Erdoğan Bush'la görüştü kazanan Barzani oldu
Siz bakmayın Erdoğan’ın, “Yararlı bir görüşme yaptık” demesine, diyeceğim, o zaman da bizimkiler, “Ne yani Türkiye’nin başbakanına inanmıyor musun?” diye küplere binecekler.
Kardeşim hadi ben Erdoğan’a inandım, Bush’a inanmıyorum ve Erdoğan da benim inanmadığım Bush’a inanıyor, mesele bu.
Netice Bush’un, “Nuh” deyip “Peygamber” dememesi. Yani o yine Barzani’ye kol kanat gerdi ve yine PKK’ya, “Fazla tedirgin olma!” mesajları verdi. Bunun böyle olduğunu Erdoğan söylüyor. Sakın ola ki, “Biz öyle bir şey işitmedik” demeyiniz. Hepiniz işittiniz de işitmezlikten gelmek işinize geliyor.
Oval Ofis’ten çıkan Erdoğan üzerine basa basa, “Hedefimiz Irak’ın ve Kuzey Irak’ın istikrarı değil” demedi mi?
Bu ne demek?
Bu, “Irak’ın kuzeyindeki yeni oluşumu tanıyorum, o oluşumu sıkıntıya sokacak şeylerden kaçınmayı taahhüt ediyorum!” demek değil mi?
Ve Irak’ın kuzeyi demek Barzani demek değil mi?
Elbette ki öyle. Peki aynı Erdoğan Türkiye’deyken Barzani için, “PKK’nın hamisi” demiyor muydu? “PKK’ya kol kanat gerenler de PKK’lı muamelesi görür” mealinde laflar etmiyor muydu? “PKK’ya terör örgütü demeyen Barzani muhatabım değil” demiyor muydu?
Peki Oval Ofis’te ne oldu da Erdoğan, “Hedefimiz Irak’ın kuzeyindeki istikrar değil” demek ihtiyacı hissetti, içeride kendisine aba altından hangi sopa gösterildi. Yoksa üç Amerikan tugayı ve üç peşmerge tümeninden oluşan 45 bin kişilik bir gücün tam da Erdoğan Bush’la görüşmeye giderken, Irak’ın kuzeyinde başlattığı “El Kaide operasyonu” Erdoğan’a gösterilen sopalardan biri olmasın! Sizce böyle bir zamanlama ile Türkiye’ye, “Gün Irak’a girme günü değil. Çünkü biz de aynı bölgede El Kaide operasyonu başlatmış bulunuyoruz. Yani girerseniz ’dost ateşi’yiyebilirsiniz. Biliyorsunuz, müşterek tatbikatlarda bile böyle şeyler oluyor, hatırlarsanız bir ’Muavenet olayı’olmuştu!” mesajı verilmedi mi!
Erdoğan da bu mesajı aldı ve Bush’a, “Bari Barzani PKK için, ’terör örgütüdür’desin” bile diyemedi, dediyse bile bunda başarılı olamadı. Varsın PKK için “terör örgütüdür” dememiş olsun, madem öyle, biz de Irak’ın kuzeyindeki istikrara saygı duyar yani bu oluşumu tanır, bağrımıza basarız, her ne kadar Irak’ın kuzeyi demek, Barzani demek olsa da, sizi kıracak değiliz ya, demek ihtiyacı hissetti. Ve Türkiye’nin o bölgeden kaynaklanan tehlikeyle mücadelesi, yeniden şu iflas etmiş koordinatörlük müessesesinin bir benzerinin devreye girmesine havale edildi.
Bush, Türk ordusunun Irak’a girmesini istemiyor. “Nokta operasyon yap” yani, “İğne ile kuyu kaz” diyor. Ben sana teröristin nerede olduğunu söyleyeceğim sen de uçaktır, helikopterdir neyse işte onunla vuracaksın, aklı veriyor. Bu iş o kadar kolaysa sen niye Ladin’i yakalayamıyorsun? Türkiye’ye bu aklı veren Bush’un silahları Türkiye’de öldürülen ve yakalanan PKK’lıdan çıkıyor. Ankara, “Bu nedir?” dediğinde, “Kaybolmuştu ellerine geçmiş” cevabını veriyorlar. “Kaybolmuş” dedikleri silah sayısı 100, 200 değil, tam 200 bin. Bir ülke, konsoloslarının Güneydoğu’yu mesken tutup, “Ey Kürtler bırakın şu birlikte yaşama inadınızı, Türklerle farklılıklarınızı öne çıkarın!” aklı veren bir ülkenin vereceği istihbaratla, teröristlerden kurtulacağını umuyorsa, vay o ülkenin haline.
Evet Barzani kârda, PKK güvendedir.
Çünkü “Amerika-PEJAK stratejik ortaklığı” sürmektedir ve Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK ile mücadelesi “Üçlü mekanizma” ile bir kez daha “zamana yayılmış” , Türkiye’nin “liderleri verin” ve “lojistik desteği kesin!” talepleri duymazlıktan gelinmiştir. İşin zamana yayılması demek, PKK’nın iyiden iyiye kendisine lojistik destek sağlayan Barzani’nin kontrolüne girmesi demektir. Bu ise PKK’nın şehirleşmesi, silahı bırakmadan ama bırakmış gibi görünerek Irak’ın kuzeyinden Türkiye’de siyaset yapmasıdır. Zaten Bush ve Barzani de “Siyasi çözüm” önermemişler ve zâten Erdoğan da PKK’ya, “Silahı bırak, dağdan in, Meclis’e gir, işini siyaseten hallet” dememiş miydi?
Evet Erdoğan-Bush görüştü Barzani ve PKK kazandı. Aksini iddia edenler, Türkiye ne kazandıysa o kazancın adını koymalı değil mi!