Erdoğan açtığımız kredinin hiçbir koşulunu yerine getirmedi

CHP lideri Kılıçdaroğlu suskunluğunu YENİÇAĞ’a bozdu...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu başta, “süreç”e kredi açacaklarını söylemiş, gidişatı izlerken de bir süre “susma” kararı almıştı. Geçen Salı günü partisinin grup toplantısında konuya hiç girmemişti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yurtdışında yaptığı “sürece CHP de dahil edilsin” çağrısı, akil adamlar komisyonlarının kurulması ve Öcalan’ın isteği doğrultusunda AKP’nin Meclis’e, “çözüm sürecini değerlendirme komisyonu” kurulması için önerge vermesi üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile geniş bir söyleşi yaptık. Kılıçdaroğlu, hem Abdullah Gül’ü hem de Başbakan Tayyip Erdoğan’ı sert sözlerle eleştirdi. Söyleşinin tümünden benim çıkardığım sonuç ise; CHP’nin AKP’ye verdiği kredi sona erdi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “süreç” ile ilgili suskunluğuna son verdiği söyleşimiz şöyle;
--Cumhurbaşkanı, “sürece CHP de dâhil olsun” şeklinde sözler söyledi. Sayın Gül ile görüşmenizde size süreç ile ilgili rahatsızlıklarını ifade etmişti. Fakat yaptığı açıklamalarda Tayyip Erdoğan’a tam destek var...
“Bizim sürece dâhil olmak gibi özel bir şeyimiz yok. Çünkü sürecin ne olduğunu bilmiyoruz. Bilinmeyen bir şeye nasıl dâhil olunacak. Bunu zaman zaman ifade ediyorlar ‘CHP sürece dâhil olsun’ diye, sürece dâhil olmazsa CHP, yanlış olur diye söyleyenler var. Önce şunu söyleyeyim; biz bu ülkede barışın ve huzurun olmasını istiyoruz. Bunu istemeyen bir tek yurttaş dahi yoktur. Kim istemez barış ve huzur olmasın diye. Bütün mesele şu; biz barış ve huzuru isteyeceğiz de bir görüşme yapıldı hâlâ devam ediyor bu görüşme. Masanın bir ucunda Abdullah Öcalan var bir ucunda da Recep Tayyip Erdoğan. Masanın bir ucundaki kişi görüşlerini açıkladı. Şimdi masanın diğer ucundaki kişinin de görüşlerini açıklamasını istiyoruz. Açıklasın bir, görüşünü görelim bakalım nedir bunlar. Olayları bilen, görüşmeyi bizzat yapan, görüşmeyi yürüten, Abdullah Öcalan’ın televizyon isteğine kadar bütün isteklerini yerine getiren bir Başbakan var. Hiç bilmediğimiz bir sürece CHP dâhil olsun. İyi de nedir burada olay? Eğer gerçekten terör örgütü ‘ben koşulsuz hiçbir şey istemeden silahları bırakıyorum yurt dışına çıkıyorum’ diyorsa, bundan herhalde hepimiz memnuniyet duyarız. Bıraksın çıksın. Ne isteniyor, biz bunu bilmiyoruz.”
--Süreç başınca kredi açmıştınız. Bir süre izlemeye geçtiniz. Dünkü MYK’da da gündeme gelmiş; Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’dan görüşme için yeni bir telefon gelmiş.
“Orada da biz bu sürecin önemli aktörü olan Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmiyoruz. Çünkü bir söylediğinin, en geç iki saat içerisinde tam aksini söyleyen bir kişiliğe sahiptir. O nedenle demiştim bir bedende iki ayrı ruh taşıyor diye. Biz kredi açarken de koşullu açtık o krediyi. Yoksa git, istediğini yap biz ses çıkartmayacağız demedik. Orada açtığımız koşul 4 taneydi ve en önemlisi şuydu; millete hesabını veremeyeceğin angajmanların altına girme demiştik. Dolayısıyla ne yapıyor, ne ediyor bilmiyoruz. Neden diyoruz ‘Recep Tayyip Erdoğan konuşsun?’ diye. Açtığımız kredinin koşullarını yerine getiriyor mu getirmiyor mu? Bugüne kadar hiçbir koşulunu yerine getirmedi. Ne yapıyor bilmiyoruz. Bilmediğiz bir şeyi bizim gözü kapalı destekleme gibi bir ne görevimiz var, ne de partinin böyle bir düşüncesi olabilir zaten. Ülkenin üniter yapısı, birliği, bütünlüğü bizim için her şeyin üstündedir.”
--Bu sözlerinizden, kredinin bittiği manasını çıkarabilir miyim? Beşir Atalay’a da olumsuz cevap verileceğini...
“Beşir Atalay bizi aramamış. Beşir Atalay bizim Faruk Loğoğlu’nu aramış. Sayın Loğoğlu dün(Çarşamba) ufak bir rahatsızlık geçirdi, böbreklerindeki taş nedeniyle. Niye aradığını bilmiyoruz. Belki bir özel arkadaşlıkları, dostlukları da olabilir, onun için de aramış olabilir. Bilmiyoruz neden aradığını. Bilmediğimiz bir konuda hemen ‘ret’ diyeceğiz demek de yanlış. Sayın Loğoğlu büyük bir olasılıkla dönecektir, Sayın Bakan kendisini neden aramış diye. Ama bizim açtığımız krediyi zaten kendisi reddetti. Bizim geri çekme diye bir şeyimiz yok. Kendisi reddetti zaten, ertesi gün reddetti. ‘Bizim krediye ihtiyacımız yoktur’ dedi mesele bitmiştir zaten. Ertesi gün bitirdi zaten kendisi.”
--Çözüm sürecini değerlendirme komisyonunu gündeme getirdiler ve bir önerge verdiler. Her şeyden önce ‘Bu, Meclis iç tüzüğüne uygun değil’ diye yorumlar var. Bu komisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz, bir de bu komisyona üye verecek misiniz?
“Bugün Akif Bey(Hamzaçebi) onunla ilgili basın toplantısı yapacak. Grup başkan vekilimiz orada bütün ayrıntıları işleyecek. Orada söyleyecek zaten bu komisyonun sağlıklı olmadığı, doğru olmadığı, bizim orada üye vermediğimizi Akif Bey açıklayacak.”
--Akil adamlar komisyonlarını nasıl buldunuz?
“Uluslararası tanımında akil insan ya da akil adam ya da bizim halk arasında kullandığımız deyimle kanaat önderi, bağımsız düşünen kişidir. Olayları sağlıklı gözler ve kendi düşüncesini söyler. Bir siyasal otoritenin düşüncelerini gidip kendi düşüncesiymiş gibi aktarmaz. Eğer bir kişinin düşüncelerini ya da kanaatlerini gidip kendi düşüncesiymiş gibi aktarıyorsa ona da akil adam denmez zaten. Onun adı propagandisttir.”
--Şimdi söyle bir tablo ortaya çıktı. Hükümet,Öcalan’ın her istediklerini yapıyor gibi bir görüntü var. Akil adamlar var, yeni bir komisyon önerisi var. Bir tarafta da “bu süreci yönetemediler artık iş bitme, tıkanma noktasına geldi” diye yorumlar da yapılıyor. Buna katılıyor musunuz?
“Ayrıntıyı bilmediğimiz için hükümetin zikzaklarını izliyoruz. Sayın Başbakan’ın söylediğinin bir saat içerisinde tam tersini rahatlıkla söyleyebilecek bir kişiliğe sahip olduğunu gördük. Bu tür insanlar bu kadar köklü bir sorunu çözemezler zaten. Eğer geniş halk kitlelerinde derin bir kaygı varsa o kaygıyı yaratan da Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisidir.”
--Bir de Sayın Cumhurbaşkanı “İmparatorluk refleksiyle hareket etmeliyiz” şeklinde bir cümle kullandı. Bunu nasıl okumak lazım?
“Biz çağdaş bir ülkeyiz. Hukukun üstünlüğüne inanan bir ülkeyiz. Hukukun üstünlüğü 21.YY’da ne ise onun gereğini yerine getireceğiz. Reflekslerimiz Orta Çağ’ın algıları ile ya da Orta Çağ’ın hukuku ile dışarıya yansımamalı. Bizim reflekslerimiz hukukun üstünlüğü bağlamında oluşmalı ve kamuoyuna yansıtılmalı. 21.YY’da biz acaba bir imparatorluk hayali ile mi yola çıkıyoruz. Doğru değil.”
Bu önemli söyleşiyi tamamladığımız sırada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu eşi Selvi Hanım ile birlikte Fenerbahçe-Lazio maçını izlemek için İstanbul’a gitme hazırlıkları yapıyordu. Maç için tahmini de sordum; “İnşallah galip gelir de biz de sevinçle stattan ayrılırız” dedi.
Bu arada CHP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Haluk Koç ile de sohbet imkanı buldum. Koç, “süreç” ile gelinen noktayı “acı bir tablo” olarak niteledi. AKP’nin Meclis’e getirdiği “çözüm sürecini değerlendirme” komisyonuna katılımı “gaflet” olarak yorumladı. Haluk Koç, “Tayyip Erdoğan bir süre sonra iyice panikleyecek” dedi.

Yazarın Diğer Yazıları