* Okyanus ötesinin desteğini aldı, kazandı.
* Dış güçlerin desteği arkasındaydı, kazandı.
* Askerin hatalarını kullandı, kazandı dersiniz.
İyi de, Erdoğan bütün bu imkânları kullanarak ne yaptı?
* Halkın yüzde 58’inin desteğini arkasına aldı.
* CHP ve MHP’yi bir kez daha (Galiba bu 9’uncu zaferi) AKP’nin gerisinde bırakmayı başardı.
Bir insan Belediye Başkanlığı adaylığına soyunduğu 1994 yılından beri tam 14 yıldır girdiği her seçimden galibiyetle çıkar, karşısına çıkanlar da tam 14 yıldır sürekli mağlup olursa “yenilmişler” olarak dönüp bir de kendilerine bakmaları gerekmez mi?
Tamam, “Erdoğan nasıl kazandı?”yı bilelim ama rakipleri olan “CHP ve MHP’nin niye kaybettiklerini” de tahlil etmek lâzım değil mi?
“Lâzım değil” derseniz..
Bu mantıkla, “iktidar gücü ile tehdidini” sürdüreceğine, ele geçirdiği medya gücünü artıracağına, ABD’sinden AB’sine dış güç desteğini arkasında hissedeceğine ve askeri dize getirmenin rantı üzerine oturacağına göre...
2011’deki seçimin galibi yine Erdoğan olacaktır.
Aslında Erdoğan’da sizde olmayan başka bir şey veya şeyler var gözüküyor, işte sizin bundan haberiniz yok.
Bazıları köpürecek ama ben size Erdoğan’daki o sırrı söyleyeyim.
Hatta ne seçim ne referandumla alakası olmayan bir yazıdan, Zaman’da Sayın Mehmet Niyazi’nin Ziya Nur Aksun’un ölümü üzerine kaleme aldığı, “Bilge tarihçinin ardından” yazısından bir bölümle cevap vereyim:
“Hiçbir tarihçi metafiziğin hayattaki önemini Ziya Nur Aksun kadar idrak edememiştir. Hayatın iki kaynağı vardır; biri ilim, diğeri metafiziktir.
* Dostoyevski koyu bir Ortodoks olmasaydı, ‘Karamazov Kardeşler’i yazamazdı.
* Mimar Sinan iliklerine kadar Müslüman olmasaydı, insanlığın yüz akı olan Selimiye Camii’ni yapamazdı.
Bütün kültür unsurları metafiziğin rengini ve derinliğini taşır; ilim ise tabiat hâkimiyetimizi sağlar. Kısaca ilim bizde beyin, metafizik vicdan oluşturur.”
İşte Erdoğan karşısında mağlubiyet mahkûmu muhalefette olmayan bu “metafizik”tir.
* İnönü döneminden beri bu metafizik karşısında sürekli mağlup olan CHP ve solun Erdoğan’ın artısı olan bu metafiziğe “Din devleti kuracak” diyerek saldırması, “Evet”in değirmenine su taşımıştır.
* Heron hadisesi ve benzerlerini görmezlikten gelmesi ve “Laiklik elden gidiyor” iddiaları ile oluşturulan baskı atmosferine sessiz kalması, AKP karşısında umudu MHP olan muhafazakâr kesimin rüzgârını, referandumda “Evet”in yelkenlerini şişirmeye yöneltmiştir.
“Evet”in çokluğu “Haklılığından”, “Hayır”ın azlığı “Yanlışlığından” değildir ve acı olan, halkın zannettiği o “metafizik” BOP taşeronu AKP’nin ideolojisi ve hedefinde asla yoktur, olmamıştır, olmayacaktır.
Ama halk AKP’nin plan ve programına değil AKP’li yönetici ve seçmene bakarak kanaat sahibi olmaktadır; tıpkı CHP’li ve MHP’li yönetici ve seçmenin toplum içindeki davranışlarına bakarak kanaat sahibi olması gibi.
Özetlersek...
Erdoğan hem “korkutarak” hem “umdurarak” bu neticeyi almış, karşısındakiler ise ne “korkutabilmiş” ne “umut verebilmiş”, bir kez daha yenilmiştir.
Sonuçları, şuradan bakarsak yenilmedik, buradan bakarsak galip bile sayılırız şeklinde değerlendirmenin âlemi de, faydası da yoktur.
Bugün seçim olsa...
Şartlar aynı kalacağı için netice de aynı olacaktır.
Vatanın da, devletin de, Allah’ın da sizden razı olması için yapılması gereken, Erdoğan’ın elinden bu “metafiziği” alarak Türkiye’nin federasyonlaşmasının önüne geçmektir.