Erbakan'a şöyle demişti: Yazarlarıma söz geçiremiyorum...
"Karargah Rahatsız" başlığı ile haber yayınlayan Hürriyet Gazetesi sahibi Aydın Doğan'ın televizyonları ve gazeteleri 28 Şubat kararları sonrası dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan ve Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi'nin REH-YOL koalisyon hükümeti hakkında da yayınlar yapıyorlardı.
Merhum Erbakan medya sohbetinde aralarındaki konuşmada Aydın Doğan'ın, "Ben yazarlarıma söz geçiremiyorum. Ben de şaşıyorum, ben de kendimi gazetelerimi böyle yazan havada buldum. Biz buna isteyerek sürüklenmedik" dediğini anlattı.
Merhum Başbakan Erbakan, aleyhine yayın yapan ve Genelkurmay brifinglerine katılan medyayı, "bir kısım medya" diye suçlar ve sohbet ve basın toplantılarına davet etmezdi. Genelkurmay da Erbakan sohbetlerine giden medyaya ambargo uygulardı o dönem.
Ben ise STAR TV Ankara Temsilcisi olarak her iki tarafın da her toplantısına davet edilirdim.
Başbakanlık konutuna ilk davet edildiğimde diğer gazetecilerin teyp kullandıklarını görünce ikinci davette amatör kameramı alarak gittim.
Sohbet başlayınca gazeteciler teyplerini ben de kameramı koyunca Refah Partisi Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan hemen Başbakan Erbakan'a gelip, "Efendim Orhan Bey kameraya çekiyor" dedi.
Merhum Erbakan ise, "Orhan Bey televizyoncu başka nasıl kaydedebilir ki?" diye harika bir yanıt verdi.
İşte bu sohbette Aydın Doğan'a gazetecilik tabiri ile "fena yüklendi" Başbakan Necmettin Erbakan.
20 yıl sonra Aydın Doğan'ın Hürriyet Gazetesi "Karargah Rahatsız" başlığı ile haber yapınca o video bantın deşifresini yaptım.
İşte dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın medya sohbetinde Aydın Doğan hakkında söylediği sözler:
Soru: Bazı medya gruplarını neden eleştiriyorsunuz? Bunların içinde bizler de var mıyız? Kimdir bu bir kısım medya?
Cevap: Evet, bir kısım medya diyoruz ama sizler dâhil değilsiniz ki burada rahat konuşuyoruz. Siz bizden şüphelenirseniz biz de sizden şüpheleniriz. Yani yarası olan gocunur. Buradaki hiçbir arkadaşımız yoktur bir kısım medya içinde.
Bakınız bugün için böyle. Bir kısım medya sahipleri şahsen bizim dostumuzdur Mesela Aydın Doğan kendisi ile de bu konuyu konuşuyorum. Konuştuğumuz zaman da söylediği şudur; "Yahu emin olun ben sizden daha çok hayret ediyorum. Ben de şaşıyorum ben de kendimi gazetelerimi böyle yazan havada buldum. Biz buna isteyerek sürüklenmedik. Ben iş adamıyım. Türkiye'nin huzur içinde olmasını herkesten çok isterim. Fakat ne hikmetse birdenbire böyle bir girdabın içine düşmüş buluyorum kendimi." ve tabii bu gazetede yazılan şeyleri yine de sahibi olduğu için biz de önüne koyuyoruz bu manşet nedir, bu haber nedir? Ondan sonra kendilerine bir de dosya verdik. Bu dosya seçimler sırasında bizim İstanbul Büyükşehir Belediyemizin bütün gazeteleri takip etmek sureti ile yapmış olduğu bir çalışma dosyasıdır. Haberler menfi mi müspet mi, ne kadar yer almış tespit edilmiş. Mesela Milliyet Gazetesi bir aylık dönemde Refah Partisi lehine, aleyhine ya da nötr ne kadar haber yapmış santimetre karesine kadar tespit edilmiş.
Şimdi "Yok efendim biz Refah Partisi aleyhinde hiç bulunmadık bildiğim kadar" diyor (Aydın Doğan) (Gülerek). Tabii bilgisayar hesabını önüne koyunca kendisi de şaşırdı. "Demek bizim işimiz gücümüz hep sizinle uğraşmakmış" dedi.
E sizin haberiniz yok ama işte tatbikat bu niye böyle oluyor dediğimiz zaman, "Ben yazarlarıma söz geçiremiyorum" diyor.
Ama tabii bizim burada şahıslarla değil işimiz, memlekete hizmet etmektir. Gazete sahipliğinin de sorumluluğu var. "İstediklerini yazıyorlar ben karışmıyorum" demek ayrı, bu ülke hepimizin, aynı zaman da Aydın Doğan Bey'in. Elbette gazetesine hâkim olmak zorunda. Gazete sahipliğinin de bir sorumluluğu var. Kendisinin de ifade ettiği gibi ülkede huzur, barış olması ve ülkenin iyiye gitmesini bir iş adamı olarak ister, istememesi mümkün mü?
Ama söylediği budur ki, "İstemediğimiz halde kendimizi böyle bir yere sürüklenmiş görüyorum."
Dolayısıyla önce ayıkmamız lazım ve hakikaten bir takım suni gündemlerle Türkiye zaman kaybediyor.
Türkiye'ye zarar vermek mümkün ve de çok kolay ama istenen bu değil.