Erbakan haksız mıydı?
Gelenek olduğu üzere bu bayram da, bu köşe size, sizden gelenlere emanet. İlk yazı Ayhan Karaca’dan. Dündar Taşer’den başlamış Necmettin Erbakan’la sonlandırmış “iktidar” analizini:
“Bir baba oğlunu büyütür, yetiştirir, kız bulur, evlendirir ve gerdeğe sokar. Buraya kadar bütün vazife babanındır ve babanın işi burada biter. Gerisi tamamen oğlanın maharetine, yiğitliğine ve iktidarına kalmıştır. Lakin oğlan pısırık çıkar. Kendinden daha baskın, daha şirret çıkan komşunun oğluna elindeki kızı-namusunu kaptırırsa, hiç olmazsa -HAYIR- demezse baba ne yapsın? Oğlanda iş ve iktidar yok. Erkek odur ki karısına sahip çıkar. Babanın hatası ‘erkek’ olmayan bu oğlanı evlendirmesidir. Yazık olmuştur kıza. Milletin iktidarı teslim ettiği adam ‘erkek’ çıkmadı. Boyuna laf tokuşturdu. Şimdi de çalım satıyor.”
Rahmetli Dündar Taşer zamanın iktidarını böyle anlatmıştı.
Ya Recep Tayip Erdoğan?
2012’de 1500 teröristini kaybetmiş, can çekişen terör örgütünü açılım yapacağım diyerek azdırdı. PKK Güneydoğu’da kaymakam atıyor, il sağlık-tarım müdürleri tayin ediyor, halktan vergi alıyor. Başbakan, iktidarı PKK’ya kaptırdı. Şimdi de isteklerini demokrasi paketi diye yutturuyor. Osmanlı Devletimizin 22 Temmuz 1912’de kurulan Ahmet Muhtar Paşa hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Gabriel Noradunkyan Efendi, “Ne kadar ıslahat yaparsak ya da yapmaya girişsek, Balkan devletleri o kadar saldırgan ve küstah oluyor” diyerek, bir gerçeği ifade etmişti. Bu sebeple Türkiye’ye karşı terör faaliyeti yürüten PKK’yı, demokratik paketlerle ikna edeceğini sanan başbakan ve danışmanları, aldanmışlardır ve bizleri de lafla aldatmaya çalışmaktadırlar.
Rahmetli Erbakan’ın teşhisi ve tenkitleri haklı değil mi?
“Erdoğan sınıfta kalmıştır ve okulun arka kapısından kaçmıştır. Okula yazılmış ama dersleri dinlememiş hiç. Tayyip bu partiyi kendi başına kurmadı, aldığı emirlerle kurdu. Peki, Erdoğan niçin kukla olmayı kabul etti? Çünkü makama, paraya ve liderliğe karşı zaafı var. Erdoğan’ın eylemlerinden ve gittiği doğrultudan rahatsızım. Kendisinden şikâyetçiyiz çünkü Türk halkını büyük problemlere doğru sürüklüyor. Siyonistlere olan sadakatinden ve bazı yerlerde onlarla işbirliği yapmasından razı değiliz. Defalarca tavsiyelerde bulunduk kendilerine ama fayda etmedi. ”
Ümmetçilik ve “devletçik”ler
Fevzi Menteş “milliyetçiliği” ayaklar altına alıp “ümmetçilik” peşinde koşanlara sesleniyor:
“Bunlar ”benim oğlum bina okur döner döner gene okur“ örneğinde olduğu gibi gözlem ve analiz yeteneklerinden nasiplerini almamışlar galiba. ”Din kardeşliği“ dedikleri şeyin dünyada olmadığını ve en azından insanoğlu bu düzeydeyken olamayacağını göremez mi bunlar? Çıkar söz konusu olduğunda insanoğlunun bütün değerleri elinin tersiyle bir kenara ittiğini anlayamıyorlar mı acaba?
(...) Şimdi herkesin milliyetinden vazgeçtiğini ve ümmet olduğunu kabul edelim. Böyle bir dünyada sınırlar nasıl olacak? Diyelim sınır çizdiniz bu sınırlar içine ne ad vereceksiniz? Sınırlar arasında ve içinde çıkarları nasıl dengeleyeceksiniz? Bu sınırları milliyetle tanımlayamayacağınıza göre 1.ümmet devleti, 2. Ümmet devleti mi diyeceksiniz?
Şöyle bir Türk ve Arap coğrafyasına baktığımda benim moralim çok bozuluyor, haksız mıyım bilmiyorum:
Onca nüfusa sahip, dili bir, milliyeti bir, dini bir ama küçük küçük devletçikler (aslında aşiretin biraz büyüğü mü demeli) oluşmuş.
Bilimde yaya kalmış, dünyada söz sahibi olamayan ve süper güçlerin oyuncağı durumunda başka coğrafya var mı? Örneğin kaç tane İngiliz devleti, kaç tane Fransız, Alman devleti var? Bu iki milletin birleşme birlik olmaktaki sorunu nedir sizce?”
Nevzat Kösoğlu Ağabey’e...
Gidimli dünyaya “elveda” dedin,
Nice başlılara baş eğdiren bey,
“Gökkubbede kalsın bu seda” dedin,
Hakkını helâl et Nevzat Ağabey.
***
Damlalar birleşir aşkla denizde,
Millet yürüyecek o kut’lu izde,
Hakkınız var bizim üzerimizde,
Hakkını helâl et Nevzat Ağabey.
***
Sevdaların vardı hep kucak kucak,
Yazdıkların haşre kadar kalacak,
Şükürle ebedi yanar bu ocak,
Hakkını helâl et Nevzat Ağabey.
***
Karını eritir ak başlı dağlar,
Çeğen Tepesi’de karalar bağlar,
Palandöken ağlar,Ötüken ağlar,
Hakkını helâl et Nevzat Ağabey...
Mehmet Ali Kalkan
9 Ekim, 20:15, Sultanbeyli...
“9 Ekim”le ilgili Yargıtay önünden, Silivri, Hasdal, Hadımköy, Sincan önünden manzaralar aktardık. Bir okuyucumuz ise aynı gün İstanbul Sultanbeyli’de şahit olduklarını anlatıyor:
“Tarih 9 Ekim 2013. Yüce Türk adaletinin!!! tarihe not düştüğü kara gün.
Yer: İstanbul/ Sultanbeyli.
Saat 20:15.
Kent meydanı.
BDP il başkanları ve ilçe yöneticileri 100 kişilik grubu toplamış, her zaman olduğu gibi çocukları ve kadınları kendilerine canlı kalkan yapmışlar, ellerinde bebek katilinin posterleri ve meşaleler ”9 Ekim komplosunu(!) “ (Apo’nun Suriye’den çıkarılmasını) telin ediyorlar. Çevik kuvvet sokakları tutmuş!!!
(...)
Ara sokaklardan, ellerinde şanlı bayrağımız, 3 tane delikanlı çıkıyor. Çok geçmeden gençler bir anda 100-150 kişi oluyor. İstiklal marşı, ardından sloganlar. Ve hiç de yabancısı olmadığımız bir tavır: polis vatanseverleri dağıtıyor...
Niye mi yazdım? Olan bitenden haber vermek için...”
Balyoz rejimi
Aşağıdaki notlar da Süleyman Yağız’dan:
* “Yüzde 10 seçim barajını çok mu buluyorsun? Al sana yüzde 20!.. O da mı çok?.. O zaman, al sana yüzde 50!.. Seç beğen!..”
* “İleri demokrat” Tayyip Bey: “Muhalefet karşı çıkarsa biz kararımızı veririz...”
* “İleri demokrasi” kılıflı “bertaraf-balyoz rejimi” işte böyle inşa ediliyor!
* Murat Belge bile uyandı (!), diyor ki: “Askerî vesayet ortadan kalktı, yerine Başbakan’ın da zihnindeki Müslüman vesayeti geliyor.”