Erdoğan, kendi BÇG’sini mi kuracak?..

28 Şubat 1997’yi yakından takip ederek yaşadım...
26 Şubat 2014’ü de yakından takip etmek nasip oldu.
28 Şubat’ta ülkede “irtica tehdidi” fırtınaları estiriliyordu. Gündem maddesi tekti. O dönemin MGK’sı asker ağırlıklıydı. Kararları hâlâ tartışılıyor hatta yargılanıyor. Faturayı askere kesenler şu an iktidarda.
İktidara gelir gelmez de 28 Şubat’ı bahane ederek MGK’nın yapısını değiştirdiler. Kendilerine göre sivilleştirdiler. Kurulda, asker ağırlığına son vererek askeri vesayeti kaldırma yönünde çok önemli bir adım attıklarından dem vurdular. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni bile değiştirdiklerini anlatıp, askeri “irtica” üzerinden ezmenin, paralamanın keyfini çıkardılar. Saltanatlarını garantilemenin ve ilelebet devam ettirmenin yolunu TSK’yı itibarsızlaştırıp, halkın algılamasında sabitleme formülünü de “başörtüsü düşmanı asker”, “din düşmanı asker”, “irtica bahanesi ile her daim darbe yapmaya, sivilleri ezmeye hazır asker” formülünde kurguladılar. Doğrusunu söylemek gerekirse, TSK içinde buna altyapı hazırlayan hizmet eden küçük bir yapılanma da vardı. Tek başına iktidar gibi görünen gizli koalisyonun tüm ortakları da bu durumdan çok memnundu. Askere kafasını kaldıracak hal bırakılmamıştı. TSK da çok etkilendi olup bitenden. Yediği balyoz darbelerine bile gıkını çıkaramadı; “Bir şey dersem bir hamle yaparsam, halka, asker darbe hazırlığında, darbeciler iş başında görüntüsü veririm” psikozuna hapsoldu.
Yine geldik o meşhur aya; 26 Şubat 2014’e... Bu kez sivil ağırlıklı MGK toplandı. Bu sefer cemaat “irtica” denilmeden “ulusal güvenlik tehdidi” ilan edildi.
MGK’da olup bitenlerin, konuşulanların açıklanması ve de bunların yazılması suç.
17 Aralık operasyonu ardından 26 Şubat’a gelinen süreçte bundan sonrası gelişmeleri de anlayabilmek adına son MGK toplantısından siyasi kulislere yansıyanları aktaracağım;
26 Şubat 2014 MGK toplantısının, 28 Şubat 1997’den daha ağır bir havada geçtiği konuşuluyor. Kurulda, Hükümetin ve diğer sivil üyelerin “ulusal tehdit yapısı” ile ilgili getirdiği bilgi ve belgelere asker üyelerden herhangi bir tepki ve itirazın gelmediği belirtiliyor. Askerler Hükümete, en son 2010 yılında iktidar tarafından da onaylanan kendi Milli Güvenlik konseptinde bir değişiklik olmadığı görüşünü ilettikleri belirtiliyor.
26 Şubat MGK’sında alınan kararın bundan sonra yapılacaklar için büyük bir dayanak olduğu ve kurulda aynı 28 Şubat’taki gibi tüm kurum ve kuruluşlarda uygulanacak önlemlerin ve yapılacakların teker teker tespit edildiği “her şeyin hazır olduğu” iddia ediliyor. Ankara’nın siyaset koridorlarında konuşulan ve yapılan yorumlara göre; uygulamaların planlaması ve takibi için Hükümet nezdinde çalışacak bir komisyonun da kurulması kararlaştırıldı. Siyasi kulislerde buna, “Tayyip Erdoğan BÇG’si” benzetmeleri yapılıyor.
Kurul kararlarının ne zaman işleve geçeceği ve nasıl somut olarak hissedileceğine ilişkin olarak da 30 Mart sonrası tarihine işaret ediliyor. İnternet, MİT yasası benzeri daha ağır yaptırım içeren, kamu kuruluşlarında daha köklü operasyonların yapılacağı düzenlemeler anlatılıyor. Bunlardan bir tanesi; Emniyet istihbaratının lağvedilmesi.
Peşine düştüğüm çok önemli bir iddia daha var ama bunu “iddia olarak” bile yansıtmanın sakıncalı olduğunu düşündüğüm için şimdilik sizlere bilgi veremiyorum. Halkla ilişkileri yakından ilgilendiren bu iddiayı tarafları direkt ilgilendirdiği için hem MİT hem de Genelkurmay kaynaklarına sordum “bilgimiz yok” cevabı aldım.
26 Şubat MGK’sının ardından sıcak olarak konuşulanların çok küçük bir bölümüne yer verdiğim unsurlarından benim çektiğim fotoğrafı da arz edeyim;
26 Şubat kararlarını iktidar planlayıp uygulayacak asker de seyredecek.

***

Hazır kulislere girmişken AKP’deki son durumu aktaralım.
Son tahmin raporlarına göre, 3 dönem krizi aşılacak gibi görünüyor. AKP milletvekilleriyle son günlerde sık sık bir araya gelen Recep Erdoğan’ın dinlediklerinden sonra sıkıntıyı çözme kararı aldığı ileri sürülüyor. Başbakan’ın parti kurmaylarına bu kararını açıkladığı, bazı milletvekilleri ve Genel Başkan Yardımcılarının Erdoğan’a “Biz yıllardan beri seçim bölgelerimizde 3’üncü dönem artık aday olmuyoruz, yerimizi yenilere bırakıyoruz diye söz veriyoruz. Şimdi kaldırırsanız biz de aday olursak tepki olur. Son dönemde yaşananlar da bunun üzerine eklenince sıkıntımız artar. Ancak seçim yerlerimiz değişirse bunu daha rahat anlatırız” diyerek görüş bildirdiği de kaydediliyor.
Ağırlaşan lider bunalımından sonra Recep Erdoğan’ın yerine geçecek isim konusunda ise en çok Ali Babacan telaffuz ediliyor. Gerekçesi ise şöyle dillendiriliyor; “Yolsuzluk ve hırsızlık fotoğrafından bizi ancak bu tercih kurtarır” ...

Yazarın Diğer Yazıları