Erbil'deki gizemli "hokkabaz!.."
ABD'nin yeni büyükelçisinin Ankara'da ziyaret ettiği ilk yer tabii ki Dışişleri Bakanlığı'ydı...
Büyükelçi David Satterfield görüşmelerini tamamladıktan sonra, başta ASALA olmak üzere, "terör" örgütlerinin şehit ettiği Türk diplomatların adlarının yazıldığı duvarı inceledi...
Elçiyi panolara bakarken, arkası dönük gösteren fotoğraf Amerika'nın Ankara büyükelçiliğinin sosyal medya hesaplarından da yayınlandı...
O ziyaretle ilgili fotoğrafın yayımlanmasından beş gün sonra ne yazık ki Erbil'de, Türk diplomatları hedef alan karanlık bir suikast gerçekleştirildi...
1994'te, Atina Büyükelçiliği müsteşarı Haluk Sipahioğlu'nun katledilmesinin ardından geçen 25 yılda ilk kez bir diplomat şehit oldu...
ABD elçisinin ziyaret ederek dikkatle incelediği şehit diplomat duvarına ne yazık ki bir şehidin daha adı yazılacak...
Velhasıl; Türkiye ile Amerika arasında büyük krize yol açan ve Washington'un "ambargo" tehditleriyle karşılık verdiği S-400 tartışmasının yaşandığı döneme denk geldi Erbil suikasti!..
Çünkü "S-400 alınacak mı alınmayacak mı, Amerika izin verecek mi vermeyecek mi, Türkiye rest çekecek mi çekmeyecek mi, Rusya bu kapışma sırasında ne yapacak" soruları havada uçuşurken, S-400'leri taşıyan uçaklar Ankara'daki Mürted Hava Üssü'ne indirildi...
Evet; bu önemli hava savunma sistemi birçok kesimi elbette rahatsız etti...
Bu rahatsızlığın Türkiye içerisindeki uzantılarının pek önemi yok ama "dış etkenler (!) S-400 krizine nasıl yanıt verecek, bunun ardından ne tür artçı sarsıntılar yaşanacak" diye düşünürken, füzelerle birlikte, "döviz inecek mi çıkacak mı, Amerika Türkiye'ye ekonomik ambargo uygulayacak mı- uygulamayacak mı" soruları da yanıt bulmaya çalıştı...
ASIL HEDEF, ASIL FAİL!..
25 yıl sonra ilk kez bir Türk diplomatını hedef alan Kuzey Irak'ın Erbil kentindeki gizemli ve karanlık suikast "Huqqabaz" adlı bir restoranda meydana geldi...
Ancak mekanın adındaki değil, eylemin ardındaki "hokkabaz"lık; yani bir "terör" örgütünün tetikçileri olduğu varsayılan saldırganlarla ilgili giz perdesi acilen sorgulanmalı...
Saldırının Erbil gibi korunaklı ve PKK'nın eylemsel açıdan çok rahat hareket edemeyeceği -üstelik jeopolitik nedenlerle- eylemden kaçınacağı bir bölgede, bu kadar pervasızca gerçekleşmesinin yanısıra, olayın ardında diplomatik, örgütsel ve istihbari "hokkabaz"lıktaki kuşkuları derinleştiren gizemli sorular var!..
Erbil gibi sürekli teyakkuz halindeki bir kentte görülmemiş bir suikast yaşanırken, olayı şansa bırakmamak için "susturuculu çift tabanca" kullandığı öne sürülen tetikçi ve iki yardımcısının hareket tarzı, bazı önemli soruları öne çıkartıyor...
Bu kuşkulardan biri, Türk diplomatların saldırıya uğradığı masanın hemen arkasındaki bir başka masada oturan iki Iraklı'nın da saldırıya uğraması!!! Çünkü onlardan biri de saldırıda yaşamını yitirdi, diğeri yaralandı!..
Devletin güvenlik birimlerini kuşkulandıran bu hareket farklı soruları da gündeme getiriyor; Örneğin deniliyor ki, "asıl hedef diplomatların arkasında oturan Iraklılar mıydı?.."
Ya da daha yaşamsal bir soru; saldırganlar hedef şaşırtmak- dikkatleri dağıtmak için mi diplomatları hedef alırken yakınlarında oturan Iraklılara da saldırdı?..
Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, gazetecilerin, "terör saldırısı mı" sorusuna temkinli yanıtlar verirken benzer kuşkulara dikkat çekmiş!..
Bir başka önemli soru; istihbarat örgütlerinin cirit attığı, PKK'nın Suriye üzerindeki lojistik çabalarının yoğunlukla sürdürdüğü bir bölgede, saldırganlar diplomatları uzun süre takip mi etti, yoksa bir başka istihbarat örgütü hedefle ilgili koordinat mı verdi?..
Velhasıl, diplomat Osman Köse'yi şehit eden tetikçi ve yardımcılarının arkasında, aslında kimler var?..
KARANLIK MİSİLLEME Mİ?..
Irak Türkmen Cephesi'nden yapılan açıklamada da, olayın ardında "terör örgütü"ne dikkat çekilirken, akıllara çok önemli sorular geliyor;
Hangi terör örgütü?.. IŞİD, El Kaide ve türevleri mi, tıpkı İran, Suriye ve Türkiye'de olduğu gibi, Kuzey Irak'ta darbe alan PKK mı, yoksa Türk güvenlik güçlerinin son aylarda üst düzey PKK yöneticilerini etkisiz hale getirmesinin ardından Kuzey Irak'ta kurulan "öz savunma birlikleri" adlı hücre mi?..
PKK'nın askeri ve siyasi yapısının önemli darbe aldığı bir dönemde, örgüt Suriye içerisinde büyümeye çalışırken, "Pençe Harekatı"na karşılık bir taarruz mu yapıldı?..
S-400 tartışmaları, PKK'nın Suriye içerisindeki hareketleri ve Türkiye'nin sınıra sevkiyat yapmasının ardından gerçekleşen bu suikastın, terör örügütünün son dönemdeki kayıplarına karşı bir "misilleme" olduğu iddiası da var...
Çünkü daha önce de; 1991'den itibaren en az 6 kez dağılma- çözülme sırasında büyük kayıp yaşayan PKK, Erbil'dekine benzer örgüt içi ve dışında suikastlara yönelmişti...
PKK, Erbil saldırısını üstlenmezken (!), suikastın "Hîlmet Diyar" kod adlı "KCK üyesi" Diyar Garip Muhamed'in MİT ve TSK ortak operasyonuyla, Kandil Dağı eteklerinde öldürülmesine "misilleme" olduğuna dikkat çeken kesimler de var!..
Sonuçta Kuzey Irak'ta tüm dengeleri değiştirecek saldırının ardından ortaya şöyle bir tablo çıkıyor;
Belli ki Kuzey Irak'taki yerel "milis"lerle istihbarat örgütlerinin işbirliğiyle yapılan bu suikast, belki de PKK'dan bağımsız gösterilecek (!) bir eylem hücresinin üzerine yıkılacak... Tıpkı daha önce PKK'nın şehir yapılanması "TAK"ın üstlenilmeyen eylemlerinde olduğu gibi!!!
Sorgulanması gereken asıl gerçekler daha da yaşamsal;
Türkiye içerisinde askeri gücünü kaybeden PKK daha önce yurtiçinde gerçekleştirdiği vur-kaç eylemlerini artık diplomatlar üzerinden sürdürmeye mi karar verdi?..
Ya da Kuzey Irak- Suriye- Türkiye hattında at koşturmaya çalışan istihbarat örgütleri Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu bataklığında geri adım atması için ilk taarruzu gerçekleştirmiş mi oldu?..
Asala'nın 1980 öncesi Türk diplomatları hedef alması unutulmazken, PKK'nın benzer suikastlara başlamış olma ihtimali Erbil saldırısının yeni bir eylem zincirinin ilk halkası olacağı kuşkusunu da ortaya çıkartıyor...
İşte o yüzden de, bu karanlık ve gizemli suikastın asıl "hokkabaz"ını deşifre etmek kaçınılmaz görünüyor!!