Erdem Başçı gidiyor mu?..

“Cebinizdeki kredi kartını çıkarın”  deseniz..
En babasının cebinden en fazla 2 bin liralık limitli kredi kartı çıkar...
“Muhteşem”, “fakir-fukara”, “garip-gureba”nın ağırlıkta olduğu şehit ailelerine ve gazilere verdiği iftarda yine  “faiz lobisine” (!) kükredi..
Ciğerleri alev alev yanan şehitlerin ana- baba ve yakınlarına yaptığı konuşmaya bakın. Sanki söver gibi!..
“Hani şu kredi kartları falan diyorsunuz ya, bunları almayın. Bunlardan ödediğiniz paralar, sadece bir bankayı vereceğim, isim vermiyorum, 600 trilyon bir yılda geliri, faizin dışında. Bunun yanında Ziraat, Halk, Vakıf üçünün bu yandan toplam gelir 600 trilyon. Oynanan oyunun ne kadar büyük olduğunu görüyor musunuz? Kim ödüyor bu parayı? Zengin değil, benim fakir, fukara kardeşim. Allah selamet versin, bayılıyor da ‘bir tane kredi kartı elime alayım’diye, onunla sanki hava atıyor.”
Gerçekten pes doğrusu!..
Sanki, yağlarından yırtılıyorlar da ceplerindeki VIP kredi kartlarıyla vur patlasın çal oynasın yapıyorlar!..
Sanki, Türkiye’deki rant ve soygun düzeni şehit ve gazi aileleri tarafından kurulmuş. Ülkedeki kötü ekonomik gidişattan da onlar sorumlu!..
Her gün evlatlarının mezarlarının yanı başında yatan şehit analarının gözlerinin içine bakarak, suskunluğun had safhada olması gereken iftar sofrasında, hiddet ve sinir kasırgası içinde bakın daha neler söylüyor  “Muhteşem” ;
 “Bir tanesine söyledim, Allah aşkına, faizden elde ettiğin gelir tamam fakat bu faiz dışı elde ettiğin parayı gömüleceğin mezara doldursak o mezar almaz bunu”
Şehit mezarlarının kokusunu üstünde taşıyan analara utanmadan sıkılmadan paralı mezarları anlatıyor!..
Peki bu halet-i ruhiyenin arkasında yatan ne?
Hafta sonunda Dolmabahçe’de yapılan ekonomi zirvesinde ortaya konulan ekonomik tablo!..
Bürokrasinin hazırladığı ekonomideki kötü gidişat ve sağlıksız veriler  “Muhteşem”e sunuldu. Ekonomi kurmayları  “faizler yükselsin”, “yükselmesin” diye ikiye bölündü. Sert tartışmalar yapıldı. “Muhteşem”, inat edip  “yükselmesin” ciler tarafında yer aldı.
Zirvenin en kritik anı ise Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın tutumlarının ele alındığı bölümdü. Başçı’ya  “Hükümet politikalarına uyum sağlayamadığı” yönünde eleştiriler yapıldı. Başçı da zaten bunu 15 Temmuz Pazartesi günü,  “Faiz koridorunu genişletici yönde ölçülü bir adım 23 Temmuz 2013 tarihli kurul toplantısının gündemine alınacaktır” açıklamasıyla teyit etti, Erdoğan ve ekibinin hepten sinirlerini bozdu.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Merkez Bankası Başkanı ile Hükümet arasında ipler iyice gerildi. Kulislerde Başçı’nın yakın çevresine  “Hükümet çok baskı uyguluyor”  diye şikayet ettiği yansıdı.
İktidar kulisleri de şok bir iddia ile çalkalanıyor;
“Uygulanan para ve faiz politikaları konusunda Merkez Bankası Başkanı Hükümet ile zıtlaşıyor. Erdem Başçı’nın görevden alınması gündemde”..
Bu gelişmelerden ayrı değerlendirilemeyecek başka bir kulis bilgisi;
“Tayyip Erdoğan partisinin son MKYK toplantısı ile Bakanlar Kurulu’nda mahalli seçimlerle birlikte milletvekilleri seçimlerinin de birlikte yapılmasını değerlendirdi. İki sandığın AKP’ye maliyeti(siyasi) ile ekonomiye maliyeti ne olacağı konusunda Eylül ayına kadar çalışılmasını istedi. Ekim ayı içinde yeni gelişmeler yaşanabilir.”

 

Davutoğlu kafa buldu

 

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, Katar Veliaht Prensi Tamim Bin Hamad ile yapmış olduğu bir toplantıda ulusal ve uluslararası medyaya yönelik sözleri ile ilgili sorular sordu. Şöyle;
 “Katar Veliaht Prensi Tamim Bin Hamad’a ‘Sizinle görüşmek istediğim bir konu var. El Cezire bizim pozisyonumuza yönelik eleştiriler yöneltmektedir, bu iyi değil’demeniz hangi anlama gelmektedir, bu tarihe kadar göreviniz süresince yaptığınız ziyaretlerde başka ülkelerin yetkili şahsiyetlerine o ülkede faaliyet göstermekte olan basın organları ile ilgili eleştirilerinizi ifade ettiniz mi, kendilerinden basın organlarını uyarmalarını veya yayın politikasını değiştirmesini istediniz mi?”
“Görevinize başladığınız günden bu tarihe kadar yapılan herhangi bir uluslararası ziyarette meslektaşlarınız, devlet yöneticileri, bakanlar veya devlet görevlileri tarafından Türkiye’deki ulusal medyada yer alan eleştiriler ile ilgili, ulusal medyayı “uyarmanız” noktasında bir taleple karşılaştınız mı? Bu talebin sonucu ne oldu?”
Gelen cevaba bakın!..
“Basın ve ifade özgürlüğü demokrasinin en temel kavramları arasında yer almakta olup, Hükümetimiz ve Bakanlığım bu ilkeleri esas alarak çalışmalarını yürütmektedir.”
İki satır.. Sanki dalga geçer gibi!..
Cevaba tekrar bakarsak, TMSF’nin uluslararası medyada yakında yapacağı operasyonlara hazırlıklı olmalıyız!..

Yazarın Diğer Yazıları