Erdoğan, bana güvenin diyor

Erdoğan, Öcalan ile müzakerelerin devam ettiğini kendisinin açıkladığı bir süreçten geçerken, Türk Milletine veya kendi ifadesi ile “Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Arap’a”, “bana güvenin” diye sesleniyor. Ve ekliyor: “PKK’ya veya Öcalan’a hiçbir taviz vermeyeceğiz.” Erdoğan’ın televizyondaki temsilcisi ise “Tabii ki taviz verilmeyecek, çünkü PKK’nın dağda kalması için hiçbir neden kalmadı. PKK ne istiyordu? Kültürel haklar istiyorlardı dağa çıktıkları zaman. Artık o haklar verildi. Neden dağda kalsınlar ki?” diye Türk Milletinin aklı ile adeta alay ediyor. Herhalde Kandil’de programı izleyenler çok gülmüşler ve “Çok yaşa sen emi. Türkleri böyle kandırmak bizim aklımıza hiç gelmezdi” demişlerdir. Müzakere propagandistleri, Öcalan’ın şartsız barış istediğini, ağzına savaş kelimesi almadığı yalanını halka söylüyorlar. Oysa Öcalan, İmralı tutanaklarında PKK’nın geri çekilmesinin 21 Mart’ta başlayacağını, eğer kendisinin istediği anayasal ve yasal değişiklikler yapılır ise devam edeceğini, yapılmaz ise duracağını ve 50 bin kişinin katılacağı bir halk savaşının başlayacağını söylüyor.
Eskiden bir reklam vardı; “Bana güven, gerisini merak etme sen” diye. Öyle mi yapmalıyız? Erdoğan’a ve televizyondaki temsilcilerine güvenip rahat uyumalı mıyız? Gerçekten PKK’ya hiç taviz verilmeden PKK, terörü sona erdirecek mi? Türk Milleti gereksiz yere mi endişeleniyor? Öcalan, “Ülkeye barış gelsin, gerisi önemli değil” mi diyor? Murat Karayılan, “TRT Şeş yayına başladı artık bu Kandil’de tam da romatizmalarımızın azmaya başladığı bir dönemde daha fazla kalmayalım” mı diyor.
Erdoğan ve propagandistlerinin anlattıklarından farklı şeyler anlatanlar da var. Cengiz Çandar, Kandil’dekiler Türkiye’ye gelip, BDP yönetimini oluşturacaklar ve TBMM’ye girecekler diyor. Enver Sezgin, “2015 seçimlerinden sonra Öcalan hapishaneden çıkar” diyor. Öcalan ise İmralı’da BDP’lilere, “hepimiz serbest kalacağız” diyor. Bu gelişmeleri izleyen ABD’de yayınlanan dünyanın en çok basan haftalık dergisi olan TİME dergisi de Erdoğan’ın başkanlığına destek karşılığında, Öcalan’ın serbest kalacağını yazdı.
Erdoğan, bir şey vaat etmedik diyor ancak Öcalan, bu süreçte terör örgütü liderinden siyasi lider konumuna yükseltilmiştir. Hükümetin onayı ile (şimdilik) yolladığı yazı ile Diyarbakır’da halka hitap etmiştir. Anadolu Ajansı, Öcalan’ın teröristten siyasal şahsiyete dönüşünü “İmralı’daki terör örgütü elebaşısı Öcalan” yerine artık “İmralı’da hapse mahkum Öcalan” diyerek uygulamaya koydu. Bazı basın organları da artık terör örgütü değil, örgüt demeye başladılar.
Erdoğan’ın ve PKK’nın istekleri teker teker yerine getiriliyor. KCK’lılar küçük gruplar halinde salınmaya başlandı. “Akil adamlar yardımcı olabilir” demişti Karayılan ve akil adamları seçmeye başladı televizyonlar. Yapılanları kabul ettirmek için halka psikolojik operasyon yapılması gerektiğini bizzat Erdoğan açıkladı. Demek ki halktan hâlâ gizlenen ve halkın kabul etmesi çok zor olan koşullarda PKK ile anlaşılmış. Yoksa % 50 oy alan bir siyasal lider, halka neden psikolojik operasyon yapılması gerektiğini açıklasın.
Bütün bunları okuyan Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’a “Öcalan’a ne vaat ettin?” sorusuna Erdoğan, “Muhalefet, barış gelecek diye kuduruyor. Öcalan’a hiçbir vaadimiz yok” cevabını veriyor. Bu muhalefete haksızlık doğrusu. Bütün bunlar şüphelenmek için yeter de artar bile. Üstelik Özcan Yeniçeri, İmralı tutanaklarının bir bölümünün halkta infial uyandırmaması için BDP’ye verilmediğini açıkladı. Verilmeyen tutanaklarda Öcalan BDP’lilere, “Merak etmeyin, zaten Kürtlerin nüfusu 2030’da Türklerin nüfusunu geçecek. O zaman meseleyi kökten hallederiz” diyormuş. Biz şüphelenmeyelim de kim şüphelensin.

Yazarın Diğer Yazıları