Erdoğan makas mı değiştiriyor?..

Siyaset kulisleri, “şike yasası” ile yatıyor, “şike yasası” ile uyanıyor.Yasanın özü ile ilgili tartışmalar yan gündem maddesi haline geldi. Fenerbahçe’nin popülaritesinin pabucu da dama atıldı.
Gül mü, Erdoğan mı?..

***


Papatya falı açanlar bile var.
Şu anda görünen tabloda, Abdullah Gül ve taraftarları, özellikle medyada psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. “Tayyip” çiler çok kızgın. “Başbakan bir ayağa kalksın. Siz o zaman görün gümbürtüyü” diyenler var. Bülent Arınç’ın çıkış ve demeçlerinden epeyce rahatsız olan bir grup şimdi de Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’i hedef tahtasına oturttu. Hem Arınç’ın hem de Çelik’in “susturulmasını” istiyorlar. “Beyefendi iyileşince Bakanlar Kurulu’na da, Genel Merkez yönetimine de neşter vuracak” iddialarında bulunanlar var.
Anlayacağınız cadı kazanı gibi kaynıyor iktidar partisi.
“Gül” cüler, “liberaller”, “milli görüş” çüler, “merkez sağ” cılar, “Tayyip” çiler, “orta yolcu” lar öbek öbek toplanıp kulis yapıyor.
Biz yine de en sağlam kaynaklardan duyduklarımızdan gidelim.
Ortada, benim görebildiğim bir tuhaflık var.Tayyip Erdoğan’ın 1’inci halkasında olan ve hasta yatağında dahi kendisi ile görüşebilen isimler olup bitenler karşısında çok soğukkanlı gözüküyor.
Nedenini soruyorum;
“Merak etme her şey yolunda” cevabını alıyorum.
Devam eden kongre sürecini kurcalıyorum;
Başta Ankara olmak üzere “Gül” ekibinin bazı yerlerde rahatsızlık çıkardığını söyleyip, “sorun yok. Yola devam” diyorlar.
Biraz daha deşince de bomba haberi alıyorum:
“Tayyip Bey, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ile ilgili (5 yıl mı, 7 yıl mı?) Anayasa değişikliğini neden bekletiyor?.. Hazırlıklarımızı ona göre yapıyoruz. Milletvekili genel seçimlerini 2014’e çekebiliriz. Yani Tayyip Bey kesin kararı verdiğinde 2014 Ağustos’unda Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimlerini bir arada yapabiliriz. Gerçek 2014 senaryosu bu”.
Bu sözleri duyunca aklıma 12 Haziran seçimleri öncesi geldi. Aday listeleri belirlenirken iktidar partisinde çok derinden bir kavga yaşandı. Başta Abdullah Gül ve bazı topluluklar olmak üzere Tayyip Erdoğan’a kontenjanlar dayatıldı. Doğrusu, Erdoğan bu dayatmaların hepsine direndi. Sızmalar oldu, Erdoğan bunları da gördü, kızdı, köpürdü, fakat dengeler gereği müdahale etmedi.
Bu bilgiler ışığında “Putin-Medvedev” projesinin tutmayacağını anlatmadan önce önemli bir ayrıntıya dikkat çekmem lazım;
AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın, “şike yasası geçerse istifa ederim” çıkışı...
Tayyar’ı gazetecilik yıllarından birazcık (!) tanırım. Şamil Tayyar gerçekten çok zeki ve kurnazdır. Milletvekilliğine ne kadar hevesli olduğunu daha önce de mebus olabilmek için hangi partilerde arayışları olduğunu bilirim. Tayyar, durduk yere kendini ortaya atmaz. Bence bu istifa tehdidini Gül cephesinden Erdoğan’a, “düğmeye basarız. Önce istifalarla seni perişan ederiz; arkadan da gerekirse partiyi böleriz” mesajı olarak okumak lazım.
Bunu niye bu kadar iddialı yazıyorum?
Çünkü Abdullah Gül ve bağlı olduğu topluluk ve topluluklarda veto edilen yasanın aynen çıkması halinde uzun tutukluluk sürelerine, “Balyoz” ve “Ergenekon” davalarına “teşmil edileceği” veya “emsal gösterileceği” tedirginliği var.
Erdoğan cephesinden ise, “Başbakan bu uzun tutukluk sürelerinden çok rahatsız” ifadesi kulaklara fısıldanıyor. Hatta daha da ileri gidip, “Ergenekon ve Balyoz’da bazı tutuklamalar sürecinden Başbakan’ın hiç haberi olmadı. Erdoğan belli etmedi ama sıkıntılı” diyenler bile var.
“Statükoculuğa kayıyor” eleştirilerine karşı da “Tayyip Erdoğan Devletle çatışıp-çarpışarak bir yere varılamayacağını anladı” cevabı veriliyor.
Tabii ki, bütün bunların ardında her iki tarafın da Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy hesapları yatıyor olabilir.
Ama çatışmanın görünen bir yüzü karşısında şunu sormak gerçekçi:
“Acaba Tayyip Erdoğan makas mı değiştiriyor?”
Dönelim, “Putin-Medvedev” senaryolarına.
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül, bırakın yüzde 100’ü, yüzde 50 oranında bile uyum içinde çalışamaz. Tayyip Erdoğan bir görüşmesinden sonra Putin’in kendisine “sen Türkiye’nin Putin’isin” dediğini yakınlarına aktarıp bundan çok hoşlandığını ifade etmişti.
Tayyip Erdoğan Başbakanlık koltuğunu emaneten Abdullah Gül’e bıraktığında bile çoğu şeyi sormadan, danışmadan yapar ve yürütürdü. Abdullah Gül’ün bazı şeylerden çok sonradan haberi olur, fakat bunları hiç Erdoğan’a sormaz veya sormaya cesaret edemezdi.
Abdullah Gül’ün Başbakanlığı döneminde İsviçre’de yapılan Davos zirvesinde iki lider de aynı otelde kalıyordu. Odalar koridorun ayrı uçlarındaydı.Yorucu geçen bir günün ardından akşam saatlerinde bir görüşme öncesinde Gül odasında bir saatlik uyku için istirahata çekilmişti. Erdoğan da odasındaydı, fakat danışmanları koşuşturuyordu. Ben de otelin kapısının önünde nefis kar manzarasını seyrederken birden Kadife devrimlerin lideri meşhur George Soros’un tek başına geldiğini ve içeri girdiğini gördüm. Şaşırmıştım, ne Gül’ün ne de Erdoğan’ın resmi ve gayri resmi (bize bildirilenine göre) programında Soros ile görüşme yoktu. Kapıda karşılama falan da olmadı. Takip ettim meşhur Soros sakin adımlarla kimseye sormadan Erdoğan’ın odasına kadar çıktı. Kapıda Erdoğan’ın danışmanları tarafından içeriye buyur edildi. Başbakan ise yatağında uyuyordu.
Kısa bir tereddütten sonra Abdullah Gül’ün odasına daldım. Başbakanı uyandırıp görevim gereği gelişmeyi aktardım. Bana bundan haberi olmadığını söyledi. “Ne yapacaksınız? Lobide bir sürü gazeteci var. Onlar da fark etmedi ama anlaşılırsa sorulara muhatap olursunuz ” dedim. Uyku sersemliğinin mahmurluğu ile suratıma baktı, cevap vermedi, kalktı randevusu için hazırlık yaptı. Merakla bekledim tavrını. Odadan aşağı inerken Tayyip Erdoğan’ın kulağına eğilip hafif yollu sitem etti.
Bunun daha nice örnekleri var. Onun için bu Putin (Erdoğan)-Gül(Medvedev) senaryolarına asla ve asla inanamıyorum. Hele bu yeni 2014 senaryosunu da duyunca..
Siz ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları