Erdoğan bu sefer kandıramadı!
Erdoğan’ın Avrupa Parlamentosu’nda Batıya esip gürlemesi niye ters tepti diye düşünürken Nureddin Yıldız Hocanın Hz. Ali (r.a.) Efendimizle ilgili anlattığı bir hadiseyi hatırladım, “Herhalde bunun için” dedim.
Efendim, Hz. Ali(r.a.)’nin halifeliği döneminde Medine’de bir Yahudi sokak ortasında bir Müslüman’ı katleder. Cinayet Halife Ali Efendimize intikal edince, bir başka Müslüman ortaya çıkar, “Ben” der, “cinayeti gördüm! OYahudi hançeri ile Müslüman kardeşimizi öldürdü!”
Hz. Ali (r.a.) sorar:
“- İyi de sen Müslüman kardeşin katledilirken niye müdahale etmedin?”
“- Korktum!”
“- Hiç olmazsa bağırıp başkalarından yardım isteseydin!”
“- Elinde hançer vardı, o zaman beni de katlederdi!”
Bu söz üzerine Hz. Ali(r.a) Müslüman kardeşi bir Yahudi tarafından katledilirken seyreden görgü şahidi için, “Bu başa iki göz fazla birini çıkarın!” emrini verir.
Yani?
Yani kardeşim sen ne kadar “durum tespiti” yaparsan yap bırakın seyirci olmayı “olayın parçası” haline gelmişsen hem inandırıcılığın kalmaz, hem elin Haçlısı bile tutar, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diye sorar! Avrupa şöyleymiş, Avrupa böyleymiş, Türkiye’ye şöyle bakıyormuş; Müslüman’a başka, Hıristiyan’a başka davranıyormuş.
Libya’dan Irak ve Afganistan’a kadar üstelik Haçlıların komutası altında sen onlarla birlikte Müslüman’a namlu çevirmiyor musun? Çevrilen namlulara lojistik destek vermiyor musun? Bırakınız bir Müslüman’ın bir Haçlı ile ittifak yapıp din kardeşine namlu çevirmesini, tetik düşürmesini, canının alınmasına türlü çeşitli destek vermesini, Müslüman’ın Müslüman kardeşine şaka olsun diye silah çevirmesi bile haram kılınmıştır.
Hatta...
Bir kimse Müslüman kardeşinden tarafa bir demir parçasını çevirerek onu korkutsa; incitse o demirin yönü başka bir tarafa çevrilene kadar meleklerin ona lanet ettiğini bize bu dinin sahibi Hz. Muhammed(s.a.v.) Efendimiz hatırlatmaktadır. Velev ki, o demiri Müslüman’dan tarafa çeviren kişi öz kardeşi olsun, anne-babasına karşı evladı olsun, evladına karşı anne babası olsun.
Bu o kadar ciddi bir meseledir ki... Müslümanlar bahsi geçen Hadis(ler)in muhatabı olmamak için birbirlerine kesici, delici alet verirken uç kısımlarını muhatabından yana çevirmez..
Şimdi siz bir Allah’ın ve Resulünün emrettiği İslâm kardeşliğine bakın bir de Türkiye’nin ve tabii kimi diğer Müslüman ülkelerin Haçlılarla birlikte İslâm kardeşlerine karşı açılan cephelerde aldığı rollere bakın..
Türkiye her cephede “Haçlı seferi başlattım” diyenlerin yanında ise ve sen başbakan olarak çıkıp aynı Haçlılara, “Bize Fransızsınız” diyorsan elbette inandırıcılığını yitirirsin. Üstelik Türkiye’nin bu “Haçlı yanında oluşu” öyle bir “Karşılıksız sevgidir” ki, akıl fikir alacak gibi değildir? NATO şemsiyesi altında Afganistan’da Haçlı yanındayızdır, Türkiye’nin bu işten kârı nedir? Sebep olanların ahreti berbat olmuştur tamam da; bari bu dünyada bir getirisi olsaydı, o da yok. Aynı şey Irak için geçerlidir, Libya için geçerlidir.
İster BM şemsiyesi ister NATO kanatları altında olsun Türkiye sürekli Haçlı ittifakının yanındadır amma bir kez olsun Haçlı ittifakı ne toptan ne teker teker Türkiye’nin yanında yer almış değildir.
Kıbrıs meselesinde yer almamıştır.
PKK meselesinde yer almamıştır.
AB üyeliği meselesinde yer almamıştır.
Ekonomik meselelerde yer almamıştır.
GAP’ından Dicle ve Fırat sularının kullanımına, Ege kıta ve hava sahanlığından Bartholomeos’un Lozan’ı delik deşik eden isteklerine, silah ve diğer sanayi dallarındaki teknolojik gelişmeleri engellemeye kadar her işe takoz koyan yine Türkiye’yi İslâm dünyası karşısında sürekli yanında bulan Haçlı dünyası olmuştur.
Sayın Erdoğan da bu işlerde bir “Eş Başkan” olarak Batı ile birlikte hareket ederken tutmuş, “Size mi soracağız” falan demiştir. Sen onlara sormadan bir iş yapabildin mi yahut onlar bütün bu işleri bizzat sana yaptırırken sana sormaya tenezzül ediyor mu, onu söyle! Bartholomeos için soruyor mu, Kıbrıs’ı AB’ye alırken sordular mı? PKK’yı desteklerken sordular mı?
Sormadılar...
Ne yaptın!